GÜNÜN HADİSİ

"Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!" (Ebu Davud)

GÜNÜN SÖZÜ
'Sıdk, mücâhededir! Başkalarını, kendi nefsine tercih etmediğin gibi Allah üzerine de başkasını tercih etmemendir!' (Câfer-i Sâdık)


TARİHTE BUGÜN

1634: Müceddid-i Elfi Sani(ikinci binyılın müceddidi), Büyük Kutub ve Alim İmam-ı Rabbani Hazretleri vefat etti. İmam-ı Ahmed Rabbani hazretleri, Hindistan'da yetişen en büyük veli ve âlim. Ariflerin ışığı, velilerin önderi, İslam`ın bekçisi, müslümanların baş tacı, müceddid, müctehid ve İslam âlimlerinin gözbebeğidir. Silsile-i aliyyenin yirmi üçüncüsüdür. 1564 yılında Babür İmparatorluğu egemenliği altında Hindistan'ın Serhend (Sirhind, Chandigarh) şehrinde Dünya'ya gelmiştir. Ömer ibn Hattab'ın soyundan geldiği için El-Faruk lakabını almıştır. Genel olarak Nakşibendi tarikatı mensubudur fakat Kadiriyye, Çiştiyye gibi diğer tarikatlar arasında da saygın bir yeri vardır. Nakşibendi tarikatının Müceddidiyye kolundandır. Babası ve Baki Billah gibi zamanın en büyük alimlerinden dersler alarak İslami konularda birikime sahip oldu. Temel düşüncesi tasavvuf merkezlidir. Fakat mektuplarında şeriatsız bir tasavvuf anlayışının olamayacağını dile getirerek, önce şeriat kurallarının yerine getirilmesini tavsiye ederdi. Yirmi yaşlarındayken Baki Billah'ın müridi oldu. Baki Billah, İmam Rabbani'nin kendisine rüyasında gösterilen müceddid olduğunu anlayınca ona icazet ve halifelik verdi. Ekber Şah'ın dini tahrif etme ve yeni bir din oluşturma çabasına karşı mücadele vermiştir ve Ekber Şah'ı eleştirmiştir. Din-i İlahi adlı bu yeni oluşumun çok yaygınlaşmaması İmam Rabbani'nin başarısı kabul edilir. Ekber Şah'dan sonra, yerine geçen oğlu Cihangir Şah, ordu içinde mürit sayısı arttığı için vezirleri tarafından bir tehdit oluşturduğunu söylenmesi üzerine İmam Rabbani'yi hapse attırmıştır. İmam Rabbani, bir sene hapiste kaldıktan sonra, Cihangir, onu hapisten çıkararak sohbetine aldı. Cihangir'in tekrar İslam kurallarına dönmesi Rabbani ile yaptığı sohbetlerin neticesidir. Rabbani, onlarca mürşit yetiştirerek Hindistan'ın değişik bölgelerine gönderip halkın irşat olmasına vesile oldu. Hayatı boyunca Ehl-i Sünnet itikadının önemini bilerek yaşadı. Rabbani, yeni kavramlarla Tasavvuf ıstılahını genişletti. Mektuplarında, yaşadığı halleri ve tecrübeleri anlatması, Müslümanların güzel bir ıstılahi kaynağa sahip olmasını sağladı.

1923 - Mustafa Kemal`in Times gazetesinde, "Milli hâkimiyet esasına dayanan ve bilhassa Cumhuriyet idaresine malik bulunan memleketlerde siyasi partilerin mevcudiyeti tabiidir. Türkiye Cumhuriyeti'nde de birbirini denetleyen partilerin doğacağına şüphe yoktur" şeklindeki demeci yayımlandı. Bu demeçler ne Mustafa Kemal tarafından ne de sonrasında Milli Şef ünvanına çıkarılan İsmet İnönü tarafından pratiğe konmak istenmemiş, daha sonra faşist yönetimlerin yıkılmasıyla Batı devletlerinden gelen baskı sonucu istemeyerek de olsa Tek Parti sultasından vazgeçilmek zorunda kalınmıştı.

1937 - II. İtalya-Habeşistan Savaşı başladı; İtalya, Milletler Cemiyeti'nden çekildi.

1941 – II. Dünya Savaşı: Adolf Hitler ve Benito Mussolini`nin açıklamasıyla Almanya ve İtalya, Amerika Birleşik Devletleri'ne savaş ilan etti.

