5. Din Şurası'nda, din algısı konusunda çarpık anlayışların yaygınlaşmaması ve samimi dindarların zihinlerinin bulandırılmaması için çok yönlü bilgilendirme çalışmalarının yapılması kararlaştırıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, ''Günümüzde Yeni Dini Anlayışlar; Dini Bilgi, Eğitim ve Din Hizmetleri'' başlığıyla 8 Aralık Pazartesi günü Ankara'da toplanan ve 3 gün süren 5. Din Şurası kararlarına yer verildi.
İslam`ın düşünce alanında sağladığı kültürel çeşitliliğin korunması ve geliştirlerek sürdürülmesinin önemine dikkat çekilen Şura'da gelecek kuşakların daha bilinçli hale gelmesi yönünde çalışmalar yapılması gerektiği kaydedildi.
Şura kararlarında, ''Günümüzdeki kendi geleneğine yabancı yeni dini anlayışların tahripkar bir karaktere bürünmesinde bütün bu saikler rol oynamaktadır. Bu sebepler, çok yönlü tahlil edilerek gelecek kuşakların daha bilinçli hale gelmesi yönünde çalışmalar yapılmalıdır'' ifadesine yer verildi.
''Çarpık anlayışların yaygınlaşmaması...''
İnsan yetiştirme süreç ve mekanizmalarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin altı çizilerek, şunlar kaydedildi:
''Çağımızda dini görünümlü baskı, şiddet ve vahşet üreten, dini duyguları istismar eden, hakikati sadece kendinde gören, hedefine ulaşmak için her yolu mübah sayan, dini hizmetleri güç devşirmeye ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştüren, dini değerleri hiçe sayarak pragmatist tutumu esas alan ve bütün Müslümanları derinden yaralayan bu tutum ve davranışlara karşı toplumsal bir bilinç geliştirilmeli ve bunun gereği olarak insan yetiştirme süreç ve mekanizmaları yeniden gözden geçirilmelidir.''
Din algısı konusunda çarpık anlayışların yaygınlaşmaması ve samimi dindarların zihinlerinin bulandırılmaması için çok yönlü bilgilendirme çalışmalarının yapılması gerektiği vurgulandı.
Tasavvufi düşüncenin kurumsallaşmasıyla oluşan bazı yapıların istismara yol açmaması için bilinç ve farkındalığın artırılması yönünde çalışmaların yapılmasının önemine işaret edilen kararlarda, şu ifadelere yer verildi:
''Bilhassa tasavvufi düşüncenin kurumsallaşmasıyla oluşan bazı yapılar, zaman zaman etki alanlarını güçlendirme adına pragmatizme kayabilmekte ve varlıklarının devamı için dünyevi kaygılarla hareket edebilmekte, kurumsal güç ve çıkar güdüsü bireyin manevi tezkiyesinin önüne geçebilmektedir. Bu bakımdan istismarların önlenebilmesi için toplumsal bilinç ve farkındalığın artırılması yönünde çalışmalar yapılmalıdır.''
''Her yola başvuran bir tavır İslam ile bağdaşmaz''
Toplumun ahengini bozan ve ferdin bireysel sorumluluğunu ortadan kaldıran akımlara karşı toplumsal bilincin artırılması için daha etkin sorumluluk üstlenilmesi gerektiği belirtilen kararlarda, şunlar kaydedildi:
''Bütün dünyayı kurtarma iddiasıyla ortaya çıkan ve mega idealler peşinde koşarak özel bir misyon edasıyla hareket eden dini yapılar, modern zamanların ürettiği karakteristik yapılardır. Bu tarz yapıların, özellikle sömürgecilik döneminden itibaren başlayan ve günümüzde de yeni biçimlere evrilen, etkili kilise yapıları olduğu da bilinen bir gerçektir. Başlangıçta dini karizmatik kişiler etrafında şekillenen bu kabil hareketler, zamanla kendi içinde hiyerarşik bir yapıya, bir söyleme ve misyona dönüşmektedir. Dini referansların ve başta peygamberler olmak üzere tarihte temayüz etmiş dini şahsiyetlerin anlatıları, bu tür yapılarda bağlılarını motive etmek için maniplasyon aracı olarak kullanılmaktadır. Kendilerinin dışındaki hareket ve oluşumlara karşı mücadelede her yolun mubah sayıldığı bu yapılar, her türlü ortama uyum sağlamaya ve gizliliğe büyük önem vermektedir. Şahıs merkezli bu hareketlerde körü körüne itaat kültürüyle iradeler teslim alınabilmektedir. Bu konuda Din İşleri Yüksek Kurulu olmak üzere dini ve ilmi merciler, daha etkin sorumluluk üstlenmelidir.''
