Yıl 1925… Konu, güzel bacaklı hanımlar yarışması…

Müslüman evladının yüzde sekseninin elbise ve ayakkabı bulamadığı, ülkenin açlarla, işsizlerle, şehit, dul ve yetimleri ile dolu olduğu bir dönem... İktidarın Yunus Nadi'ye çıkarttığı Cumhuriyet gazetesinin 6 Eylül 1925 tarihli sayısında yer alan haber ise şuydu: “Memleketimizde ilk defa yapılan bir müsabaka… Evvelki akşamki Güzel Bacak müsabakasına dört hanım iştirak etmiştir.” (2)

Bir taraftan çarşaf ve peçe yasaklanırken diğer taraftan da ifsat çalışmalarına başlanmıştı. Bu çalışmaların ilki Cumhuriyet gazetesine konu olan güzel bacak yarışması idi. Elbette bu yarışma ilk ve son olmadı. 2 Eylül 1929'da Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği "MissTurkey" yarışması ile toplumun ahlaksızlaştırılması yönünde en önemli adımlardan biri atıldı. Girişimin arkasında ise M. Kemal vardı.(3) Nitekim M. Kemal daha önce de kadınların medenileşmesi (!) için ciddi gayretler göstermişti.

LordKinross (4), Atatürk adlı eserinde şunları aktarıyor: “Bir gün Gazi`ye, dilinden ‘Bekârlık sultanlıktır” lafını düşürmediği halde, niçin evlendiği sorulunca, “bu reform yüzünden” diye cevap vermişti. Kendi karısının yüzünü açtığını göstermeden, milletten karılarının yüzlerini açmasını isteyebilir miydi?” (5) Evet Atatürk kendi eşini örnek göstererek tüm kadınları değiştirmek istiyordu. Türk kadınının peçesini, çarşafını çıkarmasını istiyordu. Dans etmesini, balolara katılıp erkeklerle rahatça oynamasını istiyordu. Bu yüzden yurt gezilerine çıkarken latife Hanım`ı da yanında götürüyordu. Tüm kadınların onu görüp örnek almasını istiyordu.(6)

Ancak malum kadro bu işin o kadar kolay olmayacağını da gayet iyi biliyordu. Zira kadının iffeti diğer meseleler gibi zorla çözülecek işlerden değildi. M. Kemal'in Batıcı Afgan Kralı Emanullah Han'a “Kadın kıyafeti işinde yavaş git” (7) sözünü hatırlayın. Ancak buna rağmen kadının iffeti ile toplum ahlakının birbiriyle iç içe olduğunun da farkındaydılar. Bu yüzden bu işi yavaş yavaş ve zamana yayarak yaptılar. Bir taraftan pilot bölgelerde çarşaf yasaklanırken diğer taraftan peçe ve çarşafın kadın görünümünü ne kadar rencide ettiği en üst perdeden dillendirildi. Yurt gezilerinde ise Batılı görünüme sahip kadınlar gezi heyetine dâhil edilerek, Anadolu kadının bu giyim tarzına özenmesi ve alışması istendi. Zira bu rezalete alıştıkça, kadının iffet duygusu yavaş yavaş kaybolacak, belli bir süre sonra örtüsünü atmaktan hatta çıplak gezmekten utanmayacak hale gelecekti.

Algı operasyonu bunlarla sınırlı kalmadı. Kadınlar, tiyatrolarda oynatıldı. Atatürk bizzat bazı kız çocukları edindi ve onları arzuladığı gibi yetiştirdi. Erkeklerle bir arada olabilen medeni(!) kadınlar, Afet İnan gibi, Sabiha Gökçen gibi... İleriki yıllarda Sabiha Gökçen, Dersim'i bomba yağmuruna tutan uçağın pilotu olarak da görev alacaktı...

