Hüseyin Kaya / Doğruhaber/Haber Yorum

Mağdurların, mazlumların haklarının korunması için dünyanın birçok yerinde Sivil Toplum Kuruluşları kurulmuş, kurulmaya devam etmektedir. Bu kuruluşlarda ideolojik olarak sola yakın olanlar genellikle her zaman bir adım öndedirler. Bunun sebebi olarak diğer ideolojik kesimlerin bu meselenin önemini yeterince anlayamamış olmaları kadar, baskıcı rejimler karşısında bedel ödemeyi göze alamamış olmaları da sayılabilir.

“Kim olursa olsun, zalime karşı mazlumdan yana” sloganına sahip olan Mazlum Der bu açıdan farklı bir yerde zikredilmeyi hak ediyor. İslami kesimin öncülüğünde 1991’de kurulan dernek o günden bugüne önemli işlere imza attı, insan hakları ihlalleri ile etkin bir şekilde mücadele etti, mazlumdan yana bir tavır sergiledi.

Sol ve sosyalist çevrelerin mağduriyetlerine ilgi gösteren bir İHD varken Mazlum Der’in genel olarak tüm mazlumlara; ama özelde seslerini duyuramayan İslami kesimlere yönelmesi ve onların sesi olması önemliydi. Bu konuda önemli çalışmalar yaptı, raporlar hazırladı.

Sonra yönetimde değişiklikler olmaya başladı. Eskiden İslami kimlikleri ile bilinen ama hâlihazırda sola ve hatta PKK çizgisindeki siyasete yakın duran isimler Mazlum Der yönetimine geldiler. Özellikle de Kürtlerin yaşadığı bölgelerde Mazlum Der birçok konuda İHD ile ortak etkinliklere imza attı.

Aslında geçmişte de Mazlum Der’in kimi uygulamaları eleştirilmiş ama dönemsel şartlar ve etkili bir medyanın olmayışı birçok şeyin gözden kaçmasına neden olmuştu. Mesela 92-93’te yaşanan bir olay hafızalardaki tazeliğini halen muhafaza etmektedir. O tarihte PKK, İslami çalışmalar yürüten Müslümanlara savaş açmıştı. Cizre’de de muvahhit bir âlim ve davetçi olan Molla Zeki Atak, PKK’li canilerin saldırısı sonucu şehid edilmişti. Bu olaydan sonra çatışmalar her tarafa yayılmış ve bölge Müslümanları İslam’ın izzet ve onurunu Marksist PKK çetesine karşı canları pahasına savunmuşlardı.

Cizre’de PKK’ye boyun eğmeyen Müslümanlar bir mahallede muhasara altına alınmışlar ve uzun süre her ihtiyaçtan mahrum kalmışlardı. Yardıma gitmek isteyen iki Müslüman kaçırılmış ve işkencelerle şehid edilmiş ama cenazelerine ulaşılamamıştı. Mekke’de müşriklerin uyguladığı ambargoya benzer bir durum vardı Cizre’de. Açlık baş göstermek üzereydi. İşte tam o sırada Mazlum Der’in yardım kamyonları gönderdiği ve bu yardımların PKK üye ve sempatizanlarına ulaştırıldığı bilgisi yayıldı. Bu olay bölge Müslümanlarının kafasında Mazlum Der için soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu; ama fazla da üzerinde durulmadı ve “iyi niyetle yapılmış bir yardımın yanlışlıkla yanlış ellere verilmesi” denerek meselenin üzeri örtüldü.

Günümüze gelinceye kadar Mazlum Der’in iyi ve kapsayıcı uygulamaları gündeme getirildi ve özellikle bazı şubelerin bu alandaki çalışmaları dikkat çekti. Ancak “bazı şubelerin” de merkezde durmayıp PKK’ye yakın görünmesi üzüntü ve şaşkınlığa sebep oldu. “Hayır” diyorlar; tekzipler yayınlıyorlar ama maalesef görünen bu. Bu eğer bir algı ise Mazlum Der’e düşen “Mazlumlara ideolojik kimliğine göre yaklaştığı” algısına karşı bir tavır geliştirmek, kimliğini sormadan mazluma sahip çıktığını göstermektir.

Bakın A. F. Ünsal’ın 6-7 Ekimdeki PKK vahşeti konusundaki yorumu meseleyi netleştiriyor: “Bu bağlamda HDP, HDP’ye yakın derneklerle Hüda-Par ve Hüda-Par’a yakın derneklerin birbirlerine yönelik saldırıları akabinde tırmanan gerilimin aynı hızla düşürülmesi gerektiğini özellikle vurgulamak istiyoruz.”

Saldıran belli, yakıp yıkıp yağmalayan, vahşi cinayetler işleyenler belli ama Mazlum Der başkanı “meseleyi derneklerin birbirlerine yönelik saldırıları” olarak görüyor, gösteriyor. Bu sözlerde adalet ve insaftan eser olduğunu söyleyebilecek kimse var mı?

Mazlum Der’in hemen savunmacı pozisyona geçmesi doğru değil. Kuruluş felsefesinden ayrıldığı görüşü de sadece bize ait değil. Bakın A. Dilipak, Mazlum Der üyeliğini askıya aldığında şunları söylemişti: “Kuruluş felsefesinden uzaklaştı diye düşünüyorum. Kendi ütopyasını açıklarken kendi medeniyetinin alametifarikası olan kavram ve kurumlarla bağını kopararak, bu konuyu seküler düzlemde ele almaya başladı. Alametifarikalarımızı (ayırt edici özelliklerimiz) kaybetmeye başladık. Belki biraz sıradanlaştık.”

Eleştirilerimiz ıslah amaçlıdır ve üzüntümüzden kaynaklanmaktadır. Umuyor ve diliyoruz ki, Mazlum Der yöneticileri kimi şubelerin kuruluş felsefesiyle olan uyumsuzluğu konusunda önlem alırlar.