Kurban eti dağıtmak için sokağa çıkan ve uğradığı saldırıda hayatını kaybeden 16 yaşındaki Yasin Börü de onlardan biriydi. Yasin ve üç arkadaşının cesedi bıçaklanmış, balkondan atılmış, üzerlerinden arabayla geçilmiş ve başları taşla ezilmiş halde bulundu. Hüda Par üyelerinin evlerine, araçlarına, işyerlerine sistematik saldırılar yapıldı. Olayların seyrini, içeriğini ve buna karşılık kendilerinin ne yaptığını Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ile konuştuk.

2013 başında kurulan Hüda Par (Hür Dava Partisi) Mustazaflar hareketinin partileşmiş devamı olarak biliniyor ama Mustafazaflar ile Hizbullah arasındaki devamlılık parti sözcülerince reddediliyor ve “Hizbullah ile tek ilişkimiz taban ortaklığı” deniyor.

En başından, hakkınızdaki algıdan başlayalım: Hüda Par ile IŞİD arasında herhangi bir ilişki ya da işbirliği var mı? Nerede benzeşiyor nerede ayrılıyorsunuz?

IŞİD ile aramızda hiçbir ilişki de yok benzeşme de yok. Daha önce de defaatle belirttik. IŞİD ile Hüda par’ı birbirinin aynıymış veya destekliyormuş gibi göstermeye kalkmak İslam’dan tamamen habersiz olmak demektir. Çizgi olarak biz şunu savunuruz: İslam ümmeti için en büyük tehlike tekfirci düşüncedir. Diğer iki tehlike ise mezhep ve ırk taassubudur. IŞİD hem tekfircidir hem mezhep taassubu vardır. Biz IŞİD’in ne zihniyetini ne de pratiğini benimseyemeyiz.

IŞİD BİZİ DE TEKFİR EDİYOR

İslam dışı mı görüyorsunuz peki bu düşünceyi?

Biz bunun İslam’ın doğru bir yorumu olduğunu düşünmüyoruz. Onlar bizi tekfir ediyorlar ama biz onları tekfir etmiyoruz. Eğer edersek bizim onlardan farkımız kalmaz.  

Onlar sizi nasıl tekfir ettiler? Somut bir şey var mı, nasıl öğrendiniz bunu? 

Bir ara tekfir ettikleri grupların listesini yayınladılar. Daha birkaç gün önce, onların arasına katılan ve bir müddet durup geri dönen birisinden bize aktarıldı. Orada Türkiye’den katılmış uzun sakallı Kürt bir molla sürekli olarak Hüda Par aleyhine konuşuyor, tekfir ediyor diye anlattı.

BU İŞ SİYASETLE OLMAZ DİYORLAR

Peki, sizi tekfir etme nedeni ne IŞİD’in?

Birkaç nedeni var. 1) Diyorlar ki siyasetle bu iş olmaz, silahla olur. Siz hem laik demokratik bir sistemin kurallarıyla hareket ediyorsunuz hem Müslüman olduğunuzu iddia ediyorsunuz. 2) Diyorlar ki şia tamamen kâfirdir, onların küfründen şüphe eden de kâfirdir.

IŞİD ZİHNİYETİ HER ZAMAN VARDI

IŞİD nevzuhur bir terör örgütü. Suriye’de iç savaş başlayalı üç yıl oldu, IŞİD’in etkinlik göstermesi ise bir, bir buçuk yıl. IŞİD sizce doğal bir örgüt mü, bir icat mı?

IŞİD’in sahip olduğu zihniyet ne Suriye’deki olaylarla ne Irak’ın işgaliyle ortaya çıkmış değil. Kökü çok daha eskilerde. İslam tarihinin her döneminde bu zihniyete sahip insanlar vardır. Ama sayıları ve güçleri bu kadar mıdır o ayrı bir konu. Ama bu tür düşüncelere sahip insanların sayısındaki artışın sebeplerine bakmak lazım. Son dönemde Müslümanların daha kabul edilebilir yöntemlerle sahneye, sosyal ve siyasal alanlara çıkmaya çalışmalarının önüne setler, engeller çekiliyor. 1991’de bir FIS olayı var Cezayir’de. Mısır’da en son İhvan’a yapılan darbe var. Batı hep demokrasi özgürlük götüreceğiz diye ülkeler işgal ediyorlar ama batının çıkarlarına zarar vermeyen ama oradaki dindar mütedeyyin insanlara kan kusturan rejimlere hiçbir şey demiyorlar. Körfez ülkeleri mesela. Böyle olunca özellikle gençlerin bu tür radikal düşüncelere daha kolay kaymasının da yolu açılmış oluyor.

