07 Şubat 1923…

“Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah`ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur`ân-ı Azimüşşan`daki açık ve kesin hükümlerdir.
(…)
Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hâkimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım…” 1

Yukarıdaki cümleler Mustafa Kemal`e ait… Adındaki “Mustafa” isminden dahi hoşlanmayan (2) Mustafa Kemal`e… Kur`an-ı Kerim`in temel nizam olduğundan dem vurup, gücü ele geçirince Kur`an hakkında “Arap oğlunun yaveleri” diyen Mustafa Kemal`e… “...Arap oğlunun (3) yavelerini (saçmalıklarını/yalanlarını) Türk oğullarına öğretmek için Kur`an`ı Türkçe`ye tercüme ettireceğim. Ve böylece de okutacağım. Ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler…” (4)

Camilerin ulvi görevlerinden bahsedip, muktedir olunca oraları içkinin su gibi aktığı eğlence mekânlarına, spor kulüplerine, ahırlara, samanlıklara dönüştüren Mustafa
Kemal`den bahsediyoruz… (5)

Bakmayın o hutbenin(!) (6) girizgâhındaki “Ey Millet! Allah birdir, şanı büyüktür…” lafzına… Bu cümlelerden kısa bir süre sonra Allah lafzı bile yasaklanacak, yasağa direnenler cezalandırılacaktı…(7)

Peki, bir dönem kendisini Allah`ın mazlum ve mustaz`aflara gönderdiği bir sığınak, ilay-ı kelimetullah uğruna mücadele eden bir mücahid ve ümmeti bir arada tutan Hilafet makamının büyük bir koruyucusu olarak tanıtan M. Kemal, gücü ele geçirdikten yani muktedir olduktan sonra neden tam tersi hareket etti? Ne oldu da mukaddesata dair ne varsa yok edilmesi gereken bir hedef olarak gördü? Cevabı, M. Kemal`in yakın dostu ve aynı zamanda Şeyh Said`i darağacına gönderen İstiklal Mahkemesi`nin başkanı olan Mazhar Müfit Kansu`nun notlarında…

23 Temmuz 1919… M. Kemal`in Erzurum Kongresi`ni açarken yaptığı konuşmasının sonu… (sadeleştirilmiş)

“En son olarak isteğim şudur ki; istekleri gerçekleştiren Cenâb-ı Allah, Habib-i Ekrem`i hürmetine, bu mübarek vatanın sahibi ve savunucusu ve Hz. Muhammed`in yüce dininin kıyamet gününe kadar sadık koruyucusu olan milletimize, Saltanat makamını ve yüce hilâfeti, sağlam ve kutsal değerlerimizi düşünmekle sorumlu olan heyetimize başarılar buyursun! Amin.”

Nasıl? Tam bir Allah dostu sözü gibi değil mi? Az sonra keramet gösterecekmişçesine bir üslup, birazdan uçacakmışçasına bir hâl…

Mazhar Müfit Kansu, bu konuşmayı yadırgayarak Paşa Hazretlerine(!) bunun sebebini sorar.

- Erzurum, nutkunuzun sonunu Müftü efendinin duası gibi bitirdiniz, dedim.

Bu tarz konuşmamı hoş gördüğü için sadece güldü ve:

- Maksadını anlıyorum, anlıyorum amma şimdi vazifemiz halkı, vatanı ve esir padişahı kurtarmaya inandırmaktan ibarettir. (8)

Evet… Paşa Hazretleri`nin de dediği gibi ‘şimdilik` esas vazife halkın inandırılmasıdır… Müslüman evladını kendisine hele bir inandırsın da, gerisi kolay…

Bu arada Mazhar Müfit Kansu`nun bahse konu eseri, bizzat Türk Tarih Kurumu tarafından basılmış olup, bu eserle ilgili olarak M. Kemal şöyle demiştir: “Belleğimiz zayıfladığı zaman Mazhar Müfit`in defteri çok işimize yarayacak…” (9) Hakikaten M. Kemal`in de dediği gibi Mazhar Müfit`in defteri çok işimize yaramaktadır…

Konumuza dönelim…

Hilafet, İslamiyet, mazlum ve müslüman millet... Hizmet... İşte Müslüman evladı bu sözlere kandı, kandı da şapka takmayan bedeni darağaçlarında sallandırıldı...

