FİKRET ÖZKAN / DOĞRUHABER
Kurban Bayramı’nın 4. gününde yoksul ve yardıma muhtaç ailelere kurban eti dağıtırken 6 üyesi PKK/HDP’liler tarafından vahşice katledilen İslami STK Köy Der’in Başkanı Doğruhaber’e konuştu. Köy Der olarak bugüne kadar yaptıkları faaliyetlerin tamamıyla halkın hayrına yönelik faaliyetler olduğunu ve yaptıkları faaliyetlerden insanlık adına rahatsız olan hiç kimsenin olmadığının altını çizen Köy Der başkanı Ömer Tekdağ, derneklerine yönelik yapılan bu saldırının kendilerini şaşırtmadığını söyledi.
İNSANLIK DIŞI BİR SALDIRIYA UĞRADIK
Tekdağ, “Bildiğiniz gibi HDP yöneticileri başta olmak üzere PKK’li yöneticilerin neredeyse tamamı olayların yaşandığı günün öncesinde Diyarbakır’da faaliyet yürüten İslami STK’ları açıkça hedef gösterdiler. Bayramın 4’üncü günüydü ve o gün Umut Kervanı Platformu’nun düzenlediği kurban etkinliği sırası bizim dernekte idi. 7 Ekim’de, dernek gönüllülerimiz de kurban eti dağıtıyorlardı. Ancak o gün, o menfur olaylar yaşandı ve insanlık dışı bir şekilde saldırıya maruz kaldık.” ifadelerini kullandı.
BU OLAY PKK/HDP’Lİ ÇETELERİN GERÇEK YÜZÜNÜ ORTAYA KOYDU
Olayların yaşandığı gün kendisinin dernekte olmadığını, aile ziyaretleri için bayramlaşmada olduğunu ifade eden Tekdağ, “Malum derneğimiz ağır bir saldırıya uğradı. Derneğimizin İslami faaliyetleri derneğimizi hedef haline getiren tek nedendir. Yani bu saldırganların derneğimize, üye ve gönüllülerimize saldırmalarının tek nedeni İslami kimliğimizdir. Gerisi hepsi bahane... Ancak acı bir olay vardır ki, bu olay PKK/HDP’li çetelerin gerçek yüzünü ortaya koymuştur. Bugüne kadar Kürdistan coğrafyasının en önem verdiği, ehemmiyet verdiği meselelerden biri de kendisine sığınanı muhafaza etmesi idi. Düşmanı dahi olsa onu muhafaza eder, bu durumu bir onur meselesi yapardı. Ama biz burada şunu gördük: İnsanlıktan nasibini almamış, Kürt halkının örfü ve töresini bilmemiş bu insanlar, kendi evine sığınan insanları vahşilerin eline teslim etmekle kalmıyor, bu derece vahşi bir şekilde katledilmesine seyirci kalabiliyor, katledildiğinde kadınları zılgıt çekebilecek kadar alçalabiliyorlar. Ben bunu halkın insafına havale ediyorum.” dedi.
BU KOKUŞMUŞ ZİHNİYETİN KÜRT HALKINA VERECEĞİ BİR ŞEY YOK
Yaşanan bu acı durumun Kürdistan halkının ne kadar acı bir gerçekle yüz yüze olduğunun göstergesi olduğunu belirten Tekdağ, “Öyle anlaşılıyor ki bölgemizin insanı giderek İslam’dan uzaklaştığı için vicdandan ve insani duygularında da uzaklaşıyorlar. Zira bu insanları idare edenler onlara böyle bir eğitim ve böyle bir terbiye veriyorlar. Bu kokuşmuş zihniyetin Kürt halkına vereceği bir şey yok. Tamamen İslam’dan uzak bir kesim oluşturulmaya çalışılıyor. Nerede bir dindar varsa onu hedef gösteriyorlar ve onlara düşmanlık besliyorlar.” şeklinde konuştu.