İslam'ın bir ideolojiye yahut sosyal mühendislik içeren bir politik projeye indirgenemeyecek kadar yüce olduğuna vurgu yapılarak, ''Önüne İslam veya İslami nitelemesi eklenerek de olsa pragmatist, makyavelist ve hedefe varmak için her yola başvuran bir tavır İslam ile bağdaşmaz'' denildi.
"Güncel bir dille tebliğ ve irşad faaliyetlerine ağırlık verilmeli"
Modern zamanlarda demokrasi zemininde yeni birtakım siyasi, ideolojik teori ve arayışların ortaya çıktığı belirtilerek, beşeri zaafları bünyesinde barındıran siyasi programları İslam ile özdeşleştirmenin, İslami hakikatlerin zedelenmesine ve yıpranmasına neden olabileceği ifade edildi.
Kararlarda, ''Dolayısıyla İslam'ın her zaman ve zeminde herkesi kuşatan ve herkese çok yönlü ilham veren çağrısını ulaştırmak için anlaşılabilir güncel bir dille tebliğ ve irşad faaliyetlerine ağırlık verilmelidir'' değerlendirilmesinde bulunuldu.
''Bilgi yönetim merkezi kurulmalı''
İslam coğrafyasında çatışmaları durdurmak, barış ve sükuneti sağlamak, ''Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi'' gibi platformların kalıcı ve etkin hale gelmesinin sağlanması gerektiği belirtilerek, İslamofobia ve onun tetiklediği İslam karşıtı tutumların, bugün topyekün dünya barışına ve selametine gölge düşürdüğüne dikkat çekildi.
İslam başta olmak üzere dinlerin mukeddesatına yapılan hakaret, tezyif ve tahkir girişimlerinin birer nefret suçu olarak nitelenmesi, bu hususta çatışmayı değil çözümü esas alan çaba ve gayretlerin teşvik edilmesi gerektiği belirtildi.
Din ve toplum kavramları ekseninde bir bilgi yönetim merkezinin kurulması gerektiği ifade edilerek, ''Başta İslam dünyası olmak üzere dünyanın belli başlı bölgelerinde cereyan eden dini hadise ve oluşumları anlamak ve doğurdukları sonuçları sağlıklı değerlendirebilmek için bilimsel bilgi üretimine duyulan ihtiyaç aşikardır'' ifadesine yer verildi.
Kurulması kararlaştırılan bu merkezin, genelde din, özelde İslam ve İslam'ın tarihi süreçte toplum üzerindeki etkisiyle ilgili akademik ve bilimsel araştırmalar yapacağı, yaptıracağı ve bu konularla ilgili bilgi ve dokümantasyon merkezi oluşturacağı kaydedildi.
Bu merkezin gerek bölgede gerekse dünyada dinle ilgili gerginlik ve kriz durumlarının analiz ve değerlendirilmesi ile ilgili çalışmalar yürüteceği ifade edilerek, ''Ayrıca bu merkez Diyanet İşleri Başkanlığının bilgi eksenli politikalarına veri hazırlamak ve bu veriler doğrultusunda hizmet standartlarını yükseltmek, gelişen şartlara göre kurumun yenilenmesine imkan sağlamak, kaynaklarını verimli kullanmak ve hizmetlerini etkin kılmak için de stratejiler geliştirir'' bilgisine yer verildi.
''Uluslararası üniversite kurulmalı''
Şurada, Ankara'da uluslararası referans değeri olan ve bilgi merkezleri ile irtibatlı bir kütüphane ve dökümantasyon merkezi kurulması da kararlaştırıldı.
Açıklamada, ''Bu çerçevede akademisyen ve araştırmacıların klasik İslami literatüre ve İslam medeniyetini var eden temel kaynaklara ulaşmasını sağlamak, fakültelerin kütüphanelerini zenginleştirmek ve elektronik ortamda zengin bir kaynak oluşturmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığınca bilgi altyapısını dünya standartlarına taşıyacak tedbirler alınması elzemdir. Bu itibarla Ankara`da uluslararası referans değeri olan ve bilgi merkezleri ile irtibatlı bir kütüphane ve dökümantasyon merkezi kurulmalıdır'' ifadesine yer verildi.
Bilgiyi ''dini ve gayrı dini'' diyerek bölmeyen, insani ve toplumsal gerçeklikleri dikkate alan, bilgi ve bilim üreten bir uluslararası üniversite kurulmasının da kararlaştırıldığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
''İslam medeniyetinin kadim temel yapı ve özelliklerini bugünün dünyasında yeniden hayata geçirmek ve inanç, bilgi ve hikmet alanındaki kayıpları telafi etmek üzere uluslararası düzeyde dini yükseköğrenim vermek amacıyla kurulması düşünülen üniversitenin, geleneksel ve modern bu kabil yapılanmaların zaaf ve eksikliklerini aşacak biçimde planlanması önem arz etmektedir.''
Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin mesleki formasyon ve yeterliliğinin örgün eğitim ve yükseköğretim programlarıyla sağlanması ve kazandırılması gerektiğinin altı çizilerek, Dini Yüksek İhtisas Merkezlerinin akademik standartlara kavuşturularak Diyanet İşleri Başkanlığının ihtiyaç duyduğu hizmet alanlarına uygun biçimde mütehassıs yetiştirecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiği kararlaştırıldı. Dini Yüksek İhtisas Merkezlerinin vaaz ve irşad hizmetleri, yurt dışı din hizmetleri, kıraat ve dini musiki ve idari hizmetler gibi ihtisas alanlarına göre yeniden yapılandırılmasına işaret edildi.
"İlahiyat uzaktan eğitim programlarının işlevselliği gözden geçirilmeli''
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilahiyat fakültelerinin program düzenleme ve uygulamalarında eşgüdüm içerisinde olması gerektiği belirtilerek, dini yükseköğretim yapan kurumların, Diyanet İşleri Başkanlığının personel yeterliklerini ve istihdam alanlarını dikkate alarak yeniden değerlendirilmesi gerektiğinin altı çizildi.
Dini yükseköğretim yapan kurumların ve müfredatlarının, Diyanet İşleri Başkanlığının personel yeterliklerini ve istihdam alanlarını dikkate alarak yeniden değerlendirilmesinin, daha fazla ertelenemeyecek bir konu olduğu vurgulanan Şura'da "İlahiyat fakültelerinin sayılarının hızla artması, eğitim kadrolarının niteliği sorunu, birçok fakültede ikinci öğretimin yapılması, yüksek din öğretimindeki eğitim kalitesini düşürmekte, bu da söz konusu sorunlara dair çözümler üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede ilahiyat uzaktan eğitim programlarının işlevselliği, hedef ve amaçları gözden geçirilmelidir'' kararı alındı.
"İlahiyat öğrencileri camilerde ve Kur'an kurslarında staj yapmalı"
İmam hatip liselerinin ve ilahiyat fakültelerinin müfredatları oluşturulurken de Diyanet İşleri Başkanlığının ihtiyaçları ve personel yeterliklerinin dikkate alınmasının kararlaştırıldığı Şura'da, bu fakültelerde din hizmetleri, dini danışmanlık, manevi bakım gibi alanlara dönük bilgi ve becerilerini geliştirecek sertifika programlarının da düzenlenmesi de benimsendi. Diyanet İşleri Başkanlığının, personel alım ve atamalarında bu sertifikaları dikkate alması gerektiği belirtildi.
İlahiyat fakültesi öğrencilerinin mesleki bilgi ve beceri geliştirmek amacıyla camilerde ve Kur`an kurslarında din eğitimi ve hizmetleri ile ilgili staj çalışmaları yapmaları ve yaz Kur`an kurslarında stajyer öğretici olarak görevlendirilmelerinin sağlanması gerektiği belirtildi.
''Dinin toplumsal birliği sağlamadaki fonksiyonu göz ardı edilmemeli''
Diyanet İşleri Başkanlığının irşad ve yaygın din eğitimindeki hedeflerini gözden geçirmesi gerekli olduğu ifade edilerek, yaygın din eğitimi hizmetlerinin, Kur`an Kursu sisteminin yanında toplumun farklı düzeydeki ihtiyaç ve taleplerini de dikkate alarak çeşitlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
Genç kuşakları anlayan, onlarla sağlıklı iletişime girebilen bir kültürel atmosfer içerisinde gençlere dini eğitim imkanlarını sunulmasına dikkat çekilerek, ''Bu bağlamda paydaş kurumlarla ve sivil yapılarla Diyanet İşleri Başkanlığı, ortak projeler üreterek din hizmetleri ve eğitiminin yanında başta uyuşturucu olmak üzere kötü alışkanlıklara yönelik önleyici çalışmaların içerisinde olunmalıdır'' denildi.
Yaygın din eğitimi kapsamında değerlendirilen geleneksel dini eğitim veren yapıların, Diyanet İşleri Başkanlığının himaye ve rehberliğinde varlığını sürdürmesinin kararlaştırıldığı Şura'da, dini hizmetlerin toplumun tüm kesimlerini içine alacak şekilde yeniden yapılandırılması da kararlaştırıldı.