Atatürk'ün fedakârlıklarından(!) ve yoğun gayretinden kısa bir derlemeyi sunduktan sonra Cumhuriyet gazetesinin 2 Eylül 1929 tarihinde düzenlediği MissTurkey güzellik yarışmasına geri dönelim... 4 Şubat 1929`da yarışmanın duyurusu yapılır: “Bütün dünyada güzel kadınlar seçilir ve memleketlerinin güzellik kraliçesi intihap edilirken (seçilirken), bizim böyle bir kraliçemiz niçin olmasın? Türkiye`nin en güzel kadını acaba kimdir?” İki gün sonra gerçek niyet açıklanır: “Türkiye`nin güzellik kraliçesini bulmaya karar verdik…” 16-25 yaş arasındaki “hanımlar” arasında “Mühim ve ciddi” bir yarışma yapılacaktır.Gazetenin sahibi ve başyazarı Yunus Nadi, güzellerin(!) mayo ile jürinin önüne çıkacaklarını bildirir. Jüride;Halid Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Peyami Safa, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi tanıdık isimler de vardır.  “Orta boylu, kıvırcık lepiska saçlı, altın gözlü, beyaz tenli, zarif endamlı, beyaz krep satenden bir elbise giymiş olan “Feriha Tevfik” birinci olur.”(8)Ve bu rezalet, allanıp pullanarak Müslüman genç kızlara alıştırılmaya çalışılır. Evet, bir tarafta yasak öte tarafta ifsat…

Tarihler 1932 yılını gösterdiğinde Cumhuriyet gazetesi bir yarışma daha düzenlir ve “Evlenmemiş, namuslu kızlar” davet edilir. (Bu kısmı siz değerleri okurlarımızın yorumuna bırakıyor ve devam ediyoruz…) Yarışmada kraliçe(!) seçilecek kişiye 500 Türk Lirası ödül de verilecektir. Yarışmaya sadece 7 genç kız müracaat eder ve Keriman Halis birinci olur.

Türkiye güzeli seçilen Keriman Halis, Belçika'nın Spa şehrinde dünya geneli düzenlenen güzellik yarışmasınaTürkiye`yi temsilen gönderilmek istenir. Babası Tevfik Halil'e "kızınızı güzellik yarışmasına sokacağız" dediklerinde babası "Bu kara kız mı?" diye alay eder, kız gönderilir. Ve 28 ülkenin temsilcileri arasından Keriman Halis dünya güzeli seçilir. Peki ama babasının bile alay ettiği kız, nasıl dünya birincisi oldu? Sorunun cevabı için yarışmayı gören Halit Turhan Bey'in hatıratına bakalım:

 “1932`de Cumhuriyet Gazetesi`nin düzenlediği yarışmayı Keriman Halis kazandı. Aynı yıl Belçika`nın Spa şehrinde 28 ülkenin katılımıyla güzellik yarışması düzenlendi. Keriman Halis bu yarışmaya Türkiye`yi temsilen katıldı. Günlerce Spa şehrinde kalan güzeller çeşitli kimselerle görüşüp konuştular. Yarışma gününde jürinin önünde kızlar birer birer geçip giyimleriyle, bakışlarıyla, tebessümleriyle puan toplamaya çalıştılar... Jüri, salona geçip puan değerlendirmesi yapmak istedi. Başkan kürsüye geçerek şöyle dedi: “Sayın jüri üyeleri! Bugün Avrupa`nın, Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. 1400 senedir dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren İslamiyet artık bitmiştir. Onu Avrupa Hıristiyanları bitirmiştir. Elbette Amerika ve Rusların haklarını inkâr edemeyiz. Neticede bu, Hıristiyanlığın zaferidir. Müslüman kadınların temsilcisi Türk güzeli Keriman aramızdadır. Bu kızı zaferimizin tacı kabul edeceğiz. Onu kraliçe seçeceğiz. Ondan daha güzeli varmış yokmuş önemli değil. Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. Avrupa`nın zaferini kutluyoruz. Bir zamanlar Fransa`da oynanan dansa müdahale eden Kanuni Sultan Süleyman`ın torunu işte mayo ve sutyen ile önümüzdedir. Kendini bizlere beğendirmek istemektedir. Biz de bize uygun bu kızı beğendik. Müslümanların geleceğinin böyle olması temennisiyle Türk güzelini dünya güzeli olarak seçiyoruz. Fakat kadehimizi Avrupa`nın zaferi için kaldıracağız.”