1946 - Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) kuruldu. Birleşmiş Milletler her alanda yeni kurumlar kuruyor ama bu kurumlar dünya halklarına hizmet etmediği gibi ABD başta olmak üzere süper güçlere hizmet veriyordu. Bu şekilde, çocuklar için kurulan UNICEF, Avrupa ve ABD`deki çocukların herşeyi ile ilgilenmiş, ama öte yandan Afrika`da açlıktan ölen Milyonlarca çocuğa ve Ortadoğu`da savaş mağduru olan yüzbinlerce çocuğa kayıtsız kalmıştır.

1949 - Birleşmiş Milletler, Filistinli mültecilerin kendi topraklarına dönme hakkını kabul etti. BM, aldığı kararları uygulamayan İslam ülkelerine silahlı ve ekonmik yaptırımlar uygularken İsrail bu kararına uymadığı halde, hatta her gün Filistinlileri yerlerinden etmeye devam ettiği halde hiçbir yaptırım uygulamıyor. Siyonist israil, BM`nin şu ana kadar aldığı hiçbir yaptırım kararını uygulamamış ve buna rağmen ABD`nin desteğini alarak ceza almaktan kurtulmuştur.

1970: Türkiye`de Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, Cumhurbaşkanı Sunay'a, 'Buhranlı günlerin artması ve muhtemel tehlikelerle' ilgili bir muhtıra verdi.

1986 : Dünya Şampiyonasına katılmak için geldiği Avustralya'nın Melbourne şehrinde kaybolan Türk asıllı Bulgar halterci Naim Süleymanov ortaya çıktı ve Türkiye'den siyasi sığınma hakkı istedi.

1991 - Avrupa Birliği ülkeleri, 1999`un para birliği için son tarih olacağını açıkladı. Bu tarih geldiğinde yeni para birimi Euro(Avro) ile para birliğine geçecek olan Avrupa Birliği`de, İngiltere ve bazı ülkeler para birliğine geçmeyi ret edecekler ve ulusal para birimlerinde kalmaya devam edeceklerdi.

1994 - Tek yanlı olarak bağımsızlığını ilan eden Çeçenistan`a, Sovyetler Birliği yüzlerce tank ve askerle girdi. Çeçenistan`ı adeta yok etmeye dönük bu işgal halen devam etmekte ve Çeçen direnişçiler Özgürlük Savaşı`nı sürdürmektedirler.

1996:  Susurluk kazasında devlet içinde yuvalanmış çetelerin varlığı açığa çıktıktın sonra Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Dairesi tarafından ek süre istenerek incelemesi devam eden araştırma sonuçlandı. Raporda, kazada ölen Abdullah Çatlı`nın üzerinden çıkan, Mehmet Özbay adına düzenlenmiş, silah taşımasına olanak tanıyan Emniyet Genel Müdürlüğü uzman kimliğinin sahte, Mehmet Ağar`ın imzasının ise gerçek olduğu belirlendi.

1996- Tevfik Ağansoy`un öldürüldüğü saldırı sırasında yanında bulunan DYP Genel Başkanı Tansu Çiller`in korumaları Celal Babür ve Ferda Temel`in mafya ile ilşkileri olduğu, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu`na gönderilen belgelerden anlaşıldı.

1997 - Susurluk kazasından sonra ortaya çıkan devlet içindeki çetelerle ilişkileri olduğu gerekçesiyle DYP milletvekilleri Mehmet Ağar ve Sedat Bucak'ın dokunulmazlıkları kaldırıldı.

2000: AB liderleri, çoğu eski Doğu Bloku üyesi 12 ülkenin birliğin yeni üyeleri olmalarını öngören kararı kabul ettiler. Komünist rejimden henüz çıkan bu ülkelerin hemen Avrupa Birliğine alınmak istenmesi ve elli yıldır kapıda bekletilen Türkiye`nin alınmaması, AB`nin bir hıristiyan kulübü olduğu ve halkı müslüman bir ülkeyi bu birliğe asla almayacağı tezini doğrulamaktaydı.

2003 : Yasama Dokunulmazlığını Araştırma Komisyonu'nun ''Milletvekili dokunulmazlığına dokunulmaması kararı'', ''yargıya güven'' tartışması başlattı. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, milletvekillerinin çoğunluğunda ''yargıya karşı bir güvensizlik'' bulunduğunu belirtirken, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Türkiye'de herkesin yargıya güvenmesi gerektiğini belirterek, ''Yargının tümünü güvenilmez bir güç gibi, bir organ gibi göstermenin fevkalade yanlış olduğunu'' söyledi.