Sadece ibadet ve cenaze hizmetlerini değil aynı zamanda çocuğuyla, genciyle, kadınıyla, yaşlısıyla, zenginiyle, fakiriyle, hastasıyla, mahkumuyla, sokağa terk edilenleriyle hayatın tamamını kuşatacak şekilde sosyal ve kültürel içerikli din hizmetlerinin yaygınlaştırılması yönünde düzenlenmesinin gerekliliğine dikkat çekilerek, ''Bu hizmetlerin sosyal dokumuzu kuvvetlendirmede ve dinin toplumsal birliğimizi sağlamadaki fonksiyonunu artıracağı göz ardı edilmemelidir'' vurgusu yapıldı.
Camiye yönelik imar planları
Küresel ölçekte hizmet sunan Diyanet İşleri Başkanlığının televizyon, radyo ve basılı yayınlar alanında değişik dünya dillerinde yayın yapmasının kaçınılmaz olduğu ifade edilerek, ''Başkanlık hayata geçirdiği radyo, televizyon yayınlarını daha da geliştirmekle yetinmeyip yeni medya alanında da çağın gerektirdiği altyapıyı ivedilikle oluşturmalıdır'' ifadesine yer verildi.
Tüm dünyadaki Müslüman topluluklara sağlıklı ve etkin din hizmeti ulaştırmak amacıyla, ilgili toplulukların dillerini, kültürlerini iyi bilen uzmanların yetiştirilmesi gerektiği belirtildi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve belediyelerin camiye yönelik imar planlarının toplumun din sosyal ihtiyaçları doğrultusunda yapılması gerektiği vurgulanarak, cami ve müştemilatların bu ihtiyaçları karşılayacak şekilde inşa edilmesi, böylece camilerin tarihsel işlevine uygun bir şekilde hayatın merkezinde yer almalarının sağlanması gerektiği kaydedildi.
Dini sosyal teşekküllerin sağlıklı zeminde gelişmeleri için ehliyet ve liyakata uygun insan kaynağına ve bilgi üreten mekanizmalara sahip olmalarının kaçınılmaz olduğu belirtilerek, dini sosyal teşekküllerin Müslüman kimliğini oluşturmada ve güçlendirmede, bu kimliğe süreklilik kazandırmada büyük rolü olduğu ifade edildi.
"Diyanet İşleri Başkanlığının rehberliği"
İstismara kapı aralamaması ve istikrar için mali yapıların saydam, şeffaf, hesap verebilir olmasının zorunluluğu vurgulanarak, "Bu bağlamda dini-sosyal teşekküllerin sivil ve özgün yapılarını zedelemeden, proje ve faaliyetlerine Diyanet İşleri Başkanlığının rehberlik yapabilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu şekilde din hizmetleri ve eğitimi konusunda hizmet sunan sivil yapıların Diyanet İşleri Başkanlığıyla koordinasyon ve işbirliği içerisinde olmaları temin edilmiş olacaktır. Bu çerçevede kanunun Din İşleri Yüksek Kuruluna verdiği görevlerin aktif hale gelmesi için gerekli ikincil mevzuat düzenlemeleri yapılmalıdır'' kararına varıldı.
''Kızılay ve Yeşilay ile organik işbirliği olmalı''
Diyanet İşleri Başkanlığı, hizmet standartları ve ilkeleri çerçevesinde diğer Müslüman ülkelerin dini kurumları ile akreditasyona dayalı kalıcı organik ilişkiler geliştirmesi gerektiği ifade edilerek, yurtdışında Diyanet İşleri Başkanlığının son yıllarda gerçekleştirmiş olduğu organizasyon ve yapıların tüzel kişiliği olan kurumlara dönüştürülmesi için adımların atılması önerildi.
Uluslararası düzeyde Müslüman azınlıkların sorunları, İslamofobiye yönelik ortak çalışma platformları ve hak ihlallerini izleme komitelerinin oluşturulması gerektiği ifade edilerek, dinisosyal içerikli kurulan vakıfların Diyanet İşleri Başkanlığı ve din hizmetleri ile ilişkisinin yeniden düşünülmesi gerektiği belirtildi.
Diyanet İşleri Başkanlığını daha etkin ve verimli hale getirmek üzere Başkanlığın ilmi ve dini özerkliğini güvence altına alan ve kamu tüzel kişiliği sağlayan bir düzenlemenin yapılması gerektiği kaydedildi.
Şura kararlarında, Başkanlığın yasal sorumluluğunun bir gereği olarak Kızılay ve Yeşilay cemiyetleriyle daha yakın ve organik bir işbirliği içinde olması gerektiğine de dikkat çekildi.