ANKARA - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muharrem Ayı münasebetiyle Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Muharrem Aşı verdi.

Muharrem Ayı münasebetiyle Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Muharrem Aşı veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, Kerbela’da hep birlikte Yezid’in ordusunun karşısında olan insanlarız. Dersim’de zulmün karşısında olan insanlarız. Sivas’ta, Gazi Mahallesi’nde, Çorum’da, Kahramanmaraş’ta her türlü ölümün karşısında saf tutan insanlarız. Hiç kimsenin ölümüne sevinmeyiz; hiç kimsenin yaşamasına hüzünlenmeyiz. Aynı toprakların ve medeniyetin insanlarıyız, aynı yolun yolcularıyız.” dedi.

“Hazreti Hüseyin, bize, iyi ve kötü arasındaki farkı öğretmiştir”
10 Muharrem’in, bir ibret tarihi, insanlığa en büyük derslerin verildiği tarih olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hazreti Hüseyin, Hak yoluna koyduğu canı ile bize, iyi ve kötü arasındaki farkı öğretmiştir. Hazreti Hüseyin, bir 10 Muharrem günü, bize Hak ve batıl mücadelesini göstermiştir.” dedi.

"1375 yıl sonra her karışı Kerbela olan bir coğrafya için derin bir hüzne gark oluyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son yıllarda, geniş coğrafyamızın her bir karışının adeta bir Kerbela olduğuna işaret ederek, “1375 yıl sonra her karışı Kerbela olan bir coğrafya için derin bir hüzne gark oluyoruz. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, var olan manzara ne Hazreti Hüseyin efendimizin, ne Hazreti Hasan, ne Aliyyül Mürteza Efendimizin, ne de Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin tasvip edeceği bir manzaradır. Hazreti Hüseyin Efendimiz, kahramanca can verirken, böyle bir manzara için can vermedi. Hazreti Hüseyin Efendimiz, ‘Şehitlerin Seyyidi’ ünvanını kuşanırken, böyle bir tefrikayı asla arzu etmedi. O zaman, bu nedir diye sormamız gerekiyor. Nereye gidiyoruz diye sormamız gerekiyor. Önce samimiyetle kendimize, sonra da kardeşimize, bu hal nedir diye sormamız, en güçlü şekilde bu hali sorgulamamız gerekiyor.” diye konuştu.

“Mezhepler üzerinden terör meşrulaştırılamaz”
Irak’ta, üzerine bombaları bağlayan katillerin gidip, başka mezhepten olan Müslümanların arasına dalıp camilerde, türbelerde Müslümanları katlettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şu değerlendirmede bulundu: “Kendilerine istedikleri kadar sıfat taksınlar, Şii desinler, Sünni desinler… Onların tek sıfatı vardır, o da katildir. Terör örgütleri, belli mezheplere sırtlarını dayıyor, belli mezheplerden militan devşiriyor, belli mezheplerin mensupları tarafından korunuyor ve kollanıyor. Kendilerine ister Şii, ister Sünni, ister Nusayri, ister Alevi desinler. Kendilerine Selefi veya Vahhabi desinler. Aslında onların tek sıfatı vardır, o da teröristtir. Öyle ülkeler var ki, teröriste Şii sıfatını takıp, terörü meşrulaştırabiliyor; Nusayri deyip devlet terörünü, katliamı meşrulaştırabiliyor. Öyle ülkeler var ki, terörist, katil Sünni diyerek vahşeti meşrulaştırıyor. Hazreti Hüseyin’in izinden gittiğini söyleyip Yezidleşenleri; Hazreti Nebi’nin izinden gittiğini söyleyip İblisleşenleri büyük bir iç burkuntusuyla izliyoruz.”

“Tüm bu cinayetleri sorgulamak zorundayız”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, camide namaz kılanların arasına girip, üzerindeki bombayı patlatana, Şii deyip de bu cinayetini meşrulaştırmanın, hiç şüphesiz Yezid’in safında yer almak olduğunu, türbelere girip, üzerindeki bombayı patlatmak suretiyle çocukları dahi katledene, Sünni deyip bu katliamını meşrulaştırmanın da hiç tereddütsüz Yezid’in yanında saf tutmak olacağını söyledi.
İslam coğrafyasını tefrik eden ve kana bulayan sebeplerin hiç birisinin çözümsüz olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kan ve gözyaşının boşuna aktığını; çatışmaların, kavgaların, bu öfkenin, son derece yapay gerekçelere dayandığını anlattı.

“Musul’da, Kerkük’te insanlar öldükçe, Müslümanlar değil nifak kazanıyor”
Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne Türkiye’de 77 milyonun fertleri arasında, ne de İslam coğrafyasının halkları arasında suhuletle çözüme kavuşturulmayacak hiçbir mesele bulunmadığını vurguladı. Akan her damla kanın, kardeş kanı; akan her damla kandan sevinenin ise, kardeşlerimizin düşmanı olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dostu ve kardeşi üzmekten, düşmanı sevindirmekten bir an önce vazgeçmek, aklı olan, vicdanı olan her insanın mesuliyetidir. Necef’in türbelerinde Şii’ler öldükçe, Sünniler değil, düşmanlarımız kazanıyor. Bağdat’ın camilerinde Sünniler öldükçe, Şiiler değil, tefrika kazanıyor. Şam’ın, Halep’in, Humus’un, İdlib’in, Hama’nın yoksul sokaklarında çocuklar öldükçe, Nusayriler değil, fitne kazanıyor. Musul’da, Kerkük’te insanlar öldükçe, Müslümanlar değil nifak kazanıyor.” dedi.  (İLKHA)