Diyarbakır`da geçtiğimiz günlerde Kırklar Dağı Konutları ile ilgili ortaya atılan iddiaların yankısı devam ediyor. Projenin eski müteahhidi Ufuk Eser Subaşı, imar verilmesi karşılığında Sur ilçesi eski belediye başkanı Abdullah Demirbaş`ın kendisinden çok sayıda daire aldığını söylemişti.
Projeyi başlatan müteahhit Ufuk Eser Subaşı, Dünya Bülteni`ne açıklama yaparak arazinin sahipleri Fatma Kuyucu ve Namık Avşar`ın dönemin Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ile kendisini büyük zarara uğrattıklarını öne sürdü.
Arazi sahipleri Kuyucu ve Avşar ile sözleşme imzaladıktan sonra imar izni için Demirbaş ile görüştüklerinde çok iyi karşılandıklarını kaydeden Subaşı, Demirbaş`ın kendilerini tebrik ettiğini ve sözleşmede 31 Aralık 2010 gününe kadar projenin başlamaması halinde iptal olacağı hükmü olduğu için belediye imar müdürlüğünün gece 22.00`a kadar çalışarak gerekli izinlerin alındığını söyledi.
Arazi sahiplerinden Namık Avşar'ın birçok kişiyi dolandırdığını ve araziyi eski sahibi Remzi Diken`den alırken parasını ödemediğini öne süren Subaşı, şu ifadeleri kullandı:
“Kırklar Dağı'ndaki arazi tam olarak anlayamadığım bir şekilde benden önce Remzi Diken'e aitken kendisi ve ailesi mağdur edilerek başlangıçta kendisine hiç para ödenmeden sonra ödemek kaydıyla Namık Avşar'a bir şekilde verilmiş. Keşke arazi Remzi Ağa'nın elinde olsaydı, çok farklı olurdu. Ben onların mağdur olduğunu, arazinin eski sahipleri olduğunu çok sonradan öğrendim. Ben emlak şirketi kanalıyla bu arazinin tamamına yüzde 33 karşılığında kat karşılığı anlaştım. Arazinin bir ortağı Namık Avşar diğeri de Fatma Kuyucu ve ailesiydi. 2010 yılında arazi anlaşmasını yaptık ve 2011 Mayıs ayında başlayacaktık.”
Bu sırada dönemin Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş`ın devreye girdiğini ifade eden Subaşı, 31 Aralık günü gece saatinde çıkarılan imarın kendi adına değil Namık Avşar ve Fatma Kuyucu`nun şirketi Kırklar Dağı Turizm adına çıkarıldığını söyledi.
Bu arada satışa başladıklarını belirten Subaşı, kendisi daireleri 150- 400 bin arasında fiyatla satarken Namık Avşar`ın kendi payına düşen daireleri 50 – 60 bin arasında bir meblağla sattığını öğrendiklerini ifade etti.
Subaşı`nın konuyla ilgili açıklamaları şöyle:
“Biz reklam filmlerini yapıp satışlara başladığımızda bu arsa sahipleri gizlice benim 150 binden başlayıp, 400 bine kadar sattığım evleri meğer eş, dost çevre, veya ticari, şahsi çıkarları için 50 binden satmışlar. Biz bunu iki ay sonra öğrendik. 250 bine ev sattığımız şahsın kardeşi 50 bin liraya bunlardan ev almış. Tabii burası Diyarbakır, biz 50`ye yakın şahsın parasını iade etmek zorunda kaldık, Arazi ile ilgili ve bizlerden sakladıkları birçok problem ortaya arka arkaya çıkmaya başladı. Petkim'den araziye tedbir koydurtmuşlar, başka hacizler gelmiş.”
Haciz ve tedbirlerin tapuda görülemediğini iddia eden Subaşı, Avşar ve Sur Belediye Başkanı Demirbaş`ın tapu kayıtları ile de oynayarak kendisine tuzak kurulduğunu iddia etti.
“ARSA SAHİPLERİ SÖZLEŞMEYİ İPTAL EDİYOR”
Abdullah Demirbaş`ın kendisinin projeden uzaklaştırılması için çok uğraştığını savunan müteahhit Subaşı konuyla ilgili unları söylüyor:
“Belediye Başkanı Demirbaş nedense sürekli benim gitmem için uğraşıyor, şu anda ismini vermeyeceğim müteahhitleri ortak yapmaya çalışıyor. Bir gün belediyeye sabah çağırdı ve yetkili birkaç kişi ile arsa sahiplerinin olduğu bir toplulukta bana “ya öleceksin ya gideceksin” dedi. Kendisine ‘üyelerim, çalışanlarım, taşeronlarımız hakları ne olacak sadece kendim mağdur olmayacağım sizin insanlarınız da mağdur olacak` dedim. Herkesin önünde bana benim şirket ortaklığının kasasında bir kağıtta devam edeceğini, üyelerimin haklarının devam edeceğini söyledi. Burayı orada bulunan Cahit Alkan'ın üzerine geçirtti. Hem de devralmadan sadece noterde, beni ekipleriyle birlikte zorla gönderip arsa anlaşmalarını iptal ettirerek. O güne müşterilerimden birçok kişi şahittir. Projenin bir kısmını Alkan`a diğer kısmını da Namık Avşar' a peşkeş çekmiştir.”