HALKA YARDIM ELİNİ UZATMAYA ÇALIŞANLARI VAHŞİCE KATLEDENLERİ BU HALK SORGULAMALI
Kendilerine yönelik yapılan bu saldırıların kendilerini halka hizmetten alıkoymayacağını ve her fırsatta insanlara ulaşarak hizmet adına faaliyetlerini devam ettireceklerini belirten Tekdağ, 6-7 Ekim’de yapılan saldırılar öncesi hizmetlerine kaldıkları yerden devam ettiklerini söyledi. Tekdağ, “Bizler fakir ve muhtaç ailelere ulaşmaya, onların dertleri ile dertlenmeye ve ihtiyaçlarını gidermeye devam edeceğiz. Saldırıların yaşandığı günde bu işi yapıyorduk. Kurban eti dağıtamadığımız için o etlerin birçoğu bozuldu. Fakirlere gitmesi gereken bu etlerin bu duruma gelmesinin hesabını bu halkımız sormalı. Halkımıza yardım elini uzatmaya çalışanları vahşice katledenlerin bu halk tarafından sorgulanması gerekir. Diyarbakır halkının alnına bir leke gibi çalınan bu vahşetin hesabını Diyarbakır halkı sormalıdır.” ifadelerini kullandı.
Dernek gönüllülerinin saldırıya uğradığında polislere defalarca haber verilmesine rağmen polisin olaylara müdahale etmediğini ve “başınızın çaresine bakın” diyecek kadar pervasızlaştığını belirten Tekdağ, Diyarbakır valisinin son açıklamalarını duyduktan sonra artık bunun polisten değil, bir bütün olarak devletin bu bölgedeki bulanık zihin yapısından kaynaklandığının ortaya çıktığını söyledi.
Tekdağ, “Kardeşlerimiz bir binaya sığınıyorlar. O binada bir saate yakın bekliyorlar. Defalarca polise haber veriyorlar. Eğer polis olaya müdahale etmiş olsaydı belki bu sonuç yaşanmayabilirdi. Ancak, polis alay ediyor, olaya müdahale etme gereği bile duymuyor. Sonrasını ise herkes biliyor… Binadan aşağı atılıyorlar. Araçla üzerlerinden geçiliyor, yakılıyorlar. Devletin işlenen bu vahşette hiç mi payı yok? O gün polisin orda olması gerekmez miydi? “Polisi gönderseydik şehit verebilirdik.” söylemi bir devlet adamına ne kadar yakışıyor? Bu acı bir gerçektir. Yani şu anlaşılıyor ki; devlet kendini korumaktan acizdir. Ya bilerek Kürtler arasında bir çatışmanın devam etmesini sağlıyorlar ya da gerçekten de kendini korumaktan acizdir. Bunun başka da bir anlamı olamaz.” dedi.
DEVLETİN TAVRI HİÇLİKTİR YA DA İHANETTİR
Tekdağ, ihtiyaç duyulduğunda ya da bir grup silahlandığında devlet duvarlar arkasına çekilerek kendisini korumaya alıyor ve vergisi ile ayakta durduğu halkı kaderine terk ediyorsa bu durumun devletin olmadığının alameti olduğunun altını çizdi. Tekdağ, “Bugüne kadar bu bölgede devlet kendisine yapılan saldırıları anında ortaya çıkarmada gösterdiği kararlılıkta olduğu gibi, halka yönelik, İslami STK’lara yönelik yapılan saldırılar karşısında gösterdiği lakaytlıkta da bir o kadar kararlıdır. Gerek 6-7 Ekim olaylarının failleri, gerekse de öncesinde bu bölgede Müslüman halka yönelik yapılmış saldırılardan kaç tanesinin faili bulundu? Bunu halkın takdirine bırakıyorum.” dedi.
PKK SİLAH BIRAKMAYACAK
Hükümet ve PKK/HDP arasında devam eden görüşmeler sonrası süreçte 6 Ekim öncesine dönüldüğü yönünde yapılan açıklamaların kendileri açısından bir anlam ifade etmediğinin altını çizen Tekdağ, “Bizim bildiğimiz bir şey varsa o da PKK’nin elindeki silahı bırakmayacağıdır. Her iki taraf da önümüzdeki seçimleri kendi lehlerine çevirme çabası içindedirler. Bölge de aynı durumlar devam edecektir. Bizim için süreç halkın can güvenliğinin korunmasıyla başlar. Böyle bir şey olmadığı zaman barıştan bahsedilemez. Barış eğer asker ile PKK’linin kanının akmaması ise bu barış değildir. Barış önce halkın can ve mal güvenliğidir. Bu devletin üzerinde olan bir görevdir” ifadelerini kullandı.