Sivas Kongresi`nde M. Kemal tarafından söylenen şu sözlere bakın bakalım...

“Makam-ı Celil-i Hilâfet ve Saltanata, İslâmiyet`e, devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye takip etmeyerek … çalışacağıma … namusum ve bilcümle mukaddesatım namına vallah, billâh.” (10)

İslam topraklarının dört bir tarafı kâfirin necis ayağı altında çiğnenirken, Hilafet makamının ve İslam`ın hizmetkârı olacağına dair namus ve bütün mukaddesatı üzerine yemin eden biri… Bu ‘biri` yıllar sonra yeni hükümeti kuracağı zaman şöyle diyecekti…

“Gerçek, Osmanlı Saltanatı`nın ve Hilâfetin yıkılmış ve ortadan kalkmış olduğunu düşünerek yeni temellere dayanan, yeni bir devlet kurmaktan ibaretti. Fakat durumu olduğu gibi dile getirmek amacın büsbütün kaybedilmesine yol açabilirdi…” (11)

Yani esas gerçek ümmeti bir arada tutan Hilafet makamını ortadan kaldırarak, ümmeti parçalamaktı… Neticede bu gerçeğe ulaşıldı; mukaddesata dair ne varsa ortadan kaldırıldı, millet muasır medeniyet(!) seviyesine ulaştırıldı…

Dönelim günümüze…

PKK, Müslüman halkın dini hassasiyetlerini sömüren Cumhuriyet dönemini yaşamaktadır. Cumhuriyet kadrolarının henüz iktidar olmadan önceki halini temsil etmektedir. Konuyu detaylandırmadan önce PKK`nın dayandığı ilkeleri(!) hatırlatalım…

“Her nevi dinin köklerini dünya yüzünden kazımak da baş gayelerimizden biridir. Komünizm nizamının en büyük düşmanı Allah`tır. Allah`a olan imanı çürütmek için bütün kuvvetimizle çalışmalıyız...” (12)
“İnsanların mutluluğunun ilk koşulu, dinin ortadan kaldırılmasıdır”(13)

İlki Lenin`e, ikincisi Marks`a ait olan iki söz… Bir söz de Öcalan`dan gelsin…

“PKK, Marksizm-Leninizm geleneğine uygun bir gelişme yaşamıştır. Bundan sonrası açık ki etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan bu miras üzerine şekillenecektir.” (14)

Tamamen din düşmanlığı üzerine kurulu bir ideoloji ve bu ideolojiye “etle tırnak” gibi bağlı olan bir örgüt… Üstelik tarihi boyunca bağrından nice Selahaddinleri çıkaran, İslam`a hizmeti şeref bilen bir halkın içinde…

Marksist-Leninist temeller üzerine kurulan PKK, bölgenin dine olan bağlılığını ancak 90`da fark etmiş ve Müslüman Kürt halkının desteğini alabilmek amacıyla çeşitli adımlar atmıştır.
PKK`nın Şam`da düzenlenen ikinci kongresinde şu şekilde bir karar alınır: “...Bir cami teşkilatlanmasını ulusal kurtuluşa kazandırmak, halkın önemli oranda özgürleşmesi demek olacaktır. Bu temelde hedefimiz, her camiyi, ulusal kurtuluşun bir propaganda ve isyan merkezi haline getirmektir. Özellikle, cuma hutbeleri, düşmanın zulmünün ve halkın bağımsızlık ve özgürlük istemlerinin propagandasına dönüştürülmelidir. Bu konuda, dinin ayet ve hadislerini toplamak, derlemek, halka sunmak görev bilinmelidir. ... Bu amaçla kurulan Yurtsever İmamlar Birliğini yetkinleştirerek kurumlaştırmak esastır.” (15)

