Şükrü Gündüz / Doğruhaber

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu`nun “Annelerin, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir” sözlerinden sonra annelik ve kariyer ile ilgili konular gündeme geldi. Gazetemize değerlendirmede bulunan uzmanlar, kadınların annelik ve kariyer arasında bir tercihe zorlandığını ve bunun toplumda büyük sıkıntılara sebep olduğunu dikkat çekti. Psikolog Hatice Dilek Öztürk, kariyeri önceleyen ebeveynlerin, çocukları ergenlik dönemine girdiğinde, ihmal etmiş olmanın bedelini, çocuklarının ağır psikolojik sorunlarıyla baş etmek zorunda kalarak ödediğine dikkat çekti. Aile ve Evlilik Danışmanı Rukiye Karaköse ise kadın fıtratını ve ailedeki konumunu yok saymanın ciddi sıkıntılara sebep olduğunu ifade ederek, “Kadından da erkekten de aynı koşullarda aynı saatlerde çalışmasını beklemek ve bunu dayatmak sadece kadını yıpratır ve aileyi dinamitler. Çalışan bütün kadınlara sadece bu seçeneği sunmak acımasızlıktır.” şeklinde konuştu.

ANNELİK ÇOK HASSAS BİR  SORUMLULUKTUR
Kulluktan sonra en hassas sorumluluğun annelik olduğunu ifade eden Psikolog Hatice Dilek Öztürk, annelik; Rahman`ın kadın fıtratına yüklediği mükemmel bir ayırt edici niteliktir. Rabbimiz, kullarından dilediğine kız çocuk, dilediğine erkek, dilediğine her ikisini ve dilediğine ise hiç vermediğini belirtiyorsa, hikmetini düşünmemiz ve dersimizi almamız gerekir. Öyle ise hanım kardeşlerimiz göklerden verilmiş bu görevi şeref bilip, öncelemelidir. Bir hanım için kulluktan sonra en hassas sorumluluk anneliktir. Asrımızda çalışma hayatına girmiş olan kardeşlerimizin, anneliği askıya almaması veya doğum sonrası elzem olan ihtiyaçlarını giderebilir olması için 0-3 yaş döneminde çalışmaması, yedi yaşa kadar ki dönemde ise güvenilir bir yardımcı eşliğinde uzun soluklu ayrı kalmaması gerekmektedir. Bu nedenle de devletin annelere maaş konusunda düzenlemeler yapıp buna teşvik etmesi yerinde olacak, aileler nesli ifsat etmeden, sağlıklı ellerde yetiştirebilecektir.” dedi. Öztürk, kariyeri önceleyen ebeveynlerin, çocukları ergenlik dönemine girdiğinde, ihmal etmiş olmanın bedelini, çocuklarının ağır psikolojik sorunlarıyla baş etmek zorunda kalarak ödediğine dikkat çekti.

ÇOCUK ANNE    SEVGİSİNİ TATMALIDIR
Çalışan bazı kadınlar özellikle doğum yaptıktan sonra annelik ve iş arasında bir tercih yapmak durumunda kaldığını ifade eden Öztürk, “Bir çocuğun hiç kimseye değil, öncelikle kendi annesine ihtiyacı vardır. Kendi annesinin kokusunu duymaya, sesi ile rahatlamaya, kucağında sevgisini tatmaya ihtiyacı vardır. Bu madden ölçülemeyecek değerde güç katar bebeğe. Sağlıklı ve inançlı bir nesil yetiştirmek aslında bir toplumun iyiye gidişatında dev bir proje sunmak gibidir. Kâinatta insana yatırım en değerli yatırımdır. Ve biz anneler bunun ilk ayağı olduğumuzun şuurunda davranmayı öğrenmiş olarak görevi yüklenmemiz gerekir. Bebeğini evde bırakmış olan bir anne iş hayatında istese de tam verimli çalışamaz. Çünkü anneye bu görev verilmekle birlikte; fizyolojik ve psikolojik yapısı da bu dönemde farklı çalışmaya başlamakta, sık sık ona görevine dönmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. Çalışan annelerin büyük çoğunluğunda, eğer çalışmak bir zorunluluksa;  depresyon, kaygı bozukluğu veya panik gibi psikolojik sorunlar baş göstermekte, anne bebeği ile mecburiyetleri arasında sıkışıp kalmaktadır. Gece uyku uyuyamamış olma, aşırı enerji harcama, doğum sonrası bedenin zayıf düşüp dinlenememiş olması hali, hanımlarda çökkünlüğü tetiklemektedir.” diye konuştu.

