Tesettür... İmanlı yüreklere, bilinçli ruhlara esenlik veren bir sözcük... Adanmışlığın göstergesi, hayanın pusulası, edebin yüreklerdeki yüksek tahtı... İffetin sembolü... Öyle bir iksir ki; hangi bedeni etkisi altına alsa onu değiştiren, onu baharlara kavuşturan, yeni baharlarını yaşatan, iman, İslam, iffet, haya tohumları bıraktıran, filizlendirip yeşillendiren, büyüten ve olgunlaştıran bir iksir...


Aslında olması gerekeni ya da olmasını istediğimi sıraladım birkaç cümleyle... Tesettür bedeni kapamak değildir sadece, beden ile birlikte tüm azaları kapamaktır, muhafazaya almaktır... Sadece bedeni kapamakla tesettürlü olduk sanırsak daha devrim başlamadan devrimi bitirmiş oluruz... İçimizdeki ağacın büyümesine fırsat vermeden, onu kurumaya mahkum etmiş oluruz...
Öncelikle kalbimizden başlamalıyız işe... O kalp değil midir, iyiyi de kötüyü de, güzeli de çirkini de, sevgiyi de nefreti de kendinde barındıran... O halde her şeyin başlangıç ve bitiş yeri olan kalpten başlamalıyız işe. Onu tesettüre büründürmeliyiz, onu temizlemeli ona bakım yapmalı, onu cilalamalıyız. Kendini beğenme, kıskançlık, başkasını hor görme, dedikodu, riya, çekememezlik vs.. İşte kalbimizi de tesettüre büründürmezsek, bu ve bir çok kalbi hastalık kalbimizi ölüme mahkum eder, onu yıpratır, yavaş yavaş bitirir... Bir virüs gibi yayılarak, ibadetimize, amellerimize ve Allah korusun imanımıza bulaşır... İslam adına, Allah adına yapılan birçok işte artık samimiyetsizlik vuku buluyor, yapılanlar ya gösteriş için yapılıyor ya da başkaları şöyle böyle düşünmesin hakkımda, gibi ucuz düşüncelerin arkasına sığınılarak yapılıyor... Yapacağımız işlerde hep ön planda olma duygusu, ben duygusu hakim... Yönlendiren, kara veren mekanizma taassupluk içinde, gösteriş içinde, emredici bir üslup içinde, kalp kırma yarışı içinde...

Artık samimiyet, bağlılık, yumuşaklık, tevazu, güven gibi duygular, aranır oldu bayanlar arasında... Belki tuhaf gelecek sizlere ama durum vahim... Bu tür duygu ve düşüncelere açız artık... Çölde yol alan susuz bir yolcu gibi arıyoruz bu güzel duygularla bezenmiş kadınları, dostları, arkadaşları, büyükleri, yol göstericileri... Önümüzde kılavuz arıyoruz tevazu sahibi, gösterişten, riyadan uzak, istişare ile karar veren... Bir genç olarak, genç bayanlar adına sesleniyorum... Önümüzde hem bedeni ile, hem tüm azalarıyla tesettürlü olan canlı bir rehber istiyoruz. Bilgisiyle, örtüsüyle, davranışlarıyla örnek olan bir rehber... Kalbiyle gören, kalbiyle işiten, kalbiyle yaşayan, tebessümün gonca güller gibi açılacağı bir çehre istiyoruz... Emreden değil öneren, kendini beğenen değil tevazu sahibi olan, kalp kıran değil, kalpleri onaran bir öncü istiyoruz... Çok şey mi istiyoruz... Babamı istiyorum diye haykıran, Filistinli kız gibi haykırıyoruz. Kulak verecek misiniz nidalarımıza, durup düşünecek misiniz sunduğum acizane tabloyu? Bil ey nefsim düsturuyla ben başlayacağım değişime, ya sizler?

HAFTANIN YAZISI
Ümmü Gülsüm Turan Diyarbakır (Çermik) - Yaş: 20