Söze nasıl ve nerden başlayacağımı bilemiyorum. Malum “Demokratik HDP`` hakkında ne söylesek veya hangi ithamlarda bulunursak bulunalım kendileri bir şekilde bu sözleri bize iade edebiliyorlar ! Onun için yazıma başlamadan önce kendilerini eleştirdiğim için beni maruz görsünler…
Herkesin kabulüdür ki 6-7-8 Ekim tarihlerinde HDP ve onun askeri kanadı PKK-YDG-H çeteleri doğu ve güneydoğuda Kobani bahaneli bir kıyım başlattı “Demokratik Kıyım``! Bu olaylarda 40`ın üzerinde insan katledildi hatta bazılarının bedenine vahşice ve barbarca işkenceler yapıldı. Bunun yanında bu süreçte ve son günlerde asker ve polislerinde suikaste uğraması sonucu HDP ülke genelinde çok ağır baskı altında kalmış ve çözüm sürecini zora sokmuş durumda.Bu saldırılara baktığımız zaman asıl hedefin Hüda-Par ve bölgedeki İslami STK olduğu görülmektedir.Bölgede HDP`nin veya AKP`nin her ne kadar güçlü oluşu şüphe götürmez bir gerçeklik ise Hüda-Par`da bölgenin mihenk taşlarından bir tanesidir.Üstelik bu mihenk taşı öyle bir siyasi çizgi izliyor ki bırakın HDP`yi diğer tüm partileri karşısına alabilecek bir izlenim bu! Bölgenin hassasiyetlerini göz önüne aldığımız zaman Hüda-Par`ın tabanının bu bölgede güçlenmesi her geçen gün vukuu bulabilecek bir hadise olduğunu anlamış olacağız.Hüda-Par`a reva görülen bu zulmün tek nedeni tüzüğünün İslam oluşudur,hem de hiçbir katkı maddesi olmadan yalnızca Allah`ın beğenip seçtiği “İSLAM``.
Asıl konumuza dönelim şimdi,neden Demokrasi sözünü ağzından düşürmeyen HDP cenahı bu vahşice eylemleri yap(tır)makta ? Bir de bu eylemleri varoluş amacı olarak gördükleri kürt halkına yapmaları,sanırım durumun ne kadar vahim olduğu konusunda bizlere yardımcı olacaktır.Her zaman ve mekanda Demokratik siyaset izlediğini söyleyen HDP, bu alçaklığı kurban eti dağıtan kürt çocuk ve gençlerine reva gördü ne yazık ki ! üçüncü kattan atıp körpecik bedenlerini taşla ezdikten sonra üzerinden arabayla geçmek ve cesetlerine rutinleştirdikleri molotofu atmaktan da geri durmadılar maalesef.
Gelelim sık kullandıkları Demokrasi kavramına; bir topluluğun kendisinin zıttı olan her şeyi yapmasına rağmen sürekli her cümlesinde bir kavramı kullanması,aslında o kavrama ne kadar uzak olduğunu gösterir.İşte HDP`nin kanayan yarası Demokrasi`yi bu kadar sık dile getirmesi aslında bu kavramla uzaktan da olsa bir yakınlığının olmadığını gösterir.Demokrasi`yi sadece kendilerine çelik yelek olarak kullananlar yaptıkları her vahşete mutlaka meşru müdafada bulunabilirler pekala.Burada tezat olan durum bu yapının bunca vahşet ve sahtekarlığına rağmen bölgede söz söyleyebilecek hatta bölgenin dinanizmini belirleyecek durumda olmasıdır.Üstelik muhafazakarlıklarıyla bilinen halkın içerisinde bu etkinliğini kaybetmeden sürdürmesi ya bizim bildiğimiz HDP`nin din tanımaz kollektifinin değiştiğinin yahut bu yapıya destekte kusur görmeyen kürt halkının aslında topyekün dindar olmadığının göstergesidir.Birinci görüşü kendilerinin de kabul etmediği bilindiğine göre,ikinci görüşte haklılık payı vardır demekki. Burada Hüda-Par`a düşen ise fikrini zikre dönüştürmesi ve kürt halkına eskiden olduğu gibi dilinin değilde dininin ön planda olmasını hatırlatmasıdır.
Hadi Kürt halkının kahir ekseriyeti,bizim haklarımızı savunuyorlar diyerek bu yapıyı desteklemeye devam ediyor ama ya batılı çoğu yazar ve medya organları HDPKK`ya “Kürt Hareketi`` tabirini yakıştırmasına ne demeli ? Kaldı ki artık sadece kürt partisi değilde halkların partisi olduklarını kendi ağızlarıyla deklare etmelerine rağmen… Hatırlatmakta fayda var.Bu bölgede sadece bu yapı kürt halkından oy almıyor.Bugün Hüda-Par`ın daha ilk yılında seçime girmesine rağmen Kürtlerden hatırı sayılır oy alması Kürtlerin tek temsilcisinin HDPKK olmadığını açık bir şekilde gösterir. Ama bunca olgunun bir arada olmasına rağmen bu tabirin ısrarla kullanılmasının bazı olumsuz adımların atılmasına neden olduğunu görüyoruz.Evet kimse kusura bakmasın eğer bugün çözüm sürecinin tek muhatabı bu cenah ise bunun en büyük sorumlusu araştırmadan fütursuzca bu yapıya “Kürt Hareketi`` diyenlerdir.Medyanın ve bazı siyasilerin bu tutumunu terk edip Kürtleri bu vahşi eylemleri yapanlarla aynı potaya sokmaktan vazgeçmesi gerekir.Bunun yanında bu tutumlarının çözüm sürecini etkilediği gerçeğini göz ardı etmemeleri gerekir.Öyle ki,Kürt halkını bir bütün olarak algılamayanların ve çözümü sadece PKK`da arayanların yönelimlerinde daha kapsayıcı olmalarına vesile olabilsinler.
Son olarak sokakları kan gölüne çeviren bu zihniyetin değişmesini,değişmiyorsa eğer tarihin çöplüğüne atılmasını cenabı Allah`tan dilerim.Bu sokak olaylarında şehid olan kardeşlerimizin şehadetlerini kutlar,yakınlarına yüce Allah`tan sabrı cemil niyaz ederim. Vesselam…
Davut Tagil / Diyarbakır - Yaş: 20