Mehmet Özcan / Analiz
Birleşmiş Milletler, (BM) dünya üzerinde büyük bir tahribata sebep olan korkunç İkinci Dünya Savaşı sonrasında, sözde uluslararası ilişkileri istikrara kavuşturmak ve barışı daha sağlam temeller üzerine oturtmak için 24 Ekim 1945 yılında kuruldu. Yani bu yıl 24 Ekim’de 67. kuruluş yıldönümünü kutlayacak.
Ancak başta ABD olmak üzere devamlı veto yetkisine sahip beş üyenin –ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Çin- kontrolündeki bu sözde barış kurumu, kurulduğu 1945 tarihinden bugüne kadar hiçbir problemi çözemedi ve aldığı tüm kararlar da İslam dünyasının aleyhine oldu. Milletlerarası hukukun üstünlüğünü hiçe sayarak beş devlete veto hakkı veren BM, ayrıca BM Güvenlik Konseyi’ne de daimi üyeler seçti. 2. Dünya Savaşı’nın galibi olan bu devletlerin haricinde kalan hiçbir devlete söz hakkı verilmedi. Bu beş devlet Müslümanlara ait hiçbir problemde İslam dünyasının lehine karar almadılar. Ve şu ana kadar da hiçbir İslam ülkesi BM’ye daimi üye olamadı. Sözde demokratik bir yapı olduğu izlenimi veren BM, veto yetkisi bulunan beş devletin haricinde hiçbir ülkeye veto yetkisi vermeyerek aslında Meritokratik (seçkinler meclisi) bir yapı olduğunu da kanıtlamıştır.
BM, İSRAİL İÇİN Mİ KURULDU?
Kuruluş amacı ve en temel görevi, savaşları engellemek ve barışı sağlamak olan BM, Filistin, Bosna, Lübnan, Keşmir, Çeçenistan, Afganistan, Irak ve daha birçok İslam ülkesi topraklarının işgal edilmesine hep göz yumdu. Yapılan katliam ve zulümlere sessiz kalan Birleşmiş Milletler, küresel güçlerin arzu ve isteklerine uygun kararlar alarak milletleri birleştirmeyi değil, bölmeyi kendine adeta bir ilke edinerek mazlumların değil, sürekli zalimlerin yanında durdu. Gerçekte Filistin’de bir siyonist devlet kurmak ve kurulan israil rejiminin kanlı işgallerini meşrulaştırmak amacıyla kurulduğu anlaşılan Birleşmiş Milletler, 1947 yılında bu işlevini yerine getirdikten sonra artık anlamını yitirmiş bir kukla sistem olarak faaliyetlerini günümüze kadar sürdüre gelmiştir.
İŞGALCİLER, BM’DE VETO HAKKINA SAHİPLER
İslam ülkelerinde yapılan katliamlara bırakın ses çıkarmayı kimi olaylara bir kınama dahi yapacak cesareti kendinde bulamayan Birleşmiş Milletler, aslında haksız da sayılmazdı. Çünkü toprakları işgal edenler, katliamları yapanlar ya BM’de veto hakkına sahip beş ülkeden birileri veya bu ülkelerin yandaşları olan zalimlerdi. Örnek vermek gerekirse, Birleşmiş Milletlerin zulüm ve katliamlara sessiz kalarak milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine bizzat destek verdiği bazı İslam ülkelerinde gelişen olaylar şöyledir;
BM’NİN GERÇEK YÜZÜ KEŞMİR’DE ORTAYA ÇIKIYOR
BM, 1948 ile 1958 yılları arasında Keşmir hakkında 23 karar almasına ve Hindistan’ın alınan bütün bu kararları çiğnemesine rağmen Hindistan’a yönelik tek bir yaptırım kararı dahi almayarak, gerçek yüzünü ortaya koymuştu. Irak hakkında aldığı 17 karar ile ABD’nin Irak’ı işgalini haklı gösteren BM, Keşmir hakkında aldığı 23 karara rağmen kılını kıpırdatmadı. Üstelik Irak hakkında aldığı kararı Irak tarafı kabul etmezken Keşmir hakkında alınan kararlarda hem Hindistan hem de Pakistan devletlerinin imzaları bulunuyor. Buna rağmen BM, kendi onurunu da ayaklar altına alarak Hindistan’a yaptırım uygulamıyor.
BM, BOSNA’DA SIRPLARIN KATLİAMINA ORTAK
Bosna’daki akıl almaz faaliyetleri ile de iğrenç yüzünü göstermişti BM. Bosna’daki soykırım esnasında yaklaşık 250- 300 bin Müslüman, Sırp kasaplar tarafından katledilmişti. Binlerce Müslüman kadına sistematik bir şekilde tecavüz edilmişti. Bütün bunlar yapılırken BM hiçbir şey yapmamış, hatta Müslümanların Sırplara karşı tam da toparlandığı bir zamanda silah ambargosu uygulayarak Sırpları ödüllendirmişti. Bölgeye barış gücü olarak giden; ama Sırpların düzenlediği tecavüz partilerine de katılan BM askerleri, güvenli bölge olarak ilan edilen Srebrenica’da kontrolü Sırp kasap komutan Mladic’e teslim ederek on iki bin Müslüman’ın katline göz yummuş ve bu korkunç olay tarih sayfalarına kaydedilmişti. Bosna’da Sırpların uyguladığı teröre terör ile destek veren BM, işlenen savaş suçlarına ve katliamlara karşı hiçbir zaman etkili bir tutum sergilemeyerek adeta Sırpların ortağı gibi hareket etti.
