ŞÜKRÜ GÜNDÜZ / DOĞRUHABER
Hükümet “Çözüm Süreci işliyor” derken PKK tarafından yapılan açıklamalarda silahların bırakılmayacağı ve saldırıların devam edeceği tehditleri savruluyor. Kürtlerin temel insani haklarının verilmesinin PKK ile yürütülen süreçte pazarlık konusu yapılması ise çözüm sürecini bir kez daha çıkmaza sokuyor. PKK ve devlet içindeki bazı odaklar çözüm sürecinin devam etmesini istemiyor. Hükümetin kırmızıçizgi olarak açıkladığı kamu güvenliği ise Bölgede sağlanabilmiş değil. PKK, sivillere, okullara, devlet kurumlarına yönelik saldırılarını sürdürüyor.
PKK ÇÖZÜM İSTEMİYOR
Kürtlerin haklarının PKK’den bağımsız ele alınması gerektiğini dile getiren HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Partisi Sözcüsü Sait Şahin, “Hükümet çözüme niyetlidir. PKK ise bu süreçten barış çıkarmak yerine süreçten kendisine güç çıkarmaya çalışıyor. Her şeyi bir heybeye doldurup şapkadan PKK’yi bir barış güvercini olarak çıkarmak fikri beyhude bir arayıştır” dedi.
KÜRT HAKLARINI PKK İLE GÖRÜŞMEKTEN VAZGEÇİN
Kürt halkını ilgilendiren konularda PKK ile görüşülme yanlışından vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen Avukat Sıdkı Zilan, “PKK silahla varlığını devam ettiren bir örgüt olduğu için silah bırakmaz. Kürt halkının tamamını ilgilendiren konularda bölgede yer alan sivil toplum kurumlarının ve siyasetçilerin olduğu bir kongre toplanıp bir temsil heyeti oluşturulmalıdır” diye konuştu.
SÜREÇTEN RAHATSIZ OLANLAR VAR
PKK’nin yaptığı eylemlerin toplumun tamamında rahatsızlık oluşturduğunu söyleyen Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Vahap Coşkun, “Hem devletin hem de örgütün içerisinde bu süreçten rahatsızlık duyan kesimler olabilir. Bu süreci sabote etmeye yönelik eylemlerde bulunabilirler. Bunları boşa çıkarmak gerekiyor” dedi.
HALK TOPLUMSAL BARIŞ İSTİYOR
Türkiye’de halkın toplumsal bir barış istediğini vurgulayan Akil İnsanlar Heyeti Üyesi Abdurrahman Kurt, “Halkın tavrı çok önemlidir. Bu toplum barışı istiyorsa buna sahip çıkmak durumundadır. 6 -7 Ekim olaylarını halkın tepkisi durdurdu” dedi.
PKK SİLAHTAN VAZGEÇMİYOR
Çözüm sürecinde yapılan yanlışlardan dolayı PKK’nin silah bırakmak yerine silaha daha çok sarılır bir hale geldiğini ifade eden HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Partisi Sözcüsü Sait Şahin, “Çözüm süreci geldiğimiz noktada karmakarışık bir hâlde. Başından beri sorunlu bir süreçti. Neyi çözdüklerine dair çok net olarak ortaya konulmamış bir süreçtir. Bu süreç başlatılırken hükümet, PKK’yi silahsızlandırma ve yasal zeminde siyaset yapmanın önünü açma noktasındaydı. Geldiğimiz noktada PKK silah bırakmaktan ziyade daha fazla silaha sarılır oldu. Bu da hükümetin yol haritasını işletirken yaptığı yanlışlarından kaynaklanıyor. Hükümetin Kürtlere verilecek hakları PKK’den bağımsız vermesi lazım. Bu noktada hükümetin yanlışlıkları oldu. Hükümet çözüme niyetlidir. PKK ise bu süreçten barış çıkarmak yerine süreçten kendisine güç çıkarmaya çalışıyor.” diye konuştu.
SÜREÇ YANLIŞ İŞLETİLİYOR YENİ BİR YOL HARİTASI GEREKİYOR
PKK’nin devam eden saldırılarını görmezden gelerek sürece devam edilmesinin yanlış olduğunun altını çizen Şahin, “Bugün gelinen noktada hükümetin kamu güvenliğini öncelemeye yönelik söylemlerinin sahada bir karşılığı kalmamış. Hükümet aslında söylemlerde bunu kırmızıçizgi gibi açıklasa da pratikte bunu gösteremiyor. 6-7 Ekim olaylarında hükümet görüşmelerin devam etm
esi için kamu güvenliği oluşmadan bu görüşmeler olmayacak dedi. Görüyoruz ki saldırılar devam ediyor. Kandil’in tehditleri sahada pratik olarak yaşanıyor. Bunu görmek gerekiyor. Fakat birileri bunu görmeden devam etmek istiyor. Bu görülmeden devam edilirse süreç, çözülme süreci olarak netice verecek. Gelinen noktada sürecin yanlış işlediği ortaya çıktı. Bunun görülmesi lazım. Yeni bir yol haritasının belirlenip bu sürecin daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesi lazım. Çözüm süreci ile ilgili konuların netleştirilmesi lazım. Hangi konuda kimin muhatap alınacağının belirlenmesi gerekiyor. Her şeyi bir heybeye doldurup şapkadan PKK’yi bir barış güvercini olarak çıkarmak fikri beyhude bir arayıştır.” şeklinde konuştu.
