Fakat Seyda, burada da umduğunu bulamayacaktır. Henüz şehir hayatının başında iken ve hayalini kurduğu hareket tarzının temelini atmamışken her şeyi yerle yeksan eden 12 Eylül 1980 darbesi gerçekleşir. Askeri Darbe, zaten çok az olan mücadele insanını neredeyse tamamen sindirir, yok eder. Herkes için büyük sıkıntılar getiren cunta dönemi gayretkeş âlimler için ise tam bir ıstırap ve çile dönemidir. Tüm âlimler, dindarlar gibi Seyda da o dönemde hakaretler, baskı ve zulümler görür. Başındaki takkeye bile tahammül edilmez ve çıkarmadığı için tutuklanma tehdidine maruz kalır. İslam davasının ateşten bir gömlek olduğu bu sancılı süreç, diğerleri gibi Seyda’yı da yalnızlığa sürüklemiş ve bir süre İslam fikriyatı fetret dönemini yaşamıştır. Ta ki Kürdistan’ın yağız delikanlıları atalet bulutlarını dağıtan ve İslam’ın gür sedasını memleketin dört bir yanına ulaştıracak olan İslam mücadelesinin meşalesini yakana dek bu kimsesizlik Seyda’nın bağrını yakmaya devam edecektir.
Seyda ta başından beri İslami mücadeleye gönlünü kaptırmıştır ve yıllardır aradığı, yolunu gözlediği bu kervanın koşulsuz destekçisidir. Seyda Mela Muhammed Fadıl’ın mücadele seyrinde yeni bir aşama daha gerçekleşmiştir. Zira yılların yalnızlığını sona erdiren bir gelişme daha vardır ve artık çocukları büyümüş gençliğe adım atmıştır. Artık yetişkin olan üç oğlu çok da tereddüt etmeden babalarının yolunu takip etme kararı alır ve İslami Hareketlere bilfiil katılırlar.
Oysa asıl sancılar henüz başlayacaktır. Zira bütün İslam beldelerine göz dikmiş olan emperyal küfür güçleri zaten kimsesiz olan ümmetin yetimlerini rahat bırakmayacak ve onların asıl ve asil kaynağı olan İslam ile buluşmalarına mani olmak için her türlü yolu deneyeceklerdir. Kürt gençleri dinsizliğe ve din dışı felsefelere teşvik edilecek ve hatta zorlanacak öte yandan tertemiz beyinlerine İslam düşmanlığı aşılanacaktır. Çünkü bir toplumu esir etmenin en kesin yolu onu özünden ve tarihinden koparmaktır. Batı’nın açık desteğini arkasına almış olan Kürt Marksistleri olanca güçleriyle Müslüman Kürt halkının din başta olmak üzere tüm değerlerine topyekûn bir saldırı içerisinde iken faşist ve laik rejim de boş durmamakta ve Müslüman gençliğe aman vermemektedir.
Bu durum Kürdistan tarihinin en kara sayfalarından birini oluşturacak ve sayısız Kürt genci sırf dindar kimliklerinden dolayı katledilecektir. Ama asıl darbeyi laik devlet vahşeti vuracak ve binlerce Müslüman Kürt, durduk yerde işkencelerden geçirilip hapse atılacak. İşte bu korkunç cinayetlerin, ihanetlerin, entrikaların ayyuka çıktığı dönemde Seyda ve çocukları eşine az rastlanır bir imtihan içerisindedirler. Çocuklarından ikisini yıllarca muhaceret yaşadığı için göremeyen Seyda’nın tam yirmi yıl süren bu dönemde sayısız kez evi basılır. Birçoğunda kalan çocukları ile beraber gözaltına alınır. Her defasında çocuklarının işkenceye tabi tutulduğu bu göz altılarda kendisi de her türlü hakaret ve tehditle karşılaşır ve zaman zaman işkencenin bazı türlerine maruz bırakılır.