Batı, dini radikalizm dışında seçenek bırakmıyor mu diyorsunuz?

Kendi inancını yaşayabileceği, siyaset yapabileceği, nefes alabileceği bir alan bulamayınca bir nevi bir ümitsizliğe kapılıyor gençler ve bu tür seslere daha fazla kulak kesiliyorlar.

SALDIRILAR PARTİDEN ÖNCE BAŞLAMIŞTI

6-7-8 Ekim tarihinde bölgede size de yönelen PKK şiddetini, Kobani olaylarının ayak seslerini ve o günlerde ne yaşadığınızı kronolojik olarak özetler misiniz?  

Hüda Par açılmadan önce Mustazaflar Hareketi olarak ilan edilmişti. 27 Mayıs 2012’de ahde vefa mitingiyle. Ondan önce Mustazaf-Der vardı, Mustazaf Der’in yargı kararıyla kapatılmasından sonra o mitingi yapmış ve siyasi hareketimizi ilan etmiştik. Mustazaf Der 2005’te kurulur kurulmaz ona ve yakın olan derneklere PKK’dan düzenli eylemler de başladı. Durup dururken saldırılar da olmuştur, bir yerdeki herhangi bir protesto eyleminde kalabalığın yönü kasıtlı olarak teşkilat binamızın olduğu sokağa caddeye çevrilerek camlarımız taşlanmıştır. Bir yerden bir cenaze gelmiştir, askerle devletle çatışmışlardır, gelip bizi taşlamışlardır. Yurt dışında bir şey olmuştur yine günah keçisi olarak bizi seçmişlerdir. Dolayısıyla biz buna alıştık. Sadece Diyarbakır’da Batman’da Mardin’de değil. Adana şubemiz defalarca saldırıya uğramıştır. 2011 5 Mayıs’ın da Yüksekova şubemizde, derneğin şube başkan yardımcısı Ubeydullah Durna dernek binasında, emniyet binasına 100 metre mesafede ve kameralar kayıttayken katledildi. Daha önce pek çok kez saldırıya uğramıştık, yaralılarımız olmuştu ama ilk kez bir saldırı ölümle sonuçlandı. Şiddet dozu gittikçe de arttı. Aralık 2012’de partimiz kuruldu, Mart ayında saldırılar başladı. Ceylanpınar ilçe teşkilatımız açıldı, iki gün sonra Molotoflu saldırıya uğradı.

Bütün bu süreçlerde PKK-HDP çizgisindeki Kürt siyasi hareketi ile herhangi bir irtibatınız oldu mu?  

Parti kurulduğunda bir bildiri yayınlayarak herkesin siyaset yapma hakkı vardır, Hüda Par da bir siyasi parti gibi davranırsa olabilir tabi gibi açıklama yapmışlardı. Daha sonra basın aracılığıyla DTK çatısı altına da çağırmışlardı ama DTK’nın ne olduğu da malum tabi, Öcalan “onlar isterse, onlara da yer var DTK’da demişti.

HÜDARPARLILAR İNFAZ EDİLECEK DİYE İLAN ETTİLER

Hem siyaset yaparlarsa rekabete hazırız deyip hem saldırmanın anlamı ne?  