‘YANGIN VAR` FİLMİ İÇİN 500 BİN LİRA PARA İSTEDİLER
Subaşı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi`nin Karadeniz bölgesinden bir belediyeye hediye ettiği bir itfaiye aracı etrafında dönen olayları anlatan filmin çekimleri sırasında arsa sahiplerinden Fatma Kuyucu`nun kendisine gelerek film için 500 bin lira para istediğini ve parayı vermemesi halinde ruhsat alamayacağını söylediğini öne sürdü.
Subaşı`nın filme 500 bin lira yardımda bulunduğu PKK`ya yakın sitelerden Fırat Haber Ajansı`ndaki haberlerde de belirtiliyor.
Müteahhit Subaşı, Abdullah Demirbaş`ın talebi üzerine de 43 daire verdiğini, sekiz taziye evi inşa ettirdiğini, belediyeye ise iş makinesi hibe ettiğini söyledi. Subaşı, konuyla ilgili şikayetini “Bu arada Namık Kemal Avşar ve Sur Belediye Başkanı kanalıyla birileri türedi çevremize. 43 ev vereceksiniz, bölgenin hukuku bu, taziye evleri yaptırtacaksınız, belediyeye yok şu araçları alacaksınız, yok davetiyeler, yok paralar. Falan falan... Bir taraftan da Osman Baydemir'in filmi çekiliyor, Yangın Var, 500 bin para görseniz neler neler. Sanki sanırsınız Kırklar Dağı'nın altı altın madeni bende, sürekli para basıyorum. Diyarbakır'ın ne kadar vukuatlısı varsa filmlerdeki canavarlar gibi Kırklar Dağı'nda üzerime saldırdı” ifadeleriyle dile getiriyor.
ÖRGÜTÜN KURDUĞU MAHKEME
Bu konuların örgütün kurduğu mahkemede de görüşüldüğünü kaydeden Subaşı, duruşmaya gittiğini fakat oradan da çözüm bulunamadığını ifade ediyor. Subaşı, “Orada bana verdiğim dairelerin ve yaptığım bağışların örgüte değil, örgütün paraleline gittiği söylendi” diyor.
Subaşı, konu ile ilgili olarak yargıya başvurmak istediğinde de Abdullah Demirbaş tarafından engellendiğini öne sürerek kendi aralarında kurdukları mahkemede sorunların çözülmesini istediğini ifade ediyor. Subaşı burada kurulan mahkeme için 'cemaat' ifadesini kullanıyor. Güneydoğu'da sorunların çözümü için yapılan ve büyüklerin katıldığı toplantılara cemaat deniyor. Bu gelenekten hareketle örgütün de kurduğu mahkemelere bu ismi verdiği anlaşılıyor.
Subaşı'nın konuyla ilgili ifadeleri şöyle:
“Bunların tamamını öğrenmeyelim diye de tapuda orda burda belgelerle oynamışlar. Tabii bunlar biz satışa başladıktan sonra ortaya çıktı. Mahkemeye vermek istedik, Abdullah Demirbaş ‘bizim bölgemizde mahkemeler olmaz, cemaatler işi çözer` dedi. Defalarca cemaat kurdurttu her problemde ama durum daha da kötüye gitti. Hepsinde bizim aleyhimizde ve mağduriyetimize sebep olan kararlar verildi. Örneğin ilk 80 daireyi bitirdiğimizde ilk dairelerin tamamını güya arsa sahiplerinin borçları için ödenecek diye hep onlara verdirtti. Yok, haciz gelmesin buraya diye benim sattığım evlerin paralarını bile bunlara vermek zorunda kaldık. 80 evden 56 tapu alacakken bir tane bile vermedi, benim üyeler silah zoruyla ondan bir kaç tapu aldı başlangıçta.
Müteahhitler bilir bu şartlarda ev yapabilir misiniz. Arsa sahibi sizin 250 bine sattığınız evi 50 bine satabilir mi? Sağolsun dün Belçad (Belediye Çalışanları Derneği) açıkladı, ‘220 bine 4 daire aldık` diye. Beni ilgilendirmez ama araştırsınlar, onlar hepsini 50 binden satmışlardı. Ayrıca ben arsa sahipleri benden Belçad için beş ev aldı demedim. Abdullah Demirbaş için benden 5 evi Namık Kemal Avşar aldı.”