Efendimiz Hz. Muhammed bir hadisi şeriflerinde “ kanaat tükenmez hazinedir” demiş. Kanaat Allah (cc)’un verdiklerine değer verdiğinde israf etmez, verilenlerin yerli yerinde kullanır ve kendini ona göre ayarlar. Misalen on lira alıyorsa veya kendisinde bulunuyor ise harcamalarını ona göre yapar.
Kanaatkâr insan yan gelip yatmayıp, çabalayan, çalışmaya gayret eden insan demektir. Yoksa gayret etmeyip elindekilerini kast ederek “ben buna kanaat ediyorum” diyen kanaatkâr değildir. Aksine tembelliğin ta kendisi olup, tembelliğini gizlemek adına kanaatkârlığın arkasına gizlenmektedir. Allah(cc)’u bile işlerini sebep dâhilinde yaptığı halde insana ne oluyor da çabalamayıp sebeplere başvurmuyor. Dünya misafirhanesi sebepler dünyası olması hasebiyle kanaatkârın çalışıp, çabalayarak verilen sonuca rıza göstermesi gerekmektedir. Tefekkür ederek “benim için hayırlısı budur” diyebilendir, elindekini en iyi şekilde Allah’ın çizdiği çizgiyi aşmayarak onun istediği hallerde kullanandır.
Bir insanın hak ettiği dışında çalışmasının maaşı az veriliyorsa kanaatkârlık kavramı kişinin hakkını aramasını engel değildir. Tabi ki Allah(cc)’nun kullar aracılığıyla vermiş taksiminin azına rıza gösterip hediyesini kabul ederek şükür ederse bu yine kanaatkârlığın özelliğidir. Efendimiz zalimi zulmünden vazgeçirecek şekilde yardım edilmesini gerekli olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla çalışanın hakkını yiyenin zalim olması ve hak sahibinin hakkını alması şarttır. Eğer hakkından vazgeçip almıyorsa zalimin zulmüne kapı açık bırakmış olarak bundan mesul olmuş olacaktır.
Eğer bir insan çalıştığının fazlasını alıyorsa patronuna ya da amirine “ben çalışmamın karşılığını fazlasını alıyorum, bu kadar çok” demeli asla rıza göstermemelidir. Eğer çalışan söylemeye imkân bulamıyor, durumlar buna müsait değilse çalışmanın karşılığına dair hak ettiğinin dışında kalan, artan parayı fakirlere dağıtmalıdır. Ekmeğinin karşılığı ile yetinmeli, kanaat etmeli kazancına haram katmamalı, helal olan kazancını da haram katarak haram, haram lokmaya çevirmemelidir. Çünkü helal kazanca haram mal katarak, helal kazanç harama çevirilmiş olunur. Hele hele mümin haram lokmaya malını artması adına asla göz dikmemeli, manen hayatını kirletmemelidir. Anlattığımız gibi davranan mümin kanaatkâr ve yüksek ahlaklı olunmuş olur.
Kanaat eden insan daraltıp, genişletilenin Allah olduğunu bildiğinden “nasibim neyse o olur” diye düşünür, ancak sebeplere sarılmayı unutmaz. Ayrıca kanaat eden insan Allah’ın taksimine rıza, telaşa lüzum görmez, gözünü çok isteyene dikmez. Böylece mutlu ve huzurlu olur.
Mutluluğun sahibi Allah’u Teâlâ olduğundan, mutluluğu yaratan Allah’ tır. Mutluluk ve huzur maddi bir refahla paralel giden bir şey değildir. Nitekim nice insanlar saray gibi evlerde olup, mutlu olmazlar. Kimi insanlar ise fakir yaşadığı halde huzurlu ve mutludur. Dolayısıyla bu kanaatkâr olmakla alakalıdır. Kanaat eden sonucun Allah’u Teâlâlın takdiriyle verildiğini bildiği için yeterli görür, rıza gösterir. Ve hangi durum ve makamda olursa olsun helale dikkat ederek şükreder, verilenlerden dolayı mutlu olur, lezzet alır. Eğer kanaat eden insan yüksek bir makama ulaşmışsa Allah’a şükrünü eda etmek adına Allah(cc) ‘ya ve halka nasıl iyi bir hizmetçi olmalıyım diye tefekkür ederek düşünür.
Ancak kanaatsız insana yüksek bir makam verilince hırslı davranarak daha üst makamların hayalini kurar, helal haram demeden yüksek makamı ister böylece huzursuz olup bulunduğu makamdan da lezzet almaz. Verilenleri hep yetersiz görerek şükür etmez, nankörlük eder. Sonucunda Allah(cc)’nun takdirine rıza göstermez, Allah(cc)’nun takdirinden gafil olur. Ve Allah’u Teâlâ’nın çizdiği kuralları çiğneyerek haram yoldan yükselmeye bakar. Hatta bu tür kanatsız insanlar hallerinden memnun olmayıp şakıra ederler. Aslında bir nevi Allah’u Teâlâ’nın taksimine müdahale ederler. Bu taksime müdahale etmeye çalışan insan sonucu kendisinde veya bir başkasında bilerek “falan sonucu ben yaptım” der ya da falan filan kişinin sonucunu yaptığını söyler ki bu da şirke götürür.
Elindeki ile kanaat eden gurur, kibir ve şirkten korunmaya çalışıp, şükreden, sabredendir. Her ne kadar sonuçlar nefsinin istediği gibi olmazsa bile “benim için hayırlısı budur” deyip sevinendir.
Maalesef toplumumuzda bir nevi kanaat kavramı çıkartılmış. Ve yine maalesef bir çok insan maddenin esiri olup gidiveriyor. İnsanlardan maddi açıdan kendi üstlerine bakarak elindekileri ile yetinmeyip, adeta kendilerini yıpratarak maddiyatın yüksekliğine ulaşmaya belki beyni ve vücudu aşırı yoracak bir şekilde zorlanarak elde etmeye çalışmaktadır. Böylece kendilerine verilen akıl nimetini nefsin boş isteklerine tabi kılmakla aklı huzursuz etmiş oluyorlar. O halde mümin olarak verilenlere kanaat etmemiz adına bunlardan dersimizi almalıyız
Nadire Batu / Batman - Yaş: 17
Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.
Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfayı geçmesin. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.