HÜRSEDA Haber yazarlarından Nevvab Yıldız, en büyük sermayesinin zor ve şiddet olan PKK'den kardeş çıkıp çıkmayacağını sorguladı.

PKK'nin kurulduğu günden bu  yana başta Kürtler olmak üzere tüm kesimlere şiddet ve baskıda uyguladığını ve tek stratejisinin zor kullanmak olduğunu belirten Yıldız, "Kendisinin dışındaki Kürdlere kin ve nefretle yaklaşan, özellikle Kürdlerin İslami kesimine imha ve ölümü dayatan PKK`den nasıl kardeş çıkacak? Diye sordu.

Nevvab Yıldız'ın PKK'den Kardeş Çıkar mı? Başlıklı yazısı

PKK`nin en büyük sermayesi zor ve şiddettir. Zor, bu örgütün ana stratejisini oluşturur. PKK`yi kuranların çizdiği çerçevenin ana temelleri zora dayanır. Bunun için PKK`nin dergi ve kitaplarında zor konusu yaygın şekilde işlenir. Özellikle dağda verilen derslerin temel ekseninde zorun rolü yer alır. Zor bu örgütün ana sermayesidir. Zorun olmadığı yerde PKK yoktur. PKK`nin ilk yayın organlarından Serxwebun dergisinin birçok sayısında “Zor” konusu yaygın şekilde işlenip, zor ve dayatmayla bütün hedeflerin tutturulacağı bildirilmekteydi.

PKK öteden beri Kürdistan`a tek başına egemen olmak için çabalamaktadır. Bunun için de Kürdistan`daki bütün siyasi parti, örgüt, platform ve oluşumları tasfiye etmeyi amaçlamaktadır. Böylesi bir amaç bu örgüt ve uzantılarının varlık felsefesinden kaynaklanmaktadır. Bunun için ilk günden bugüne katlettiği insanların kahir ekseriyeti Kürdlerden oluşmaktadır.

Farklı bir kimlikle varlık gösterdiğinizde sizi düşman gören, yalan ve iftiralarla hain ve düşmanın işbirlikçisi ilan eden, ortak ya da rakip kabul etmeyen bir örgütle bir araya gelmek mümkün olmuyor maalesef! Sizi doğrularınız, düşünce ve inançlarınızla kabul etmeyen ya teslim olmanızı ya da imhayı dayatan bir hareket kardeş, ortak ya da rakip olabilir mi?

HÜDA PAR, siyasi zeminde varlık göstermeye çalışan, mesajını halka götürmek için çabalayan, her türlü şiddetten uzak durmak için uğraşan legal bir parti olarak siyaset sahnesine girdiği günden itibaren her zaman PKK ve uzantılarının saldırılarına maruz kaldı. Onlarca binası ateşe verilmiş, yönetici ve üyeleri tehdit edilmiş, kaçırılmış, katledilmiş, evleri ve arabaları ateşe verilmiş ve bu partiye oy verenlerin başına nice belalar getirilmiştir. Hatta Bingöl`de katledilen insanların tek suçu HÜDA PAR`a oy vermeleriydi.6–7 Ekim`de bölge boyunca HÜDA PAR taraftarlarına yapılan saldırılar ve Cizre vahşeti PKK ve uzantılarının ilk günden bugüne var olan çizgilerini değiştirmeden sürdüklerini göstermektedir.

Bütün bunlar Kürdün kanını dökmek değil midir? Yaptıkları saldılar ve dayattıkları katliamlar dillerine doladıkları barış gibi ifadeleri boşa çıkarmıyor mu?

Kurulduğu günden bugüne çizgisini değiştirmeyen, Kürdistan`da başkasının varlığını kabul etmeyen ve zoru esas alan PKK`nin değişeceğini beklemek büyük saflıktır. Apo`nun kimi zaman basına yansıyan farklı ifadeleri sadece zindanın sıkıntılı ortamından kurtulma girişimleridir. Hâlbuki zoru en fazla gündeme getiren, PKK`lilere verilen dersin temel konusu yapan Apo`nun kendisidir. 6–7 Ekim olayları yine Apo`nun talimatlarının ürünüydü. Çünkü zorla, baskı ve şiddetle dayatmalarda bulunup hedefine varmayı amaçlamaktadır.

PKK`nin Kürdlerin hak ve hukukuyla ilgili herhangi bir hesabı yoktur. Bu örgütün tek hesabı diktatörce bir rejimdir. Diğer sol gruplarla ittifaklar kurması, Kürdlere yıllarca büyük acılar yaşatan jenosidi dayatan CHP`yle flört etme çabaları ve ittifak çağrısı yapması bu örgütün nelere hizmet ettiğini açıkça göstermektedir.

Sakallı oldukları, PKK`ye vergi vermedikleri ya da HÜDA PAR taraftarı oldukları için Kürdlere saldıran, katliamlardan geçiren PKK ve uzantılarından kardeş çıkmasını beklemek Nasreddin Hoca`nın mayalamaya çalıştığı gölün yoğurda dönüşmesini beklemekten daha zordur. Geçen seçimlerden önce köy ve şehirlerde BDP`ye oy toplayan silahlı PKK`lilerin, Kürd halkına “İstediğiniz partiye, hatta MHP`ye bile oy verebilirsiniz, ancak HÜDA PAR`a asla oy vermeyeceksiniz” diyerek tehdit etmeleri ve köylerde HÜDA PAR`a bir tek oy çıkması durumunda bütün köyü yakacaklarını söylemeleri PKK`nin Müslüman Kürdlere tahammülsüzlüğünün göstergesidir.

6–7 Ekim olaylarında kimi yerlerde PKK`lilerin yaktığı bayrak ve Atatürk büstüne karşı üzüntüsünü dile getiren ve özür dileyen Demirtaş`ın vahşi ve barbarca katledilen Kürd gençleriyle ilgili tek bir ifade kullanmaması sanırım Kürdlerin kardeşliğinden dem vuranlara gerekli cevabı verebilmektedir.

Kendisinin dışındaki Kürdlere kin ve nefretle yaklaşan, özellikle Kürdlerin İslami kesimine imha ve ölümü dayatan PKK`den nasıl kardeş çıkacak? Kürdlerin ırkçı ve kafatasçı MHP`ye oy verebileceğini, ancak HÜDA PAR`a oy veremeyeceğini dillendiren PKK, bu tavrıyla bütün köprüleri atmakta, asla ve asla Müslüman Kürdlere tahammül etmeyeceğini ortaya koymaktadır.

Kürdistan`da huzurlu bir ortamı ve barışı istiyorsa PKK`nin kin ve nefret dökülen çehresini değiştirmesi ve başkalarının varlığını kabul etmesi gerekir. Aksi takdirde başkalarının huzur bulamayacağı Kürdistan`da PKK ve uzantıları da huzur bulamayacaktır.