Malum olduğu üzere aylardır Türkiye`nin gündeminde çözüm süreci vardı. Bu süreç ile birlikte bölgeye barış ve huzurun gelmesi hedefleniyordu. Ama maalesef hiçbir şey beklenildiği gibi olmadı. Umulduğunun aksine bölgeye huzur değil; kan, ölüm, gözyaşı hakim oldu. Çünkü bu süreçte muhatap kabul edilen bu kişilerin kan ve gözyaşından beslenen vampirler olduğu gerçeği göz ardı edildi.
Yıllarca iki ateş arasında kalan mazlum Kürt halkı bunların insafına terk edildi. Kendini bu halkın temsilcisi olarak ilan eden bu kişiler, süreç boyunca halkın rahat ve huzurunu sağlamak bir yana onlara yapmadık zulüm bırakmadı. Yol kapatmalar, adam kaçırmalar, gasp edilen mallar, vb. daha bir sürü şey… Bu süreç kapsamında, yapılan tüm bu zulümler görmezden gelindi. Süreç kesintiye uğramasın diye zalimlerin yaptığı zulümlere göz yumuldu. Bu süre zarfında bu kan emici vampirler kendilerini iyice toparlama fırsatı buldu. Geçtiğimiz aylarda elini kolunu sallayarak masum insanları kaçırmaları, ne denli bir serbestlik ve rahat koşullar içerisinde olduklarını gösteriyordu. Meğer tüm bunlar bugünlerin provasıymış.
Devlet söylediğinin aksine çözüm sürecinde Kürt halkını değil sadece bu vampirleri muhatap aldı. Ki bunlar sadece Kürtlerin bir kısmını temsil ediyordu. Devletin bu vampirler ile birlikte, dindar Kürtleri temsil eden İslami camiaları ve kanaat önderlerini muhatap almaması büyük bir eksiklikti. Aylar öncesinden bazı duyarlı kesimler dindar Kürtlerin muhatap alınmadığı bir sürecin asla hedefine ulaşamayacağını söylüyordu. Ama maalesef tüm bu çağrılar dikkate alınmadı. Bunun tersi yapılınca malum güruh şımardıkça şımardı. Kobani bahanesiyle adeta gövde gösterisi yapmaya başladı. Evet bahane diyorum, çünkü Kobani olmasaydı bu azgın çete yine şirret yüzünü gösterecek bir bahane bulurdu. Kirli tarihleri bu tür örneklerle doludur. Bunlar biliyorlar ki, ne yaparsa yapsınlar devlet çözüm sürecini bozma lüksüne sahip değil. Bu yüzden kudurdukça kuduruyor, pervasızca yakıp yıkıp öldürüyorlar.
Ortada bu vampirlerin saldırısına uğrayan, mensupları hunharca katledilen, kendilerini kısıtlı imkanlarıyla korumaya çalışan mazlum bir camia var. Ama kimse boşuna sevinmesin. Doksanlı yıllarda olduğu gibi her türlü yalan, iftira bu camiaya mal edilemeyecek. Bu sefer önüne gelen bu camiayı günah keçisi ilan edemeyecek. Bu kez durum farklı. Çünkü o zaman hiç tanınmayan bu camiayı artık herkes çok iyi tanıyor. Son yıllarda yaptıkları faaliyetler ve düzenledikleri faydalı etkinliklerle adından sıkça söz ettiren bu camiayı, basın yayın organları aracılığıyla da halk daha iyi tanıyıp bağrına bastı.
Daha önceki yıllarda yaşanan olaylar karşısında, İslami kimliğiyle tanınan bazı gazeteci ve yazarlar, bu camianın kendini ifade etmekten yoksun olduğunu, bu yüzden haklı ve haksızı ayırt edemedikleri için sessiz kaldıklarını söylüyorlardı. İşte şimdi bu sözlerinde ne kadar samimi oldukları ortaya çıkacak. Çünkü bu kez ak ile kara gün gibi aşikârdır. Bu mazlum camiaya sahip mi çıkacaklar ya da yıllar önce yaptıkları gibi duymadım, görmedim, bilmiyorum diyerek üç maymunu mu oynayacaklar merak ediyorum doğrusu.
Netice olarak tüm Müslümanların artık uyanması gerekiyor. Belirli kişilere, derneklere yönelikmiş gibi görünen bu saldırılar aslında İslam dinine yöneliktir. Bu kişilerin asıl kin ve nefretleri İslam`adır. Bu yüzden Müslümanlar bir an önce ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın` mantığından uzaklaşmalı ve İslam dinine yönelik bu saldırılar karşısında tepkilerini ortaya koyarak bu camianın yanında yer almalıdırlar. Unutmayalım ki haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Son olarak vahşi saldırılar sonucu şehid olan kardeşlerimin şehadetlerini tebrik eder aile ve dava arkadaşlarına sabırlar dilerim!
Arzu Aşkın / Siverek - Yaş: 25