Böylece Keriman dünya güzeli seçildi ve resmi gazetelere basıldı. Hatta kartpostal yapılarak satıldı. Elden ele dolaştı. İşin ilginç tarafı Keriman, Şeyhülislam`ın torunu olarak takdim edildi.(9)

Evet, biz muasır medeniyet seviyesine çıktıkça, Hıristiyan Avrupa zaferini ilan ediyordu.

Günümüze gelince…

Günümüzde de birileri Kemalist hedefler uğruna canla başla çalışmaktadır.HDP milletvekili Özdal Üçer'in konuşmalarını hatırlayınız: “Biz bölgelerimizin irticaya teslim olmaması için büyük çaba sarf ediyoruz. Biz bölgedeki cemaatlere karşı, cemaatlerin toplumsal zararlarına karşı açık bir şekilde mücadele ediyoruz…”(10)HDP'li bir diğer vekil Hasip Kaplan ise bir adım daha ileri giderek şunları söylemişti: “Şunu herkes çok iyi bilmeli ki, biz olmasak Güneydoğu'da şeriat öne çıkar. Laikliğin gerçek kalesi bizleriz.” (11)

Peki laikliğin gerçek kalesi olduğunu söyleyen bu zihniyet, bölgeyi irticaya teslim etmemek için ne yaptı/yapıyor, inceleyelim…

İlk darbeyi Kürt kızlarını erkeklerle beraber dağa çıkararak Kürtlerin namus anlayışına vurdu. Bugüne kadar Kürdistan coğrafyasının hiçbir bölgesinde, hiçbir örgüt böylesi bir işi yapmaya cesaret edememiştir. Zira Müslüman Kürt halkı, ümmet içerisinde namusuna en düşkün olan halklardan biridir. Cumhuriyet döneminde dahi iffet ve namus konusunda taviz vermemiştir.

PKK, Cumhuriyet döneminin yapamadığı, eksik bıraktığı Müslüman Kürt halkının ifsadı işini üstlenmiş ve doğrudan kadının iffetini hedef almıştır. Kızlı-erkekli dağ yaşamı ile vurduğu ilk darbenin ardından, belediye imkânlarıyla açtığı merkezler ve yaptığı etkinliklerle(!) Müslüman Kürt evladının temeline dinamit koymuştur. Açılan gençlik merkezleri gibi yerlerde yaşanan ahlaksızlıklar... "Parti çalışması" söylemi altında bilmedikleri yerlere götürülen Kürt gençlerinin hiç tanımadıkları kızlarla baş başa bırakılmaları... "Seçim çalışmaları" diye Kürt kız ve kadınlarının bir "sürü" erkekle gece yarısına kadar sokak sokak dolaştırılmaları... Ve yazmaya hayâ ettiğimiz nice çirkeflikler… Tüm bunlar Kürt kadınının hayâ duygusunu ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar kapsamındadır.

Önceleri, şehir merkezlerinde dahi tesettürsüz bir bayana rastlanmazken, PKK'nın yoğun ifsadı neticesinde artık kırsalda bile iffet anlayışı ayaklar altına alınmıştır. Ve en nihayetinde iffetini ve namusunu canı pahasına koruyan Müslüman Kürt evladı "Biz kimsenin namusu değiliz, namusumuz özgürlüğümüzdür" demeye başlamıştır.

