Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Kemal Timur, Mehmet Akif Ersoy`un kendi döneminde değerinin bilinmediğini ve kendisine büyük haksızlıklar yapılarak yurt dışına adeta sürülürcesine gitmek mecburiyetinde bırakıldığını söyledi.
Mehmet Akif Ersoy`un vefatının 78. Yıldönümü münasebetiyle İlke Haber Ajansına değerlendirmelerde bulunan Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemal Timur, Mehmet Akif gibi değerli insanların yaşadıkları dönemlerde pek anlaşılmadığına vurgu yaparak, buna paralel olarak değerlerinin de anlaşılmadığının altını çizdi.
“Mehmet Akif samimi bir insandı”
Mehmet Akif denilince insanların aklına sadece "İstiklal Marşı"nın yazarının geldiğini ancak bu bakış açısının Mehmet Akif`i tarif etmek için yeterli bir izlenim olamadığını belirten Prof. Dr. Kemal Timur, “Mehmet Akif sadece İstiklal Marşını yazmamıştır. Hatta Mehmet Akif`in hayatı sadece şairliğinden ibaret te değildir.” diyerek Mehmet Akif`in gerçek kişiliğine işaret etti.
“İnsanların bilinçlenmesi için mücadele ediyordu”
Mehmet Akif samimi bir insan olduğunu ve söylediği sözler ile yaptığı eylemlerin her zaman için örtüşmesine çok dikkat ettiğine vurgu yapan Prof. Timur, Mehmet Akif`in en büyük vasıflarından birinin de yapmadığı şeyleri söylememesi olduğunu söyledi.
Prof. Timur, “Konuşmak basit ve kolaydır. Ama bu konuşulanları fiiliyata dönüştürmek çok farklı ve apayrı bir durumdur. Mehmet Akif, ömrünün sonuna kadar örnek ve abide bir şahsiyet olarak yaşamını sürdürdü ve her zaman için yapabildiği şeyleri söyledi. Söylediği şeylerde, samimi olduğu içinde söylemeleri toplum üzerinde etkili oluyordu. İnsanların bilinçlenmesi için mücadele ediyor, gittiği her yerde kitleleri etkileyebiliyordu. Bu gün dahi onun yazdığı şiir ve yazılarının etkileri his ediliyor ise bu onun samimiyetinin bir eseridir.” ifadelerini kullandı.
“Mehmet Akif işgalcilere karşı savaşmıştır”
Mehmet Akif`in küçük yaşta babasından ilim tahsil ettiğini ve bu ilmiyle insanlara hizmet etmekten hiçbir zaman geri durmayarak bir İslam Âlimine yakışır bir şahsiyet sergilediğinin altını çizen Prof. Timur, “Mehmet Akif, ilmiyle milletine hizmet için her türlü çabayı göstermiştir. Mehmet Akif, milli mücadelede savaş veriyor ve ailesini bırakıp adeta kefeni boynunda dolayarak işgalci güçlere karşı mücadele etmiştir. Mehmet Akif savaşa giderken yanında henüz küçük yaşlarda olan Emin adındaki oğlunu da götürüyor ve ben nerede şehit olursam o da benimle şehit olsun diyebilecek kadar da Rabbine karşı samimi idi. Bir baba için bu kararı vermek zordur. Başta Kastamonu ve Balıkesir olmak üzere insanlara hutbelerde vaazlar vererek onları Cihada teşvik ediyor ve birçok insan da onun bu çağrısına tereddütsüz icabet ediyordu." İfadelerini kullanarak Mehmet Akif`in ceht ve gayretine işaret etti.
“Mehmet Akif dışlanmak ve unutturulmak istendi”
Mehmet Akif`in, dönemin hâkim güçleri tarafından dışlandığını ve bundan dolayı yerini yurdunu terk etmek zorunda bırakıldığına vurgu yapan Prof. Timur, bu dışlanmışlığın M. Akif`i bu halkın gözünden düşürmediğine ve vefatının ardından geçen 78 yılın Mehmet Akif`i unutturmadığını söyledi.
Prof. Timur, “Mehmet Akif'in aradan geçen bunca zamana rağmen helan hayırla anılıyor olmasının sebebi, onun düşüncelerinde samimi olmasından kaynaklanıyor. Mehmet Akif`i uzun yıllar boyunca gençlerimize rol model olarak gösterdik ve göstermeye de devam edeceğiz. Mehmet Akif, kendi düşüncelerini, kültürümüzü ve değerlerimizi Asım karakterinde sembolize ederek bizim, kendisinden bir şeyler öğrenmemizi istiyor.” ifadelerini kullandı.
“Mehmet Akif memleketi için çabalamasına rağmen dışlanmıştır”
Mehmet Akif`in yaşadığı dönemde siyasal ve sosyal olayları yakından takip ederek halkı için çabaladığını ve halkı da bu bağlamda bilinçlendirme yoluna gittiğini belirten Prof. Timur, onun bu kararlı ve onurlu duruşunun kendisinin dışlanmasına neden olduğunu, ama buna rağmen doğru bildiğinden taviz vermediğinin altını çizdi.
