Fikri Boylu 20 yıldır hapiste. %99 engelli olan Yahya, yirmi yıldır babasının yolunu gözlüyor. Yahya, Serebral Palsi denilen ölümcül bir hastalıkla mücadele ediyor. Kendisini ziyaret ettiğimizde güler yüzüyle şunları ifade etti: "Cumhurbaşkanı Erdoğan`dan babamı bırakmasını istiyorum. Ölmeden önce babamın yanımda olmasını istiyorum."
Bizi derinden sarsan bu durum karşısında Fikri Boylu'nun dosyasını inceleyen Av. Mirhan Özbekli ile görüşmeye gittik. Bizi kendi makamında kabul eden Av. Mirhan Özbekli ile yaptığımız söyleşi:
Yeniden yargılama için uzun gözaltı süresi ve ağır işkenceler tek başına yeterli birer sebeptir
"Fikri Boylu'nun dosyasını incelediğimde şunu gördüm ki cezanın iptali ve yeniden yargılama için uzun gözaltı süresi ve ağır işkenceler tek başına yeterli birer sebeptir. Dosyada isnad edilen suçlar ile alakalı tanık olan Mahmut Evren ve Selim Uğur, kendilerini yaralayan kişinin Fikri Boylu`nun olmadığını aktarıyorlar. Fakat suç isnadı için gözler kapalı olarak işkence altında sanıklara kağıtlar imzalatılıyor.
90`lı dönemlerde işlenen birçok faili meçhul sistem tarafından İslami kimliğe sahip kişilere yüklendi.
Cezaevinde gözaltı gibi bir garabet var. Cezaevinden alınıp emniyet müdürlüğüne götürülerek o dönemki savcı Ahmet Başaran kendini bazen polis bazen de komutan olarak tanıtarak sanıklara bazı belgeleri imzalatıyordu.
Ankara eğer iyi niyetli ise bu mağduriyetleri giderme adına yeni bir düzenleme yapılmalıdır.
Birçok hukuksuzluk yapıldı. Benim de avukatlığını yaptığım Hizbuttahrir dosyası da çok önemli. Barışçıl bir hareket olan ve dünyada hiçbir şiddet eylemi gerçekleştirmeyen Hizbuttahrir`e de ağır cezalar veriliyor. Düşünebiliyor musunuz öyle bir kumpas kuruluyor ki Teğmen M. Ali Çelebi ile Hizbuttahrirli bir ferdin telefon rehberleri birbirlerine yükleniyor. Teğmen belli bir güce sahip olduğu için bu kumpası ortaya çıkarıyor. Realite olarak Hizbuttahrir hiçbir şiddet eyleminde bulunmadığı halde hala hukuksuz yargılamalar devam ediyor."
Hukuk varolan deliller üzerinden yürümelidir
"Akp iktidarı kendi üzerine düşeni yerine getirmiyor. Bu noktada toplumun farklı kesimleri için üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmelidir. Hizbullah ve Hizbuttahrir gibi camialar sistem için potansiyel tehdit ve tehlike olarak görülüyor. Kendi iktidarına boyun eğmeyen bütün yapıları pasifize edilmeye çalışıldı.
Hukuk varolan deliller üzerinden yürümelidir. Gelecekte olacak şeyler üzerinden hüküm vermek dünyada hiçbir hukuk sisteminde bulunmamaktadır. Bunu istisnasını sadece İsrail`de görmüş bulunmaktayız."