KAMU GÜVENLİĞİ İLE HALK KASTEDİLMİYOR
Hükümetin kamu güvenliğini kırmızıçizgi gibi anlatmasına rağmen bunun pratikte olmadığını söyleyen Şahin, “Başbakanın danışmanlarından Etyen Mahçupyan, bölgede kamu güvenliğinin devletin elinde olmadığını söylemişti. Diyarbakır valisinin yaptığı açıklama bunu doğruluyor. Polis-asker olaylar yaşanınca halkı korumak yerine kendi güvenliğinin derdine düşmüş ve sokakları PKK’ye teslim etmiştir. Devlet kamu güvenliğini sağlama konusunda aciz durumda. Diyarbakır valisinin yaptığı açıklama hükümetin çözüm sürecindeki mantığını ele veriyor. Vali, ‘Olaylar esnasında polis olaylara müdahale etseydi şehitler verebilirdik’ şeklinde açıklama yaptı. Yani polisin can güvenliğini önceleyen bir süreçle karşı karşıyayız. Kamu güvenliği dedikleri tamamen vatandaşı sürece kurban eden, polis ve askeri önceleyen bir tanımlama olarak karşımıza çıkıyor.” ifadelerini kullandı.
HÜKÜMET 6-7 EKİM’DEN DERS ALMADI
Hükümetin 6-7 Ekim olaylarından gereken dersi çıkarmadığını belirten Şahin, “Bu saldırılar devam edecek. PKK bunun işaretlerini veriyor. Küçük çaplı saldırılar daha büyük çaplı saldırıların habercisidir. Hükümetin 6-7 Ekim’de bir gerçeğe uyanması lazımdı. Ama maalesef uyanmadı. Sadece bir kâbus gördü, o kâbustan kalktı
ve tekrar kaldığı yerden devam ediyor.” dedi.
KÜRTLERİN HAKLARI SADECE PKK İLE GÖRÜŞÜLEMEZ
Kürt halkını ilgilendiren konularda PKK ile görüşülme yanlışından vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen Avukat Sıdkı Zilan, “PKK silahla varlığını devam ettiren bir örgüt olduğu için silah bırakmaz. Silahı bıraktıklarında PKK diye bir şey kalmaz. Bunu da göze alamazlar. Süreçte devlet, PKK dışında yeni muhatapları bu sürece katmak istemiyor. PKK ise bütün Kürtleri temsil etmiyor. Onunla yapılan bir çözüm, bütün Kürtleri bağlamaz. Birçok kişi bunu dillendiriyor. Bunun formülü şudur; silah ile ilgili durum PKK ile devlet arasında olan bir sorundur. Halk silahların susmasını istiyor. Kürt halkının tamamını ilgilendiren konularda bölgede yer alan sivil toplum kurumlarının ve siyasetçilerin olduğu bir kongre toplanıp bir temsil heyeti oluşturulmalıdır. Bu heyetin içinde her kesimden temsilci olmalıdır. Böyle bir heyetle Kürtlere verilecek haklar üzerinde görüşülebilir.” diye konuştu.
HERKES KENDİSİNE GÖRE BİR ÇÖZÜM İSTİYOR
PKK’nin kendisi dışındaki Kürtleri temsil etme vekâleti olmadığını belirten Zilan, “Vekâletsiz de iş göremez. KCK ve YDG-H gibi kriminal yapıların hiçbiri evrensel hukuka ve insani değerlere göre meşruluğu yoktur. Yapıları muğlaktır, şeffaf değiller ve hesap vermiyorlar. Bölgede yaşayan Kürtler şunu söyleyebilmeli: Ey devlet, PKK ile PKK’nin sorunlarını görüşebilirsin. Kürt meselesini PKK’ye bağlayamazsın. Bizim ne hakkımız varsa ver. Bizim meşru temsilcilerimizi muhatap al. Çözüm sürecini herkes kendine göre istiyor. Hükümet kendi iktidarını sağlamlaştırmak istiyor. PKK de aynı şekilde kendine alan açmak istiyor” diye konuştu.
AK PARTİ VE PKK’NİN DURUMU ZORDADIR
HALK PKK’NİN EYLEMLERİNDEN RAHATSIZ
PKK’nin yaptığı eylemlerin toplumun tamamında rahatsızlık oluşturduğunu söyleyen Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Vahap Coşkun, “PKK-KCK tarafından ikide bir, ‘çözüm sürecini sona erdiririz, buna mahkûm değiliz’ şeklindeki açıklamaları sürece zarar veriyor. Bu dili terk etmeleri gerekiyor. Toplumun tamamı eylemlerin sona ermesini istiyor. Halk PKK’nin eylemlerinden ciddi bir şekilde rahatsız oluyor. Bu eylemler bölgede provokasyonlara açık bir zemin oluşturuyor. Eylemlerin durması sadece devletin ve hükümetin talebi değildir. Bu halkın talebidir. Bu eylemler halkın yaşamını olumsuz yönde etkileyen eylemlerdir.” dedi.
