İnsan hayatını maddi ve manevi yönden olumsuz etkileyen uyuşturucu maddelere bulaşmış eski madde bağımlısının anlattıkları dikkat çekiyor. Ortaokul yıllarında esrar ve benzeri uyuşturucu maddelerle tanışan Diyarbakırlı M. Ç. (30), uyuşturucu bağımlısı olduğu zamanlarda yaşadıklarını İLKHA'ya anlattı.
Uyuşturucu, hırsızlık ve cinayet gibi kötülüklerin had safhada olduğu dönemde ailece Diyarbakır`a göç ettiklerini söyleyen M. Ç., “1990 yılında köyümüz yakıldığı için Diyarbakır`a geldik. Çocukluğumu burada geçirdim. Çoğu vaktimizi ev dışında geçirdiğimiz için ister istemez kötü durumlardan etkilendik. Mahalledeki gençler ya esrar ya da içki içiyorlar, gayr-ı meşru dediğimiz kötü fiilleri yapıyorlardı. Bu da ister istemez bizde özenti oluşturuyordu. 14-15 yaşlarında esrar ile tanıştım. Girdiğim ortamda muhabbetimiz hep içki, uyuşturucu konuları üzere oluyordu. Günümüz bunlarla geçiyordu. Aile tarafından ilgi görmüyordum. Bu da beni arayışlara itiyordu. Aradığım ilgiyi sokakta buldum. Bu konuda hiçbir uyarı almayınca kendimi kötü ortamlara teslim ettim.” dedi.
“Esrar içmek ya da içmemek birinci derecede aileden kaynaklanıyor”
Gençleri ve çocukları kötülüklere karşı bilinçlendirmenin önemine değinen M. Ç., şunları kaydetti: “Esrar içmek ya da içmemek birinci derecede aileden kaynaklanıyor. Bu konuda aile eğitimi çok önemlidir. Ağaç yaş iken eğilir. Küçük yaştan itibaren İslami bir hassasiyetle yetiştirilen çocuk, iyi insanlara özenir. Başıboş bırakılan çocuk, sokaktakileri örnek alır. Kısacası, çocuklarımızın üzerinde durmamız gerekiyor. Ailenin görevi çocuğun cebine harçlık koyup dışarıya göndermek değildir. Çocuğun ne yaptığını, kimlerle arkadaşlık ettiğini takip etmeleri lazımdır. Kötülüklere karşı bilinçlenmek gerekir. Günümüzde esrar içme yaşı 9`a indi. Küçük çocukların elinde kalem, Kur'an-ı Kerim, elifba görmemiz gerekirken esrar görüyoruz. Çocukların insanları rahatsız edici davranışlarda bulunması gerçekten yazıktır.”
“Dindar insanlarla tanışınca hayatımda güzel değişimler yaşadım”
Dindar insanlarla tanıştıktan sonra hayatında güzel değişimler yaşadığını söyleyen M. Ç., “Uyuşturucuyu bıraktıktan sonra en büyük avantajım İslam yoluna girmiş olmamdır. Müslümanları tanıdım, onlarla beraber yaşamaya başladım. Evlendim, Allah bana iki çocuk nasip etti. Bir işim var. Hamdolsun kimseye elimizi açacak durumda değiliz. Bundan daha öte ne olabilir ki? Ailelere bu konuda çocuklarına sahip çıkmalarını tavsiye ediyorum. İslami bir muhabbetle, korkutmadan, arkadaşça çocuklarına yaklaşsınlar. Çocuklar muhabbeti dışarıda değil evde arasınlar. Elimizden geleni yapmamız lazım. . Buna karşı duyarlılık oluşturmalıdırlar. Herkes kendi kapısının önünü temizlerse çöpçüye gerek kalmaz.” diye belirtti.
“PKK ve devlet uyuşturucunun yaygınlaşması konusunda birlikte hareket ediyor”
M. Ç., Diyarbakır`daki uyuşturucu trafiği ve PKK ile devletin uyuşturucuya olan etkisi hakkında da, “İşin kaynağına inmemiz gerekir. Her şey, devletin bizleri PKK adlı çetenin eline bırakmasıyla oldu. PKK`nin bölgede en büyük ekonomisi uyuşturucudur. İnsanlar, domates, patlıcan gibi şeyler ekerken Lice`de esrar ekiyorlar. Onlar bilinçli insan yetiştirilmesini istemezler. Marksist-Leninist düşüncelerini insanlara aktarabilmek için uyuşturucu onların bir aracıdır. Şahsi düşünceme göre PKK ile devlet uyuşturucunun yaygınlaşması konusunda birlikte hareket ediyor. İşbirliği içerisinde gençleri harama bulaştırmaya çalışıyorlar. Esrar içtiğimiz bir gün, sivil giyimli iki polis yanımıza geldi. Neden içtiğimizi sorunca, ‘Bağımlı olduğumuz için içiyoruz.` dedik. Bizde bunlardan çuvalla var. ‘Bize bu işi yapanların adresleri lazımdır. Adreslerini verin, muhbirimiz olun, elimizdekileri size verelim.` dediler.” ifadelerini kullandı.
(Hamza Adiyaman/Ali Adiyaman - İLKHA)