***
Avukat Mirhan Özbekli ile yaptığımız görüşmeden sonra Yahya'nın ikizi olan Fikri Boylu'nun bir diğer oğlu Hüseyin Boylu ile bir röportaj gerçekleştirdik. İşte o dönemin hukuksuzluğuna da ışık tutan o röportaj:
Babam 17 gün ağır işkenceye maruz bırakıldı
Babam 1995 yılında köyden gelerek burada Almanca öğretmenliğini açıktan okuyordu. Dindar kimliği ile tanınan birisi idi.1995 yılının Aralık ayında evimizi taşımak için babam evin kapısını açtığında polislerin evin içinde bir karakol kurarak babamı beklediklerini gördü. Polisler babama seni gökte ararken yerde bulduk, diyerek babamı hamallarla birlikte gözaltına aldılar. Diyarbakır eski çevik kuvvet şubesine götürülerek 17 gün işkenceye maruz bırakıldı. Gidip babamızı sorduğumuzda haberimiz yok, deniliyordu. Halbuki işkence yapılıyordu. Daha sonra Bingöl cezaevine sevkedildi.
Annem bize hamile iken Bingöl Cezaevine görüşüne gittiğinde orda olmadığı söyleniyor. O süreçte de Diyarbakır`a getirilip işkence yapılıyor.
Mühimmat dediler, Seyyid Kutup`un kitapları ile Kuranı Kerim tefsirlerini buldular
Biz 6,5 yaşında iken babam hapiste olduğu zamanlar ‘A takımı` denilen kişiler üç ekip olarak gelip uzun namlulu silahlarla sabah namazı vaktinde eve baskın yaptılar. O zamanki yaşanan durum Yahya`yı olumsuz etkileyip havale geçirmesine neden oldu. Yaşanan psikolojik bunalım sonucunda Yahya daha da kötü oldu. Evde mühimmat olduğunu iddia ettiler. Fakat delil olarak sadece Seyyid Kutup`un kitapları ile Kuranı Kerim tefsirlerini aldılar.
“Ben babamı görmeden ölecek miyim?”
Babamı Sivas`a sürgün ettiler. Yahya babamı çok sevdiği için %99 özürlü olduğu halde onu da götürmek zorunda kaldık. Ziyaretten sonra Yahya beyin felçi geçirdi. Doktor, Yahya`nın bu saatten sonra bir çocuk gibi olduğunu söyledi.
Yahya`nın hastalığıyla uzun süre yaşaması imkansız görülürken bu zamana kadar babamın hasreti ile yaşadı. Yahya`nın “Ben babamı görmeden ölecek miyim?” demesi üzerine babamın çıkması için girişimde bulunmaya karar verdim.
Yahya`yı kaybetmeden sesimize ses verin
Hukukta büyük bir çifte standart var. Suçlu olanlar bırakıldığı halde gözleri kapatılarak kağıtlara imza attırılan suçsuz kişiler hala hapisteler. Yargı içerisinde baskın olan parelel yapı hukuksuzluk yapmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da suçsuz yere hapis yatmış biri. Bizi anlaması gerekiyor. Dile kolay babam 20 yıldır hapiste. Yeni damat iken hapse girdi, dede olacak hala hapiste. Bizim için olmasa da Yahya için Yahya`yı kaybetmeden bir şeyler yapılmasını istiyorum.
Yahya öldükten sonra mı onun üzerinden siyaset yapılacak? Yahya şu an bin bir güçlükle yaşıyor. Buradan hükümet yetkililerine ve Cumhurbaşkanı`na sesleniyorum: Yahya`yı kaybetmeden sesimize ses verin.
Hizbullah, Hizbuttahrir ve Vasat dosyaları kesinlikle yeniden incelenmeli
Burda sadece kendimizi düşünmekte yanlış olur. Hizbullah`tan olsun Hizbuttahrir`den olsun yüzlerce abimiz hapishanelerde yatıyor. Hizbullah, Hizbuttahrir ve Vasat dosyaları kesinlikle yeniden incelenmeli, yeniden yargılama yolu açılmalıdır.
Davayı Av. Rahmi Kurt üstlendi
Yaptığımız röportaj sonrası Yahya'nın "Ölmeden önce son günlerimde babamı yanımda görmek istiyorum" sözlerini duyan Avukat Rahmi Kurt`un, Fikri Boylu'nun davasını üstlenerek tahliye olması için elinden geleni yapacağı aktarıldı.
Kaynak: Islah Haber