Kürt halkı bir taraftan ifsad edilirken öte taraftan onları İslamla yoğrulan değerlerine yabancılaştırmak ve Kürtlerin İslam öncesi dönemini kutsallaştırmak için çok yoğun bir propaganda ve ikna faaliyeti de yapıldı. Bu propagandalar neticesinde hiçbir dini ve ahlaki değer tanımayan, cahiliye taraftarı bir nesil yetiştirdiler…

Tarih, 10 Haziran 2012… Diyarbakır Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü bünyesinde 7-12 yaş arası çocuklara yönelik bir yüzme kursu açıldı. Yüzme havuzu, bölge halkının da hassasiyeti göz önünde bulundurularak sabahları kız çocuklarına, öğleden sonra ise erkek çocuklarına tahsis edildi. Gelelim konunun bizi ilgilendiren boyutuna... PKK ve Türk soluna ait medya organları, erkek ve kız çocuklarının ayrı vakitlerde havuza girmelerini "skandal" olarak duyurdu (12) ve özellikle ANF'nin çok yoğun baskısı neticesinde İl Müdürlüğü geri adım attı, kız-erkek beraber yüzmenin önü açıldı. Henüz körpe dimağları erkekli kızlı yüzme havuzuna sokma başarısının(!) ardından ANF, zafer edasıyla konuyu haberleştirdi. (13)

25 Kasım 2013… Yer, Mersin… İfsad projesinde bir sonraki aşağılık adıma geçildi. LGBT(lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel) ile BDP kol kola girerek kadına yönelik şiddete karşı yürüdüler. Yürüyüşte LGBT'liler ile BDP'liler sık sık "Biz kimsenin namusu olmayacağız" şeklinde namus düşmanlığı yaptılar. Ardından "Trans kadınlar onurumuzdur" sloganları attılar. (14)

PKK, kadının iffet ve hayâ duygusunu ortadan kaldırdıktan sonra, LGBT'yi Kürt halkına şirin gösterme projesini uygulamaya başladı. İnsanlık adına utanç ve insanlık tarihindeki en iğrenç fiil olan bu hadiseyi Kürt halkının içine sokmaya çalışmaktadır. Nitekim Öcalan'ın talimatıyla kurulan HDP'nin parti yönetiminde, LGBT'li üç kişi bulunmaktadır.(15)

HDP'li yöneticilerin LGBT oluşumuna yakınlığı ve desteği ise bilinen bir gerçektir. Nitekim Türkiye'de ilk defa 16 Nisan 2008'de meclise ‘lezbiyen, gey, travesti, biseksüel ve transeksüel` hakları ile ilgili soru önergesi veren kişi Sabahat Tuncel'dir.(16) Henüz kimsenin adını dahi duymadığı bir dönemde LGBT hakları ile ilgili soru önergesi veren Sabah Tuncel, LGBT oluşumları nazarında apayrı bir yere sahiptir.(17)

HDP, LGBT'ye olan desteğini her platformda en üst perdeden dile getirmektedir. Nitekim etkinliklerde ve yürüyüşlerde en ön saflarda hararetle LGBT savunuculuğu yapmış, bu ahlaksızlığa sahip çıkmıştır. Nitekim bu çerçevede"Yoldaş Ben İbneyim" adlı bir kitap bile yazılmıştır. (18)

