Mırıldanıyorum bu marşı… Yaralı seccademi aldım geldim, yalnız çık dışarı Yusuf! Ben girmeliyim Yusuf! Kavgaya düşmüş yüreğim kardeşlerime olan sevdamdan, hıncımdan kaçırdım bu beyaz örtüyü…
Soğuk olur zindan bilirim Ama insanın muhasebeside soğuk olur bilirim.. Bürünüp titremelerimle uzanmalıyım kabustan ateşlere… Yusuf! Çık ben girmeliyim...
Taşlar topladım eteğime, recmlere tutmalıyım aldanışlarımı.. Unuttuğum her Filistinli için, sırt döndüğüm Halepçeler için… Başım iki elim arasında, çığlık çığlık eyvahlarca geldim… Yusuf! Çık dışarı… Ben girmeliyim o zindanlara...
Ağzı işkenceden kan tüküren tarihin gönül hücresinden, nem kokan Medrese-i Yusufiye incileri kulaklarıma takıldı, sabah yeline karışarak. Melekler kıskanıyordu samimiyetlerini. Güneş onları görebilmek için neyini feda ederdi kim bilir? Dillerde tekbir sesleri, ağızlarında Kur’an, arşı ve asrı sallıyorlardı.
Onun rızasını kazanmaktan başka amaçları olmayan bu şehadet aşıklarının marşları kulaklarımda hep yankılandı. Gönlümü yaktı yine en derinden. Çılgın günlerin, fırtınalı akşamlarında hep bir ağızdan tek bir yürek olmak istiyorum seninle Ey Yusuf! Çık zindandan Yusuf, ben girmeliyim o zindana....
Şehide Meryem / Diyarbakır yaş 26