İSRAİL, LÜBNAN’DA DARBE ALINCA BM DEVREYE GİRDİ
Birleşmiş Milletler, terörist israil’in 2006’da Lübnan’a yaptığı saldırıyı utanç verici bir biçimde uzun süre seyretmiş ve sessiz kalmıştı. Lübnan’ın güneyi yakılıp yıkıldıktan ve halk katledildikten sonra israil’in Hizbullah’ın sert direnişi nedeniyle Lübnan’da başarısızlığa mahkûm olduğu anlaşıldığında ancak BM devreye girmişti. Kurulduğu günden itibaren İslam coğrafyasının aleyhine kararlar alan BM, burada da israil’i korumuş ve Lübnan’a yerleştirilen sözde Barış Gücünün Hizbullah’ı silahsızlandırması kararını almıştı ancak bunu becerememişti.
GAZZE SOYKIRIMINA SESSİZ BM NE İŞE YARAR?
Dünyada atom bombasını kullanan yegâne ülke olan ABD, binlerce nükleer başlık sahibi israil ve Fransa gibi ülkelere bir şey demeyip sürekli İran’ı uyaran BM, terörist rejim israil’in Gazze’de yaptığı son soykırımda da aşağılık yüzünü bir kez daha göstermişti. Birleşmiş Milletlerin gerçek yüzü ve terör ile ortaklığı, fosfor ve misket gibi kimyasal bombaların kullanıldığı Gazze soykırımı ile daha net bir şekilde ortaya çıkmıştı. Bu da israil’e değil yaptırım uygulamak, söz bile geçiremeyen BM gibi uluslararası bir kuruluşun artık hiçbir fonksiyonunun kalmadığını tek başına göstermeye yeter de artar bile...
AFGANİSTAN’DA 10 YILLIK İŞGAL HÂLÂ SÜRÜYOR
İkiz kulelere saldırı bahanesiyle 2001’de Amerikan öncülüğünde NATO tarafından işgal edilen Afganistan’ın durumu ortada ve halen işgalle birlikte iç savaş tüm hızıyla devam ediyor. Ama bir farkla; NATO sürekli çocuk ve kadınların da olduğu sivilleri katledip medyada duyulması halinde özür dilerken Taliban, işgal güçlerine ağır zaiyatlar verdiriyor. Harabe bir ülkeyi andıran Afganistan’ın yapısal ve ekonomik anlamdaki durumu dünyadaki durumu en kötü ülkeyle kıyaslanamayacak kadar içler acısı. Ancak barış güvercini BM, Afganistan’daki 10 yıllık işgale, yıkıma, katliamlara rağmen sessizliğini hep korudu ve hâlâ da sessizliğini koruyor…
IRAK’TAKİ SOYKIRIMA DA SESSİZ KALDI BM
Aynı işgalci ülkeler 2003’te bu kez yanı başı komşumuz Irak’a girdi. Burada da bahane; olmayan kimyasal silahlardı. Sanki kendilerinde yokmuş gibi rahatça Irak’a özgürlük ve demokrasi vaadiyle neredeyse hiçbir direnişle karşılaşılmadan girildi. Amaç tamamıyla petrol ve israil’in hiçbir zaman gerçekleşmeyecek BOP projesiydi ancak, 8 yıllık işgal zarfında bir milyondan fazla Iraklının hayatını kaybetmesi ve binlerce işgal askerinin ölmesiyle Amerika’nın 50 bin askerini ülkede geri planda bırakarak çekilmesiyle son buldu. Sonuç olarak geriye; bir milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği, bir o kadar kadının dul, çocukların yetim bırakıldığı ülke parçalanmalara, mezhepler arası şiddetin körüklenmesine ve petrolü işgal ülkelerine peşkeş çekilmiş bir Irak kaldı geriye… Ama Birleşmiş Milletler kurumu, Keşmir’e, Bosna’ya, Gazze’ye sessiz, kör ve sağır kaldığı gibi Irak’taki soykırıma da sessiz kalmıştı.
‘İSLAM BİRLİĞİ GÜCÜ’ OLUŞTURMANIN ZAMANI GELMİŞTİR
BM’nin bu işgalci Batılı ülkelere karşı sessiz, kör ve sağır tutumu, kurumun lağvedilmesini veya yeniden yapılandırılması gerektiği gerçeğini ortaya çıkarırken, İslam dünyasının lehine olabilecek alternatif oluşumların da gerekliliğini ortaya koymaktadır. İslam âleminin de artık bu gibi uluslararası alanda gerçekleşen işgal ve zulümlere dur diyebilecek etkili kurumları oluşturmak ve harekete geçirmenin zamanının geldiği bir hakikattir… İslam âlemi ve dünyadaki mazlum halklar, yeryüzünde adaleti tesis edecek ve koruyacak kuruluş ve paktları kurmak zorundadırlar. Başta Türkiye olmak üzere Arap ve Asya ülkelerinden oluşacak ülkelerin katkı sağlayacağı bir ‘İslam Birliği Gücü’ oluşturulmasının zamanı artık gelmiştir.