Camileri dahi “propaganda ve isyan merkezi” haline getirmekten bahseden bir zihniyet… Propaganda silahı olarak düşmanlık ettikleri dinin ayet ve hadislerini kullanmaktan çekinmeyecek kadar yüzsüz bir tavır. Bu amaçla da bir İmam Birliği oluşturmak… [yorumsuz]
Kongreden yaklaşık 1 yıl kadar sonra Öcalan, “Din Sorununa Devrimci Yaklaşım” adlı kitabında kongreye paralel olarak şöyle demiştir:
“Dinin devrime karşı tehlikeli bir biçimde kullanılmasını engellemek ve İslamiyet`i devrim hizmetinde iyi bir işleve kavuşturmak ve tüm işbirlikçilerine karşı ustaca çıkarmak gerekir. Bu yaklaşım halk savaşımızın daha da hız kazanmasına, dolayısıyla başarıya gitmesine yol açabilecektir.” (16)

Cümleleri bir daha okuyun: Dinin devrime(!) karşı kullanılmasını engellemek… İslamiyet`i devrim hizmetinde “iyi” bir işleve kavuşturmak… Tüm işbirlikçilerine karşı ustaca çıkarmak… Böylece başarıya ulaşmak…

İslamiyet`in “iyi” bir işleve kavuşturulması emrinden sonra birtakım adımlar atıldı. İlk olarak Kürdistan Yurtsever İmamlar Birliği`ni kuran örgüt, daha sonra Kürdistan Dindarlar Birliği, Kürdistan İslam Partisi, Kürdistan Yurtsever Din Âlimleri Birliği gibi oluşumlara öncülük etti. Hatta bu imamların yaptığı dinî konuşmaların kasetlere kaydedilerek el altından dağıtıldığı, bunların Öcalan`a ait olduğu bile söylendi. Bu kurumlar vasıta tanıtılarak PKK ile İslam dini arasında güçlü bağlar olduğu mesajı verildi. Fakat daha sonra bu imamların (molla-melle) çoğu tasfiye edilerek bu proje rafa kaldırıldı. … İmamlar projesi 22 Temmuz seçimlerinde yeniden aktif hale getirildi. Seçim öncesi 40 kişilik imam(!) ekibi gruplar halinde bölgede dolaşarak DTP için oy istedi. (17)

Yine bu imamlar; bir taraftan köyleri, mahalleleri dolaşıp “Dinimiz, kimliğinize, kültürünüze sahip çıkmayı emrediyor” şeklinde propaganda yaparken diğer taraftan fitre ve zekâtların kırsaldaki “gerillalara” verilmesini telkin ediyordu. (18) Elbette bu konu sadece imamlara bırakılmayacak kadar önemliydi.

4 Mart 2008, DTP grup toplantısı... Ön sırada oturan üç bayan... Sarı, kırmızı, yeşil renkte başörtüsü takarak yan yana oturmuşlar. Aynı manzara 21 Mart`ta Diyarbakır`da düzenlenen Newroz etkinliğinde de hâkimdi. Bu defa renkler belirgin değildi belki ama başörtülü genç kızların ön taraflara itina ile dizilmesi mesaj verme kaygılarını anlatmaya yeterliydi. (19)
22 Mart`ta ise DTP Batman Milletvekili Bengi Yıldız, Batman`da düzenlenen Newroz etkinliğinde “Said-i Kürdi bizim büyüğümüzdür. Bugün onun mezar yeri belli değildir. Biz bulunmasını istiyoruz.” demiş ve konuyla ilgili olarak meclise soru önergesi vermiştir. (20) Evet, Ramazan ayında plajda, elinde bira ve sigara, masasında bir kadınla görüntülenen Bengi Yıldız...(21)

Velhasıl; Efendimiz hakkında (haşa) bedevi Arap tabirini kullanan bu zihniyetin (22) düzenlediği Kutlu Doğum etkinlikleri, miting otobüslerinde ellerinde Kur`an ile boy gösterisi yapmaları, ilahiyat akademisi teklifleri... Bu gibi girişimlerin tamamı PKK`nın 2. kongresinde alınan kararın pratiğe dökülmesinden başka bir şey değildir.