Prof. Timur, “Mehmet Akif hak bildiği yolda, halka zarar gelmemesi ve ülke içinde ihtilafların çıkmaması için kendi vatanını bırakmak zorunda kaldı. Mehmet Akif, kendi üzüntülerini içine gömerek vatanını terk etmiş, sürgüne gitmiştir.” şeklinde konuştu.
“Akif bir daha kahrolacak, belki de, Mısır'a yerleşmeye o zaman karar verecektir”
Mehmet Akif`in Milli mücadeleye bütün samimiyetiyle destek verdiğini ve sonuna kadar gerek yazılarıyla gerekse de vaazlarıyla bu mücadeleye güç kattığını belirten Prof. Timur, Mehmet Akif`in tüm bu hizmeti ve mücadelesine rağmen bazı malum kesimlerce her zaman dışlandığını ve farklı şekilde lanse ettirilmeye çalışıldığını altını çizdi.
Prof. Timur, “Bakınız belki uzun olacak ama bu konuda şunları da vurgulamak istiyorum. 1925`lerde Çanakkale ile ilgili düzenlenen bir toplantıda yapılan konuşmalar arasında şunlar dile getirilir. Konuşmacılardan birisi ‘Türk milleti Çanakkale gibi bir savaşı başardı; ancak Çanakkale ile ilgili bir şiir yazılmadı` der. Konuşmasının devamında ‘Maalesef onunla ilgili bir şiir yazıldı ancak onu yazan da bir Türk değil bir Arnavut`tur` sözleri oldu. Tabi bu durum, Mehmet Akif`i derinden sarsar. Çok üzülen Akif`i, bunlar yetmiyormuş gibi Cumhuriyet döneminin aydın geçinen ediplerinden Falih Rıfkı Atay, birkaç gün sonra, ‘Hadi git artık, kumda oyna, bu memlekette işin yok senin!` gibi sözler sarf edince Akif bir daha kahrolacak, belki de, Mısır'a yerleşmeye o zaman karar verecektir. Anlatılanlara göre bunları da duyan Mehmet Akif, dayanamaz ve birkaç gün sonra Mısır`a gitmek zorunda kalır.” bilgilerini paylaştı.
“Oğlu Emin`i de alarak ‘Ben şehit olursam o da benimle şehit olsun.` diyen bir baba”
Prof. Timur sözlerine devamla; “Burada şu akla gelebilir. Bunları öğrenen ve milli mücadelenin kazanılmasından sonra kendi ideolojisine göre bir devletin kurulmadığını ve hep yanlış işlerin yapıldığı bir dönemde Mehmet Akif neden ses çıkarmamış ve bunlara karşı çıkmamıştır. Ülkesinde kalarak bunlarla mücadele etmemiştir. Etmediğine göre kendi şahsi çıkarını düşünerek ve hayatından korkarak susmuştur denilebilir. Ancak onun hayatını az çok bilenler, Mehmet Akif`in böyle bir aydın olmadığını, hiç kimseden korkmadığını ve milli mücadeleye giderken adeta kefenini sırtında taşıyarak katıldığını göreceklerdir. Az önce de ifade ettiğim gibi; İstanbul`dan Ankara`ya giderken oğlu Emin`i de alarak ‘Ben şehit olursam o da benimle şehit olsun.` diyen ve bu uğurda hiç çekinmeden her şeyini verebilecek birinin korkması pek mantıklı gelmiyor. Ancak Akif ve o dönemde yaşayan birçok aydın, yeni kurulan bir devlet var. Ona zarar gelmesin diye susmayı tercih etmişler, öfke ve kinlerini, kızgınlıklarını içlerine atmışlar ve millete gelecek zararların kendilerine gelmesi adına susmayı tercih etmişlerdir diye düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
“Mehmet Akif şekli olan, modaya dayanan batıcılığa karşı tavır alır”
Mehmet Akif`in düşünen bir Müslüman olduğunu ve cimrilik, ikbal şımarıklığı, kibir ve maddi pisliklerden hiçbir zaman hoşlanmadığına vurgu yapan Prof. Timur, “Garp medeniyetini savunur; ancak şekli olan, modaya dayanan batıcılığa karşı tavır alır. Buna en güzel örnek, Japonları gösterir. Çünkü Japonlar kendi inançlarından taviz vermeden garp medeniyetini kabul etmişlerdir. Bu yüzden Japonlara hayranlık duyar Mehmet Akif. Akif`in cami ve eski ilmi değeri yüksek medreseleri çok sevdiğini ve onları gezerken hayranlığını ifade ettiğini de öğreniyoruz.” diyerek Mehmet Akif`in batı taklitçiliğine yönelik tepkisini dile getirdi.
“Onun ölümü ve cenazesini bile gizlemek istediler”
Mehmet Akif`in Mısır`da sürgünde olduğu 1935 yılında hastalandığını ve Mısır`da öleceğim diyerek endişe içinde olduğunu belirten Prof. Timur, gerekli girişimler sonrası yapılan işlemler ile İstanbul`a gelerek hastaneye yatırıldığını söyledi.
Yapılan tetkikler sonrası hastalığı için siroz teşhisi konduğunu belirten Prof. Timur, Mehmet Akif`in, İstanbul`da Halim Paşaların Beyoğlu`ndaki Mısır apartmanında vefat ettiğini söyledi. (Ali Adıyaman/Ali Fidancı - İLKHA)