Belediye imkânları kullanılarak yer temin edilmiş, destek verilmiş ve halka benimsetilmeye çalışılmıştır. Neticede bu çirkeflik maalesef Kürt halkının içerisine kadar sokulmuştur. Nitekim Gezi olaylarından sonra kurulan Hevî LGBTİ, Kürtler arasında bu aşağılık eylemi meşrulaştırmak ve yaygınlaştırmak için kuruldu. Bundan önce de 2011 yılının Mart ayında Hebûn adındaki LGBT oluşum Diyarbakır'ın merkezinde kuruldu. Yaptıkları faaliyetlerin iğrençliğini anlatacak değiliz, konumuzla ilgili olan kısmına dönüyoruz. Bölgede kurulan LGBT oluşumlar, ellerinde "Kürdüm ve eşcinselim, ne olmuş?" pankartlarıyla BDP'nin mitinglerinde boy gösterdiler.(19) Başta Newroz olmak üzere birçok etkinlikte ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK)'nin toplantılarına da katıldılar. Elbette HDP`li yöneticiler de LGBT oluşumların etkinliklerine katılarak karşılıklı sevgi(!) bağlarını güçlendirdiler. (20) Her fırsatta LGBT desteklerini yinelediler. Nitekim Hevjin adlı LGBT dergisi ile ilgili olarak Sabah Tuncel şu ifadeleri kullandı: "Diyarbakır`da yapılan çalışma için başarılar diliyorum. İşlerinin pek kolay olmayacağı kesin; ancak daha önce de ifade ettiğim gibi, bu bir mücadele işi…"(21)

12 Ocak 2014… Sabahat Tuncel`in ifade ettiği “mücadele”, bu defa Batman`da yapıldı. Kanada Büyükelçiliğinin de desteğiyle Eğitim-Sen Batman Şubesi tarafından "Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Yaşayan Öğrenciler" adında bir panel(!) düzenlendi. Panel konuşmacılarından LGBTİ aktivisti(!) Kaos Gey Derneği üyesi Remzi Altunpolat şöyle bir açıklama yaptı: "Kürdistan'da ve özellikle Batman`da böyle bir panelin düzenlenmesi oldukça anlamlıdır..."(22)

Konuşmasının devamında son derece çirkin yaklaşımlarda bulunan Remzi Altunpolat'ın HDP parti meclisi üyesi seçilen üç LGBT'liden biri olduğunu da hatırlatalım...

PKK`nın ifsat çalışmaları ve namus düşmanlığı konusunda geldiği son noktayı, geçtiğimiz günlerde bir gazeteye gönderilen mektuptan olduğu gibi aktarıyoruz:

“Gün 18 Eylül Perşembe. Yer aynı mevki.(23) PKK bir sabah mağaralarından çıkar ve yukarıda saydığım (24) köylerden bir köye iner. Ve köyde sözü geçen hatırı sayılı bir adamın evine gider. Adam BDP`li olduğu için içeri buyur eder ve hizmette kusur etmez. Yemek, çay derken bu üç PKK`lıdan biri söze girer. ‘Biz kadınlarınız için geldik` derler. ‘Bize yemek yapması için bu köyden üç kadın verin` der. Adam ilk önce afallar, donar ve tekrar sorar ‘Siz kadınlarımızı mı istiyorsunuz?` der. Evet, derler. ‘Senin hanımın ve köyden de iki hanım daha getir` derler. Adam hayret ve şaşkınlıkla onlara bakar ve der ki: ‘Biz de hanımlarımızla birlikte gelelim ve yemeklerinizi yaptıktan sonra beraber geri geliriz`. PKK`lılar bunu kabul etmez. Çünkü o kadınların en az bir hafta kalacağını ve bir hafta sonra diğer köylerden hanımlar götürüleceğini söylerler. Adam onlara: ‘Şimdiye kadar sizin için çalıştık. Size hep oy verdik. İstediğiniz şey hiç hoş olmayan şeydir.` Ama PKK`lılar ısrar ederler ve adama kızarlar. Adam şu cevabı verir: ‘Tamam kabul ediyorum, size hanımımı vereceğim, köyden başkalarının hanımlarına karışamam, eğer çok istiyorsanız gidin kendiniz onlardan hanımlarını alın. Ama eğer bu hanımım sizinle gelirse bir daha bu eve de giremez haberiniz olsun.` PKK`lılar adamın çok kızgın olduğunu ve kendilerine zarar vermesinden korktukları için adamın hanımından vazgeçerler ve adama bu hanımına karşılık on torba un ceza kestiklerini söylerler ve kalkıp giderler. Adam daha sonra on torba unu onlara verir. Ama Çaytepe`de iki kişi namussuzluğundan mıdır, korkudan mıdır bilinmez eşlerini birer haftalığına dağa gönderirler.” (25)