KADIN İÇİN ÖZEL ÇALIŞMA ŞARTLARI OLUŞTURULMALIDIR
Kadının iş hayatının her alanında çalışmasının çok zor olduğunu belirten Psikolog Hatice Dilek Öztürk, “Kadın fıtratı erkekten farklıdır. Kadın zariftir ve hassastır. Her çalışma sahası hanımlara uygun değildir. Hanımlara sunulacak çalışma şartları mutlaka ev, eş, evlat üçgenini de beraberinde götürebilecek şekilde vardiyalı halde sunulmalı, özel sağlık sorunları olduğunda tolerans gösterilecek düzenlemeler yapılmalıdır. Değilse çalışan hanım zaten dışarıda çalışmakla kalmayıp evinde de mesaisine devam etmektedir. Bunu işverenlerin veya kamu da çalışanlar için devletin dikkate alması gerekir. Çalışan hanımların evin bazı ağır işlerini bir yardımcıya yaptırması da, eşlerin düşünmesi gereken tedbirlerden biridir. Buna mutlaka bütçe ayrılması, anne, baba ve çocukların sağlıklı vakitler geçirmesine inanılmaz katkı sağlayacaktı.” şeklinde konuştu.

KADIN KUTSAL EMANETTİR
Kadına toplumun her alanında hak ettiği saygı ve özenin gösterilmesi gerektiğini ifade eden Öztürk, Peygamberimizin veda hutbesinde kadınları erkeklere emanet olarak bıraktığını söyleyerek şöyle konuştu: “Bu emanet edilen kadınlar sadece erkeklerin eşleri, anneleri değildir. Kadın toplumun her alanında hak ettiği saygı ve özeni görmelidir. Nice hanım kardeşimiz; sorumluluğunun hakkını vermeyen, babalar, eşler veya erkek kardeşler yüzünden çalışmak zorunda bırakılmıştır. Bu durumdaki kardeşler tahkir edilmek yerine, aksine desteklenmelidir. Eğitimli ve meslek sahibi olan hanımlar ise Rahman`ı razı eder şartlarda çalışmayı istedikleri sürece, emeklerinin hakkını mutlaka verilip, izzetleri korunmalıdır. Yeter ki kadın ya da erkek niyetimiz helal yolla rızkımızı kazanmak, veren el olacak güce ulaşmak veya salih amel işlemek niyeti ile boş durmamak olsun. Siz değerli kardeşlerimiz aracılığı ile annelik mesleğini veya harici meslekleri yaparken Rabbimizi hoşnut etmeyi hedefleyen tüm hanım kardeşlerime selam iletiyorum. Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostları ve kardeşleridir, unutmayalım, unutmuş gibi davranmayalım istiyorum.”

ÇALIŞAN KADINLARIN   KAYGILARI VAR
Çalışan kadının zamanı sadece kendisine ait olmadığını söyleyen Aile ve Evlilik Danışmanı Rukiye Karaköse, ailevi sorumlulukları ve annelik sorumlulukları sebebiyle zamanı bölünüyor. Bu yüzden diğer meslektaşlarıyla eşitsiz şartlarda rekabet etmenin getirdiği gerilimi yaşıyor. Terfi etme, fazla mesai yapma gibi durumlar hep eve ayrılan zamanı çalacağından kadın işine odaklandığında suçluluk ve yetersizlik duyguları ortaya çıkıyor. Her şeyi yarım yapmak, hiçbir şeye tam olarak yetişememek gibi kaygılar da bu durumun yaşattığı diğer sıkıntılar.” dedi.

ÇOCUĞU İŞTEN AYRILAN   ANNELER VAR
Çocuklarına çalıştığından dolayı zaman ayıramayan annelerin üzüldüğünü söyleyen Karaköse, “Doğum sonrasında bir kaç ay sonra işine dönen ancak aklı ve gönlü bebeğinin yanında kaldığından şiddetli üzüntü ve suçluluk duyguları yaşayan anneler çok sayıda. Çocuğunun en özel ve geri gelmeyecek çağlarında onun yanında olamamanın acısıyla çocuğundan bahsederken gözleri dolan, eve kurduğu kamera sistemiyle bakıcıyı ve bebeği kontrol eden anneler var. Kimi zaman da anne bu duygulara yenilip işinden ayrılma kararı alıyor. Bir kısmı bundan memnun olurken azımsanmayacak bir kısım kadın da kendini evde işe yaramaz ve yetersiz hissetmeye başlıyor.  Çünkü sistem ona ‘mesaili ve maaşlı bir işin yoksa işe yaramıyor ve boş oturuyorsun` şeklinde baskı yapıyor.” diye konuştu.

KADINA BASKI YAPMAK   AİLEYİ DİNAMİTLİYOR
Kadın fıtratını ve ailedeki konumunu yok saymanın ciddi sıkıntılara sebep olduğunu ifade eden Karaköse, “Kadından da erkekten de aynı koşullarda aynı saatlerde çalışmasını beklemek ve bunu dayatmak sadece kadını yıpratır ve aileyi dinamitler. Bazı kadınlar bu tempoya gönüllü olabilir. Bunu kaldırabilir de. Ama çalışan bütün kadınlara sadece bu seçeneği sunmak acımasızlıktır. Kadın fıtratını ve ailedeki konumunu yok saymadan, kadının annelik yaparken bir yandan da ev içinde veya dışında üretken olabileceği ortamlar sunulmalı, bu konuda sosyal politikalar geliştirilmelidir.” şeklinde konuştu.