Hem Kürt Marksistlerinden hem de faşist, laik rejimden gelen baskı, tehdit, baskın ve talanlar Seyda’nın gözünü korkutmaz ve mücadele azmi perçinlenir. Bu sırada laik rejimin en kara lekelerinden biri olarak tarihe geçecek olan 17 Ocak 2000 postmodern darbesi gerçekleşir ve Türkiye çapında tüm dindar Müslümanlara karşı bir sürek avı başlar. Camiadan on binden fazla insan gözaltına alınıp akıl almaz işkencelerden geçirilir. Tüm medyada İslam ve Müslümanlara karşı karalama ve yargısız infaz kampanyaları yürütülür. Tarihte eşine az rastlanır bir manipüle hareketi sahneye konur. Rejimin bu çabaları bir nebze de olsa makes bulur ve ne acıdır ki kimi eski sözde İslamcı ve gerçek yüzleri şimdilerde ortaya çıkan cemaatçi yapılar da bu linç kampanyasının ortağı olurlar.
Bu süreçte gözaltına alınanların büyük çoğunluğu tutuklanır ve hemen hemen tamamı hiçbir delil gösterilmeksizin sadece hâkim kanaatiyle yıllar süren hapis cezalarına çarptırılır. Birçok Müslüman bu kanunsuz keyfi cezalandırmaların mağdur ve mazlumları olarak halen cezaevlerindedirler.
Kanunsuz keyfi dönemin Seyda ve ailesi açısından ağır sonuçları olacak ve 2000 yılının Kasım ayında Kızı Leyla Gülsever’in evi yaklaşık 500 polis tarafından basılacaktır. Baskın sırasında bir polis meçhul bir şekilde hayatını kaybeder. Belki de polis kurşunuyla ölen bu kişinin faturası Seyda’nın damadı evde olmayınca kızına çıkarılır ve dokuz buçuk yıl hapse mahkûm edilir. Bilahare damadı Mehmet Çiçek ve Oğlu Nurullah Gülsever Konya’da gözaltına alınıp tutuklanacak yine sadece hâkim kanaatine dayanılarak oğluna 10 yıl, damadına da müebbet hapis cezası verilecektir. Yine oğlu Zeynel Abidin Gülsever, sadece camide ders verdiği için rejimin istihbaratı tarafından baskılara maruz kalır ve 20 yıl boyunca ailesini görmeden muhacerette yaşar. Yine oğullarından Mehmet Gülsever, M.Emin Gülsever, yeğeni ve damadı olan aynı zamanda kendisinin büyüttüğü Mehmet Bal, İslami çalışmalarından dolayı defalarca gözaltına alınır ve aylarca haksız yere cezaevinde tutulurlar.
Bu dönemde Seyda’nın imtihanı cezaevi ile mahkeme arasında mekik dokumak şeklinde tecelli edecek ve fakat bu durumdan hiçbir zaman şikâyetçi olmayacaktır. Aksine kendisi gibi bu ağır imtihan altında olan ebeveynlere sürekli moral ve teselli kaynağı olacak ve bu durumuna şükür ile mukabele edecektir.
Seyda Mela Fadıl’ın maceralı, dağdağalı hayatında meydana gelen sayısız ibretli kıssayı bu sayfalara sığdırmak mümkün olmadığı için hayatının ayrıntılarını başka zamanlara bırakıp ahlak ve üslubunu özetlemekle burada nokta koyalım.
Evvela şunu söyleyelim ki hem aile içerisinde hem de dışarıya karşı en belirgin vasfı hilim ve yumuşaklıktır. Merhamete ve hoşgörüye kapısını son ana kadar kapamayan Seyda, azarlama ve öfkeyi en son çare olarak görürdü. İslam tebliğindeki metodunun kilit kavramı iyi ilişki ve yumuşak söz ve sevgidir. Her kesimden ve her yaştan insanla çok kolay diyaloga geçebilen Seyda, bu yapısını İslam dinini anlatmak ve insanları İslami hayata teşvik etmek için kullanırdı.
Seyda Mela Muhammed Fadıl’ın dördü erkek altısı kız olmak üzere on çocuğu vardır. Tüm çocukları İslami hizmette Seyda’yı takip etme yolundadırlar. Yaşantısının ağır yükümlülüğü altında birçok sağlık sorununa duçar olan Seyda’nın sevgi dolu kalbi, artık bu yükü taşıyamaz ve geçirdiği kalp krizi sonucu yaklaşık kırk gün hastanede yoğun bakımda yattıktan ve bypass ameliyatı olduktan sonra 1 Kasım 2014 tarihinde Dar-ı Bekaya, sevdiklerinin yanına irtihal eder. Allah makamını âli etsin, ailesine ve sevenlerine sabr-ı cemil ihsan eylesin.