Biz onu, partiye zaten saldıracaklar, alt yapısını böyle oluşturuyorlar, diye okuduk. Eylül’de Hilvan binamıza saldırdılar ve bunca zamanda ilk defa bize saldıran fail yakalandı, bakın ilk defa. 200’ün üzerinde saldırı oldu oysa. Kurban bayramında Mustazaf Der’in kurban derisi toplayan üyelerine saldırılar oldu. Yasin Börü ve arkadaşları kurban eti dağıtırken saldırıya uğradılar. Hâlbuki 1 Ekim’de süreç yürüyor, yol haritası verildi denilmişken 6 Ekim’de Mehmet Öcalan İmralı’dan döndü ve “Kürtlerin olduğu her yerde direnilecek” diye bir açıklama yaptı. Sonra Kandil’den daha sert bir açıklama geldi. Nerede bir IŞİD üyesi, destekçisi kim varsa kesinlikle Kürdistan’da hayat hakkı tanınmayacaktır diye. 6 Ekim’de de olaylar vardı ama bu açıklamayla birlikte 7 Ekim’de olaylar çok şiddetlendi. PKK’nın gençlik örgütü YDG-H üzerinden de “silahlanın, nerede bir Hüda-Par üyesi görülürse infaz edilecek” şeklinde yayınlar yapıldı. Sonradan “IŞİD ile biz onları asla ilişkilendirmedik” vesaire gibi açıklamaları oldu ama Basra harap olduktan sonra. Üstelik hepsinin kaydı var (bu esnada Zekeriya Bey YDG-H adreslerinden atılan Hüdaparlılara ölüm twitlerini gösteriyor) Mesela Batman milletvekili Ayla Akat “Batman’da “diz çök PKK, Işid gelecek diye Hüdaparlılar slogan atıyor. Hüdapar’ın bununla alakası yok diyenler siz de Işid’çisiniz” twit atıyor.(twitin imajını gösteriyor.)

HÜDA PAR = IŞİD DEĞİLDİR, ALAKASI YOKTUR

Peki Batman’da Hüda Parlılar bu şekilde slogan attı mı?

Niye atsınlar ki? Batman’da Hüda Parlılar slogan atarsa “diz çök PKK biz geliyoruz” diye atarlar. Niye Işid desinler ki. Deseler, en fazla Hizbullah gelecek derler. Batman’da Işid yok, Hüda Par var.

Şimdi biz öyle demedik diyorlar ama açıkça Hüda Par’ı hedef gösterdiler. Hüda Par = IŞİD dediler ya da AK Parti IŞİD’i destekliyor dediler. Hükümet Kobani için koridor açmış. Yaralanan YPG’liler Türkiye’de tedavi ediliyor, IŞİD’çiler alınmıyor sınırda ölüyor ama hala AK Parti IŞİD’i destekliyor diye propaganda yapılıyor. Halkımız ya da Kürt dediklerinde mutlaka sadece PKK’yı kastediyorlar ve PKK’lı olmayan Kürtler, Kürtlerin düşmanıdır, haindir, satılmıştır, kontradır falandır filandır diye yayın yapıyorlar.

SURİYE’DE TARAF TUTMUYORUZ

Açmak için soruyorum: Suriye’deki savaşta taraflardan birini destekliyor musunuz?

Hiçbirini desteklemiyoruz çünkü biz savaş Suriye’de savaş olmasını desteklemiyoruz. Savaş başlamadan önce partimiz henüz kurulmamıştı, ben bir derneğin başkanıydım ve dedik ki; “Suriye’de bir savaş çıkarsa büyür, bunun kimseye faydası olmaz, insanlar ölür, Suriye viran olur, önünde sonunda bir masa etrafında toplanılır. Öyleyse rejim üzerinde söz sahibi olan İran, orada bazı muhaliflerle ve bir dönem Esed ile diyalogu olan Türkiye ve -Mısır’da o zaman İhvan devrilmemişti- İhvan bir araya gelsin de –bu, ümmetin bir iç meselesidir- tarafları bir masa etrafında toplasınlar, herkes bir adım atsın bir arada yaşayacak bir formül bulsunlar, bir hal çaresine bakılsın” diye çağrı yaptık. Biz Suriye’de taraf tutmuyoruz. 

PYD’NİN KOBANİ’DE NE YAPTIĞINI BİLİYORUZ

Kobani’ye nasıl bakıyorsunuz peki?

