Konya'dan çalışmak için geldiği Avusturya'da Peygamber Sevdalıları Camiasıyla tanıştıktan sonra yapılan hiçbir İslami çalışamadan geri durmayan Mehmet Yıldırım, Konya'da Kanser tedavisi gördüğü hastanede hakkın rahmetine kavuştu.
Yıldırım'ın, yaklaşık 1,5 ay önce Türkiye'ye gelerek Konya'da tedavi gördüğü ve naşının bugün memleketinde toprağa verileceği öğrenildi.
Vefat Haberi Dava Arkadaşlarını Hüzne Boğdu
44 yaşında vefat eden 4 çocuk babası Yıldırım'ın vefat haberi Avusturya'daki Peygamber Sevdalılarını hüzne boğarken, Wels Vahdet-Der, İnnsbruck Said-i Nursi Derneği, Vorarlberg İmam Hüseyin Derneği ve Avrupa Peygamber Sevdalıları İnisiyatifi adına kısa bir taziye mesajı yayınlanarak, Merhuma Allah'tan Rahmet, Aile ve dava arkadaşlarına sabrı cemil niyazında bulunuldu.
Bizler de Doğru Haber Gazetesi Ailesi olarak merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına sabrı cemil niyaz ediyoruz.
Nur İçinde Yat Mehmet Abi
Tanıdık ve bildik birinin ani ölüm haberi; insanı buz gibi kaskatı keser, söylemek istediği şeyi de anlık olarak unutur. Önce ince bir sızı bedeni sarar, daha sonra aciz düşen zavallı duygular sanki ışıksız kalır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen zihin, zindeliğini korur ve hızlı bir şekilde geçmişin kütüphanesine dalış yapar. Kaybettiği (rahmetli) şahısla yaşadığı tüm olaylar bir VTR şeklinde hafıza şeridine dizilir. Ah, vah melodisiyle bu sahneleri seyrederken, pişmanlık ve nedamet duygularıyla korkmaya başlar. Günahlarını, hatalarını, yanlışlarını, ihmalkarlık ve bütün kötü amellerini hatırlar. Ama içinden sessiz bir çığlık ‘oh bee` bu seferde yakayı sıyırdık diyerek Azrail`in yine uzaklara seyahat ettiğini zanneder. Şeytanın kuşatmış olduğu nefis, gaflet ve garabet hezeyanlarıyla yine unutur ölüm hakikatını. (Şeytan) Bir kez daha kandırır, kalbi zayıf kurbanları, çirkin eğlence ve istekler bataklığında.
Ama şu hakikat var ki;
Hayat ölümle, ölümde hayatla anlam bulur. Hayattan yoksun olan bir ölüm nasıl ki hiçlik ve yokluk ise; ölümlü olmayan bir hayatta öyledir. ‘`Sizin hanginizin daha iyi amel yaptığını sınamak için ölümü de, hayatı da yaratan Allah`tır`` ilahi buyrukla; hayat ve ölümü imtihan için yaratan Yüce Allah`tır. Madem imtihana tabiyiz, o zaman bir gayemiz olmalıdır. Müslüman olarak gayemiz, ‘`Allah`a kulluk, kullarına şefkat ve dostluk`` olmalıdır. Vahiy kültürüyle bilinçlenen her davetçi; ilahi hukuku ve insan haklarını en güzel şekilde gözetir, yaşam modelini bu dengede tutar.
Ölüm sözcüğü çok soğuk ve donuktur.
Ama ölümü bir tesadüf veya rastlantı olarak tanımlamak, derin bir cehalet ve büyük bir akılsızlıktır. Hiç bir zaman ölümlerin gerçek sebebi, ne bir kaza, ne bir hastalık, ne de başka bir şeydir. Bize tayin edilen zaman gelince, bu zahiri (afetler, hastalıklar, kazalar vs) durumlar sebep olarak gösterilir, tek bir saniye şaşmadan emanet teslim edilir. Ve gerçekten bu hayat fanidir.
Buna rağmen;
bu kısa ve dar hayatımıza öyle ağır projeler, kompleks planlar yüklüyoruz ki, sayılı günler olan ömrümüzden tat alamaz hale geliyoruz.
İnsanlık medeniyeti öne çıkan birçok soruna çözümler getirmiş iken, ölüm hakkında çaresizdir. İster en çok gelişmiş olan hastanelerde tedavi gör, istersen en çok güvendiğin mekanlara sığın, ölüm yine hakikatından vazgeçmez. Ölüm; hayat ile hakikatın kesişim noktasıdır. Hiç kimse önüne geçip, dayılık taslıyamaz. Yüca Allah, ölüme yenilmez bir güç bahşetmiş. Her nefis onu tadacaktır. Amenna.
Hayatı boyunca İslam davasına gönül vermiş, hiç bir fedakarlık ve hizmetten geri kalmamış, değerli bir ağabeyimizi ebediyete yolcu ettik. Evet, acımız büyük içimiz hüzünle dolu, ama şu gerçeğede şahidiz ki; rahmetli Mehmet abi, en çok yatırım yaptığı yere(daru`l bakiye) iltica etti. Rabbim makamını yüceltsin, cennetiyle mükafatlandırsın. Fedakar ve cefakar muhtereme eşine, ailesine ve tüm dava arkadaşlarına Rabbimden sabr-ı cemil diliyorum.
Peki rahmetli Mehmet abi arkasında nasıl bir iz bıraktı?
Yakın bir arkadaşı olarak bana sorarsanız; mükemmel bir eş, fedakar bir aile reisi, duygusal bir baba, güvenilir bir dost, cömert bir arkadaş, misafirperver bir insan, vefalı bir kardeş, ciddi bir dava eri, cesur bir müslümandı derim. En önde gelen sıfatı ise; konuşması az, güzel amelleri çok olan biriydi. Dıştan heybetli ve azametliydi. Ama iç alemi o kadar nazik ve naifdiki karıncaya dahi eziyet etmezdi. Gülümseyen yüzü, hoş siması, güven verici samimiyeti, vefalı duruşu ve istikrarlı yürüşü imanla o kadar içiçeydiki, arkadaşlığına doyum olmazdı. Ona yeterince doyamadık. Daha yapacağı çok hizmetler vardı. Ama Rabbim yanına aldı. Bir hayatı gurbet diyarında iman üzerine tamamlamakta büyük bir nimettir. Çünkü gurbetinde kendine has bir mazlumiyeti var. Biz ‘arkadaş ve dostları` olarak O`ndan razıyız, Rabbim de O`dan razı olsun. Nur içinde yat ey vefalı dost.
(Hürseda haber)