Namusu, toplumsal bir kâbus olarak gören (26) zihniyetin yetiştirdiği nesil işte budur… Kürt kızını erkeklerle beraber dağa çıkarmayla başlayan ifsat projesi, bir yandan Kürt gencini içki, uyuşturucu ve fuhuş ile yozlaştırmayla diğer taraftan din ve maneviyat düşmanı olarak yetiştirmeyle devam etti. Ve neticede içki, uyuşturucu, fuhuş müptelası; din ve maneviyat düşmanı PKK nesli ortaya çıktı… Cumhuriyet dönemi ile ulaşılamayan muasır medeniyete(!) PKK eliyle işte böylece ulaşılmış oldu…

 

1 Kâzım Karabekir Anlatıyor, Yayına hazırlayan; Uğur Mumcu, 5. Basım, Tekin Yayınevi, Istanbul 1993, sayfa 83, 84.

2 Cumhuriyet Gazetesi, 6 Eylül 1925

3 Atatürk`ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Divan Yayıncılık, 5. Baskı, 2006, sayfa 132.

4 LordKinross, İngiltere Devleti tarafından Atatürk hakkında bir eser yazmakla görevlendirilmiş ve bu görevi için de Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı arşivleri de dahil olmak üzere dönemin ilgili tüm siyaset ve devlet adamlarıyla görüşmüştür.

5 LordKinross, Atatürk, sayfa 432

6 Genç Birikim Dergisi, Haziran 2013

7 Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi 1838`den 1995`e, 4. Kitap, 3. Baskı, Tekin Yayınevi, İstanbul 1978, sayfa 1359.

8 Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyetin Tarihi, Pınar Yay., sayfa 161–162

9 Hekimoğlu İsmail, Bir Millet Uyanıyor, sayfa 153–154–155. Yeni Rehber Ansiklopedisi, cilt 11, sayfa 357, Türkiye gazetesi. Ahmet Cemil Ertunç,  Cumhuriyetin Tarihi, Pınar Yay.,  sayfa 163–164. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, cilt 13, sayfa 6638, Milliyet

10 http://www.aktifhaber.com/imam-olduren-dindar-pkk-509453h.htm

11 http://arsiv.sol.org.tr/index.php?yazino=25903

12 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/kiz-ve-erkek-cocuklar-ayni-anda-havuza-giremeyecek-haberi-56049

13 http://www.firatnews.com/tr/web/news/toplum/kyz-ve-erkek-cocuklary-artyk-ayny-havuzu-kullanabilecek.htm

14 http://www.ilkehaberajansi.com.tr/haber/lgbt-bdp-kol-kola.html

15 http://www.radikal.com.tr/politika/hdp_kongresinde_gezi_sloganlari-1157591

16 http://www.odatv.com/n.php?n=gey-ve-lezbiyenler-hakkinda-soru-onergesi-verildi-0805081200

17http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=7131

18 Kitap, HDK bünyesinde çalışan Yıldız Tar isimli bir gazeteci tarafından yazılmıştır.

19http://www.islahhaber.com/HaberYazdir?id=33026

20http://www.feminisite.net/news.php?act=details&nid=649

21http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=7131

22 http://www.haberler.com/batmanda-ilk-kez-escinsellik-paneli-duzenlendi-5537538-haberi/

23 Kocaköy

24 Mektubun ilk bölümünde sayılan köyler: Çaytepe (Qetin), Yılmazlar (Hileli), Bozyer (Şeyhomeran), Günalan (Mendıka)

25 Doğruhaber Gazetesi, “HDP`ye Oy Verenlere İthaf Olunur”,  24.10.2014

26 http://www.yeniakit.com.tr/haber/hdpliler-namusu-kabus-goruyor-38061.html

söz&kalem dergisi kolektif