Sonuç;
Cumhuriyet dönemi ile birlikte mukaddesatımıza dair ne varsa kıyımdan geçirilmiş, âlimlerimiz darağaçlarına gönderilmiştir. Ancak malum kadronun tüm uğraş ve çabalarına rağmen Müslüman Kürt halkı dininden, değerlerinden ve mukaddesatından asla vazgeçmemiş, laiklik potasında erimemiştir.

İşte PKK, Cumhuriyet döneminin despot bir taklitçisi olarak, o dönemin yapamadığını bugün yapmaya çalışmaktadır.

Peki, muktedir olursa?

Kürdistan coğrafyasının her karışı, hunharca katledilen Yasinlerle dolup taşar… Kobané olaylarında ayaklar altında çiğnenen Kur`an, evlerden dahi toplatılır… Allah`ın mescidlerinin her birinin akibeti yakıp, yıktıkları Bediüzzaman Külliyesi gibi olur… Ezanlar mı? Onun Kürtçe okunmasına bile tahammül edemezler…

Elbette bu onların sadece hayâllerinde görebilecekleri bir şeydir. Hatta bölgenin Müslüman evladı var olduğu müddetçe hayallerinde dahi görmelerine izin verilmeyecektir…

Sonsöz;

“Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılâba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (23)

DİPNOTLAR

1 Atatürk`ün Balıkesir konuşması, http://www.balikesirkulturturizm.gov.tr/
TR,65833/ataturkun-balikesir-hutbesi.html
2 İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Tarih Ana Bilim Dalı Başkanı
Mehmet Ö. Alkan ile yapılan röportajdan, Taraf Gazetesi, 16 Kasım 2011.
3 Arap oğlu şeklindeki hakaretvari ifade ile Peygamberimiz (sallallahu aleyhi
vesellem) kastedilmektedir.
4 Kâzım Karabekir, Kâzım Karabekir Anlatıyor, Yayına Hazırlayan: Uğur Mumcu,
Tekin Yayınevi, Ankara 1993, sayfa 93, 94.
5 Konuyla ilgili kaynaklar için “Mukaddesata Saldırı: Ezan, Cami ve Kuran
Düşmanlığı” yazısına bakınız.
6 Bu konuşma tarihe “Balıkesir Hutbesi” olarak geçmiştir. Üstelik hutbenin(!)
yapıldığı gün Cuma da değildi…
7 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), 490 01/590 38 1
8 Mazhar Müfit Kansu, Erzurum`dan Ölümüne Kadar Atatürk ile Beraber, Türk
Tarih Kurumu Yay. 1986, cild 1, sayfa 85.
9 Mazhar Müfit Kansu, Erzurum`dan Ölümüne Kadar Atatürk`le Beraber, Türk
Tarih Kurumu Yay. 1997, sayfa 130-132
10 Sivas Kongresi Tutanakları, Haz: Uluğ Iğdemir, Ankara 1969, sayfa 5, 3.
11 M. Kemal Atatürk, Nutuk, 6. Bölüm: Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin Toplanması,
3. Konu: Hükümetin Kurulması.
12 Lenin Külliyatı, 1947-Moskova
13 Karl Marx and, Friedrich Engels, On Religion, Atlanta: Scholars Press, 1964.
14 Abdullah Öcalan, Kürdistan`da Halk Kahramanlığı, sayfa 78
15 Kongre kararları PKK`nın resmi yayın organı Serwebun dergisinde yayınlanmıştır.
Bkz. http://serxwebun.org/arsiv/104/#/21
16 Abdullah Öcalan, Din Sorununa Devrimci Yaklaşım, sayfa 55
17 Aksiyon Dergisi, “Marksist PKK`nın Din Oyunu”, 14 Nisan 2008
18 Aksiyon Dergisi, “Marksist PKK`nın Din Oyunu”, 14 Nisan 2008
19 http://www.internethaber.com/dtp-grubunda-pkk-renkleri-131308h.htm
20 http://www.aktifhaber.com/dtpnin-said-nursi-hamlesi-162351h.htm
21 http://www.yenisafak.com.tr/politika/batmana-hosgeldin-bengi-437660
22 Abdullah Öcalan, Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru,
sayfa 72
23 Şuarâ - 227

söz&kalem dergisi kolektif