İSTANBUL - İstanbul merkezli "paralel yapı" operasyonu çerçevesinde, "devletin egemenliğini ele geçirmek amacıyla baskı, yıldırma ve tehdit yöntemlerini kullanıp örgütsel yapı oluşturarak bu yapılanma altında iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve belgede sahtecilik" suçları yönünden 5'i tutuklu bazı polislerin bulunduğu 37 kişi hakkındaki soruşturmanın, daha önce terör örgütü üyeliği suçundan açılan bir davada tutuklu yargılanan dönemin Tahşiye Yayınevi'nin sahibi Mehmet Nuri Turan'ın şikayeti üzerine başlatıldığı öğrenildi.
Savcı Hasan Yılmaz tarafından yürütülen soruşturmaya, "Tahşiyeciler" adlı bir gruba yönelik, El Kaide örgütü ile bağlantısı olduğu iddiasıyla, dönemin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 250. maddesiyle görevli özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin talimatı doğrultusunda, bazı illerde eş zamanlı yapılan operasyonun konu edildiği bilgisine ulaşıldı.
Başsavcılığın, 31 şüphelinin ismini açıkladığı soruşturmanın tek müştekisi olduğu belirtilen, Tahşiye Yayınevi'nin eski sahibi Mehmet Nuri Turan, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
"Gülen konuştu, Yılmazer hakkımızda rapor yazdı"
Haklarındaki dava sürecinin Fethullah Gülen'in 6 Nisan 2009'daki, Tahşiyecilerle ilgili bir konuşmasıyla başladığını anlatan Turan, "24 Nisan 2009'da Emniyet İstihbarat Şube Başkanı Ali Fuat Yılmazer bizim hakkımızda bir rapor verdi emniyet müdürlüğüne. Bizlerin El Kaide, Hizbullah ve İBDA-C'yi desteklediğimize dair bir rapordu bu. Birbirlerinden alakasız üç örgüte birden bizi destekçi yaptı. Orada 20 kişinin ismi vardı. Bunlardan 7'si hakkında herhangi bir işlem yapılmadı. Fakat 6 Mayıs 2009'da savcı Kadir Altınışık vasıtasıyla mahkemeden dinleme kararı alındı. Böylece soruşturma başladı ve büyütüldü" dedi.
Dosyadan görebildiği kadarıyla soruşturmanın 2009 yılının eylül ayına kadar 'radikal Tahşiye grubu' ismiyle devam ettiğini, sonradan Tahşiye'nin tescilli bir marka olduğunun anlaşılması üzerine, 'radikal Mehmet Doğan grubu'na çevrildiğini aktaran Turan, "Hakkımızdaki ihbar mektubu da yine eylül ayında yazılmış, dosyayı güçlendirmek için. Çünkü ortada herhangi bir ihbar ve şikayet benzeri bir şey yokken bir soruşturma başlatılmış" diye konuştu.
"Yok yere 17 ay hapis yattık"
Dosyanın içini doldurmak için uydurma bir ihbar mektubunun yazıldığını ve 22 Ocak 2010'da saat 05.00'de gözaltına alındığını anlatan Turan, "Suç aleti olarak da iki tane ruhsatlı silahımı aldılar. Halen silahlarım adli emanettedir. Aynı gün bilmediğimiz bir evde 2,5 adet el bombası bulunmuş. Kriminal rapora göre birisi yarımmış. Onu da bizim örgüt olmamız için suç aleti olarak önümüze koydular. Fakat o bulunan bombaların üzerinde sanıklardan hiçbirinin parmak izi yoktu. Çıkan parmak izleri polislere aitti. Sonra da yok yere 17 ay hapis yattık" ifadesini de kullandı.
Dönemin özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince yürütülen soruşturma kapsamında, "Molla Muhammed" olarak bilinen Mehmet Doğan'ın bir, kendisinin iki numaralı şüpheli olduğunu söyleyen Turan, toplam 40 kişiye yönelik bir soruşturma yürütüldüğünü dile getirdi.
"Dava devam ediyor"
Soruşturmada 10 tutuklu bulunduğunu ve sonradan Bursa'da yapılan operasyondan da 4 tutuklunun gelmesiyle sayının 14'e çıktığını bildiren Turan, "Eylül 2010`daki ilk duruşmada 9 kişi tahliye oldu. Mehmet Bey örgüt lideri, bizler şura üyesi olarak yargılandığımız için bizler sonradan tahliye olduk. 29 Mayıs 2011'de, sanırım 5. duruşmada tahliye olduk. Fakat bombaların bulunduğu evin sahibi olan arkadaş Turgut Yıldırım, bizden 4 ay sonra tahliye oldu. Dava halen devam ediyor" şeklinde konuştu.
Haklarındaki davanın, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli mahkemelerin kapatılmasının ardından, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nden Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne devredildiğini belirten Turan, artık tutuklu sanığı bulunmayan bu davanın ilk duruşmasının ise 5 Mart 2015'de yapılacağı söyledi.
"Paralelciler, Çapkın'a yazdığım mektubu işleme koymamış"
Mehmet Nuri Turan, Fethullah Gülen, medya organları, çalışanları ve dönemin sorumlularıyla ilgili yaptığı şikayet sürecini de anlattı.
Söz konusu dava kapsamında, cezaevinde tutukluyken 2011 yılının mart ayında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'a bir mektup yazdığını anlatın Turan, mektubunun işleme konulmadığını belirtti. Turan, "Çünkü o dönemde, 'mektup komisyonuna bakanların paralelci olduğu' söylendi bize. Daha sonra 2014 yılının ilkbahar aylarında, ben emniyete bir mail attım; 'böyle bir mektubumun olduğunu, neden takip edilmediğine' dair. Sonra emniyet beni davet etti. Ben de emniyette iki kere ifade verdim ve müşteki olduğumu söyledim. Emniyet, savcılık adına işlem yaptı" diye konuştu.
"Olmadığı anlaşılınca ihbar mektubu yazıldı"
Medyada yer aldığının aksine, soruşturma başlamadan önce haklarında herhangi bir ihbar mektubu yazılmadığını da vurgulayan Turan, "Soruşturma sırasında hakkımızda herhangi bir ihbar olmadığını sonradan fark ediyorlar. İhbar mektubu da soruşturmayı güçlendirmek için 2009 yılının Eylül ayında yazılıyor" dedi.
Tahşiye Yayınevi'ni 2004 yılında kurduğunu ve 2012 yılına kadar sahibi olduğunu anlatan Turan, "Doğrudan Fethullah Gülen'den şikayetçi oldum. Onun emrini yerine getirenlerin tespit edilerek yargılanmasını istedim. Mağdur olmamıza sebep olan dönemin sorumlusu herkesten şikayetçiyim. O dönem yapılan yayınlarla ilgili de şikayetçi oldum" ifadesini kullandı.
Mehmet Nuri Turan, çağrılması halinde savcılığa gidip ifade verebileceğini de aktararak, "gizlisi saklısı" bulunmadığını söyledi.
AA