Bingöl Barosu Başkanı Av. Abdullah Alakuş,10 Aralık İnsan Hakları Günü’ dolayısıyla açıklama yaptı. Yeni Anayasa yapılmasının önemine değinen Alakuş, "Yeni ve demokratik bir anayasa yapılmadığı sürece Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları sorunları çözülemez." dedi.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini Türkiye’de 6 Nisan 1949`da onaylandığını belirten Alakuş, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde, tüm insanların hiç bir ayırım gözetmeksizin yalnızca insan oluşundan dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olduğunu söyledi.

“Savaşlar ve doğal afetler nedeniyle yüz binlerce insan hakları ihlal edilmiştir”

Dünya ülkelerinde güvenlik tedbirlerinin artmasıyla beraber, militarist ve totaliter bir yapıya doğru gidildiğini belirten Alakuş, “Bu da beraberinde birçok hak ihlalini getirmektedir. Son zamanlarda yaşanan savaşlar ve şiddet olayları, insanın doğaya aşırı müdahalesi nedeniyle ekolojik dengenin bozulmasından kaynaklanan sel, kuraklık gibi yaşanan doğal afetlerin ardından yüz binlerce insan, kendi kaderleri ile baş başa bırakılmış ve bunun sonucunda başta yaşam hakkı, barınma, beslenme sağlık, mülkiyet, iş ve eğitim hakkı olmak üzere birçok hak ihlali yaşanmaktadır. Ortadoğu, Afrika ve dünyanın birçok bölgesinde yaşanan savaşlar ve doğal afetlerden dolayı yüz binlerce insanın hakları ihlal edilmiştir. Türkiye yeni ve demokratik bir anayasa yapmadığı sürece Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları sorunları çözülemez. Bu nedenle insan onurunu ve özgürlükleri temel alan yeni bir anayasanın hazırlanması gerekmektedir.”

Kürt meselesi halen barışçıl yollarla çözülmedi

Türkiye’nin insan hakları ve demokrasisinin en önemli sorunu olan Kürt sorunun halen barışçıl yollardan çözülmemiş olmasının, insan hakları açısından büyük bir engel oluşturduğunu vurgulayan Alakuş, “Ancak son 2-3 yıldır devam eden çözüm süreci ve bu sürecin beraberinde getirdiği çatışmasızlık ortamı ve ölümlerin yaşanmaması, yaşam hakkı ihlali açısından son derece sevindiricidir.

Hak ihlalleri açısından, Roboski katliamının sorumlularının tespit edilip yargı önüne çıkarılmaması, Bingöl Emniyet Müdürü ve beraberindekilere saldırı yapılması sonucunda yaşam hakkının ihlal edilmesi ve faillerinin halen bulunamaması, Alevi inanışında cem evinin ibadethane olarak tanınmaması, insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımını kaldırmaması, gözaltında kaybolan yüzlerce insanın akıbetinin araştırılmaması, doksanlı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlerin üzerine gidilmemesi, Birleşmiş Milletler kayıplar sözleşmesine taraf olunmaması, uluslararası ceza mahkemesinin yargı yetkisinin tanınmaması, bir geçiş ülkesi olan Türkiye`de mültecilerin insan ticareti yapan kişilerce güvensiz araçlarla geçişlerinin sağlanması sırasında yaşanan toplu mülteci ölümleri, sanık olarak yargılanan kolluk görevlilerine ait dosyaların güvenlik gerekçesi ile başak illere nakledilmesi, yine maden ocakları ve diğer iş kollarında yaşanan işçi ölümleri, kadına karşı yaşanan şiddet olaylarında, hasta tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerindeki durumlarından dolayı Türkiye`de birçok hak ihlali yaşanmaktadır. Yine, meclisten geçen iç güvenlik yasası da insan hakları ve özgürlükleri önünde büyük bir engel oluşturmaktadır.” diye konuştu.  (İLKHA)