Düşmanlarına karşı direnen, varlığını koruyan ve boyun eğmeyen Gazze, kardeşleriyle büyük sorunlar yaşıyor. Rafah sınır kapısı 26 Kasım tarihi itibariyle kapalı olma sürecinde ikinci ayına giriyor. İçişlerinin verilerine göre Gazze’de 30 bin insan, buranın kapalı oluşundan dolayı dışarı çıkamıyor. Bunlardan 17 bini tedavi olmak isteyen hasta ve yaralılardır. Bunların dışarıda tedavi olmaları gerekiyor. Peki, bunların dışında içerde kalan iki milyona yakın insanın dramı. Bölgenin kendileri için adeta açık zindana dönüştüğü, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yıkılan evlerini inşa edemeyen bu insanlar…Ya bunların yaşadıkları…
İşin garip tarafı, Gazze halkı bütün bunların başlarına niçin geldiğini, niçin bu kadar horlandıklarını, dışlandıklarını ve cezalandırıldıklarını bilmiyor. Birçok basın yayın organının kendilerini Sina veya başka yerlerde işlenen cinayetlerin arkasında olmakla suçladığı doğrudur. Yine birçok basın yayın organının bu konuda aralarında yaşayan birçok insanın ismini yazıp çizdikleri de doğrudur. Ancak onlar kendilerine isnat edilen suçlamaları araştırmak ve gerçekleri ortaya çıkarmak için niçin soruşturma açmadıklarını, bu konuda insanları görevlendirmediklerini ve bu konuda suçlananların teslimi için resmi yollara neden başvuru yapmadıklarını sorguluyor ve garipsiyorlar. Bu konuda tarafsız ve adil bir soruşturmanın yapılmasını istiyorlar. Onun için Gazze’deki insanlar bu iddiaları ciddiye almıyor, basının uydurmaları olarak görüyor ve bu iddiaların başkalarını temize çıkarmak için Filistinlileri kurban etmekten başka bir şey olmadığını düşünüyorlar.
Suçlamaların gölgesinde herkesi etkileyen uygulama kuşkusuz Rafah sınır kapısının kapatılmasıdır. Sınır kapısı meşru bir çıkış kapısı iken, Gazze halkı için adeta işkence haline gelmiş durumda. Buradan itham edilen insanların geçmeyeceğini herkes biliyor. Her şeye rağmen çıkışı göze alan ihtiyaç sahibi hasta ve yaralılar en fazla etkilenen kesim oluyor. Çünkü bunlar suçlamalardan beri olduklarını düşünmeseler çıkarlar mı?
Başka bir ifadeyle burada kurbanlar hasta ve ihtiyaç sahibi olanlardır. Kapının kapanmasıyla onların sıkıntıları artıyor ve en çok onlar etkileniyor.
Bu konuda bir karşılaştırma yaparsak, işgal rejimi son Gazze savaşı esnasında direniş güçlerinin üzerine füze yağdırırken ve işgal rejiminin iç bölgelerine kadar her tarafı vururken bile Beyt Hanun ve Kerem Ebu Salim kapılarını minimum düzeyde açık tutmuştu. İşgal rejimi savaş esnasında bunu yaparken, Mısır sebep göstermeksizin Rafah kapısını Filistinlilerin yüzlerine kapattı.
Madem karşılaştırmaya başladık, o zaman Ramallah’taki Filistin Yönetimi`nin Gazze’ye yönelik hayret verici tutumuna da değinmek gerekir.
Geçen Haziran ayında Kahire Anlaşması dâhilinde Fetih ile Hamas anlaştı ve uzlaşı hükümeti kuruldu. Hamas siyasi ve hukuki olarak hükümetten tamamen çekildi. Buna göre Filistin Yönetimi ve kurulan uzlaşı hükümeti Gazze’de çalışmalarına başlayacaktı. Sınır kapılarının idaresi dâhil bir çok soruna el atacaktı. Uzlaşı hükümeti, bu işler için Gazze’den dört bakan seçmesine rağmen, Filistin Yönetimi sağlık ve güvenlik noktasında bölgede sorumluluk almadı. Sorumluluk almamakla birlikte bu iş için Gazze`ye adam da göndermedi. Böyle olunca, Gazze’de bu alanda sorumluluğu yine Hamas üstlendi.
Bölgede hissedilen kardeşlerinden kaynaklanan zulüm Gazze halkında sıkıntı ve öfkeyi artırıp depoluyor. Savaş ve direniş konusunda Gazze halkı sınanırken, onun tahammül savaşıyla test edilmesi daha çok acı veriyor.
Şu anda akla birçok soru geliyor. Mesela “Gazze halkının gösterebileceği tahammül sınırı nedir?”, “var olan tahammül ve dayanma tükenip duygular kontrolden çıkarsa acaba ne olur?” ve “bu durumda olup bitenden kim sorumlu olacak?” soruları bunlardan sadece bazılarıdır.
Filistin Haber / Fehmi Huveydi