SÜRECİN DEVAM ETMESİNİ İSTEMEYENLER VAR
Hem devlet hem de PKK içinde bu sürecin devam etmesini istemeyen farklı grupların olduğun söyleyen Coşkun, “Bu sürecin iyiye gideceğini düşünüyorum. Bu tür süreçlerin ilerlemesi kolay olmuyor. Dünyanın birçok yerinde böyle süreçlerde sıkıntılar yaşanmıştır. Çünkü 40 yıllık bir çatışma sürecinde kendi içerisinde farklı davranış kodları, farklı yapılanmalar ve farklı menfaat ilişkilerini oluşturmuştur. Hem devletin hem de örgütün içerisinde bu süreçten rahatsızlık duyan kesimler olabilir. Bu süreci sabote etmeye y
önelik eylemlerde bulunabilirler. Bunları boşa çıkarmak gerekiyor. Bunu boşa çıkarmak için de sürecin arkasında durmak gerekir. Tarafların vites yükseltmesi gerektiğini düşünüyorum. Vites yükseltmek PKK için eylemlerin sona ermesi anlamına geliyor. Hükümet için de atması gereken adımların ve siyasete dönüş için gerekli tedbirlerin alınmasını ifade eder.” dedi.
KAMU GÜVENLİĞİ HALKIN MALI VE CANIDIR
Kamu güvenliğinin sadece devlete ait kurumların güvenliği anlamına gelmediğini, bütün vatandaşların canının ve malının bu kapsamda olduğunu söyleyen Coşkun, “Sivil bir vatandaşın hayatını kaybetmesi de kamu düzenininin ihlal edilmesidir. Kamu derken biz salt devletten bahsetmiyoruz. Kamu dediğimiz şey hepimiziz. Bütün bireyler olarak kamuyu oluştururuz. İçinde bulunduğumuz caddeler, sokaklar bunlar hepsi kamusal alanlardır. Buraların hepsinin güvenliğinin sağlanması temel bir dert olmalıdır. Sadece kamu derken devlet görevlilerine yapılan eylemleri anlamamak lazım. Kamu güvenliği derken her bir vatandaşın malının ve canının güvende olduğu bir durumdan bahsediyoruz.” diye konuştu.
HALK TOPLUMSAL BARIŞ İSTİYOR
Türkiye’de halkın toplumsal bir barış istediğini vurgulayan AK Parti Diyarbakır eski Milletvekili ve Akil İnsanlar Heyeti Üyesi Abdurrahman Kurt, “Halkın tavrı çok önemlidir. Bu toplum barışı istiyorsa buna sahip çıkmak durumundadır. Şimdiye kadar sahip çıkıldı. En olumlu gelişme budur. 6 -7 Ekim olaylarını halkın tepkisi durdurdu. HDP’nin toplum tarafından kınanması, suçlanması ve şu anda moral boyutuyla psikolojik üstünlüklerini kaybetmesini sağlayan ortam barışa olan bağlılık ile ilgilidir. Bu umut vericidir” dedi.
ÖCALAN ÖRGÜTÜNE HÂKİM OLABİLECEK Mİ?
PKK ile devam eden süreçte örgüt tarafından yapılan açıklamaların sürece zarar verdiğini belirten Kurt, “Bu süreç Öcalan’ın, silahların miadını durdurduğunu ifade etmesiyle başladı. Hükümet de sorunlarımızı konuşarak çözebiliriz inancıyla bu süreci başlattı. Toplum barış istiyor ve bu sorunun çatışmayla çözülemeyeceğini biliyor. Bu süreç bozulursa Öcalan’ın talepleri yerine gelmemiş olur. Öcalan’ın son sözü söyleyeceğini biliyoruz. Bu talepte bulunan ve ‘bana bir fırsat verin’ diyen Öcalan bakalım bu süreçte kendi örgütüne hâkim olabilecek mi? Birlikte göreceğiz” diye konuştu.
ÖRGÜT ON BAŞLI BİR SÜREÇ İZLİYOR
Kandil’den yapılan açıklamaların eski Türkiye’de ki Genelkurmay, Yargıtay ve YÖK gibi kurumların yaptığı vesayetçi açıklamalara benzediğini söyleyen Kurt, “Örgüt bu konuda on başlı bir süreç izliyor. Bu gün HDP’nin, Karasu’nun, Karayılan’ın yaptığı açıklamaları yan yana koyun hangisini ciddiye alacaksınız? Bu Öcalan’ın sorunu, Öcalan’ın örgütle ilişkisinde bir yetersizlik varsa yapacak bir şey olmaz. Uluslararası güçlerin bu sorunun çözümünü istemediğini biliyoruz. Bu on başlılık içerisinde herkes kendini bir ülkeye yakın hissedip bir tavır içinde olursa bir çözüm çıkmaz süreçten.” şeklinde konuştu.