Orada sürekli Kürtlerle IŞİD savaşıyor gibi propaganda yapıyorlar ama hayır. Kobani’deki savaş Kürtlerle IŞİD’in savaşı değildir, PYD ile IŞİD’in savaşıdır, alan kapma meselesidir. IŞİD Kobani’ye gelmeden önce zaten PYD orada kendisine tabi olmayan bütün Kürtleri dışladı, Kobani’den sürdü. Suriye’de 16 tane Kürt partisi vardı. Suriye Kürtleri kendi aralarında bir birlik oluşturdular, sekiz üyeli bir konsey kuruldu. Sadece PYD’nin elinde silah olduğu için -PKK, PYD’yi silahlandırdığı için- orada 40 yıllık Kürt partileri olmasına, PYD daha 10 yıllık bir parti olmasına rağmen 8 üyeden 4’ü PYD’den, 4 üye diğer 16 partiden olabildi. Dayattı yani. Oradaki Kürtlerle biz görüştük. Buna rağmen biz çatışmayın uzlaşın dedik. Nihayetinde bazılarının liderlerini öldürdüler, bazılarını sürdüler. PYD’yi biz zaten PKK’nın geçmişinden de biliyoruz. Konseydeki bazı Kürtler Özgür Suriye Ordusu’na katılmalıyız diyorlardı, PYD Esed’in yanında yer aldı. Orada Kürtler kendi içlerinde birlik sağlayabilmiş olsalardı Kobani bu kadar zor duruma düşmeyecekti.

Bu dediğiniz, düne dair. Bugün PYD Kobani’de IŞİD’e karşı savaşıyor. Ne düşünüyorsunuz?

Aynıdır. Kobani’de sivil Kürtler katliama uğrayacak deniyor ama orada sivil kalmadı. Kalanlar silahlı unsurlardır.

KOBANİ’DEKİ SAVAŞ BİZİM SAVAŞIMIZ DEĞİL

Peki Kobani’deki savaşta taraf tutmanız gerekse?

Biz taraf tutmayız. IŞİD’in zihniyetini de pratiğini de reddettiğimizi az önce söyledim. PYD’nin de biz zihniyetini de pratiğini de reddediyoruz. Ve bu savaşın bir Arap-Kürt savaşı olmadığını çok iyi biliyoruz. Bu bir alan kapma mücadelesi. Bu savaş bizim savaşımız değil. Oradan gelenlere de herkesten önce biz koştuk, sessiz sedasız yardım götürdük.

PKK DİNDAR KÜRTLERE DÜŞMAN

90’lı yıllardaki durumu biliyoruz ama PKK Hüda Par’ı neden kendine hedef seçti seçiyor?     

Birkaç sebebi var. Siyasi rakip olarak görüyor ama bence bu çok önemli değil. Önemli sebep bence Hüda Par’ın İslami bir yapı olması. PKK Marksist bir yapı olduğu, Marks’ın da dini afyon olarak gördüğü sır değil. Öcalan’ın Kandil’in din hakkında ne düşündüğü de malum. Asıl sebep bu bence.

Son dönemde PKK-HDP siyasi çizgisinin dindar Kürtleri kucaklama çabasını neye yordunuz?

Demokratik İslam Kongresi vesaire yaptılar ama mesajlarını okursanız, İhvan İslam’ını, Sünni İslami geleneğini reddedip ona karşı kültürel İslam’ı diriltmek istediklerini görürsünüz. İslam halkımızın kültürüdür, buna saygı duyuyoruz diyorlar. İslam’ı folklorik bir unsur olarak görüyor ve “eğer insanlar İslam’ı hayatlarının merkezine koyarlarsa bunu siyasal İslam olarak değerlendirir ve hedefimize koyarız” diye de açıkça söylüyorlar. İslami inanca sahip, sağlam dini eğitim almış bir Müslüman’ın Marksist bir örgüte destek vermesi kolay olmadığını onlar da biliyor. En büyük neden bu. Bu anlamda sadece Hüda Par değil bütün dindar insanlar hedeftir. Zaten bu olaylarda sadece AK Parti, Hüda Par ve Saadet partisi hedef alındı. Bölgede başka parti yok mu?

ESPİNOZA’YI DİYARBAKIR’DAN KOVDUK

Var mı, bölgede etkinliği tabanı olan üç parti var, AK Parti, HDP ve Hüda Par…

Saadet Partisi’nin bölgede çok ciddi bir varlığı yok elbette, Saadet Partisi CHP’den daha fazla oy alıyor değil ama saldırıya uğruyor. Nedeni bu, siyasi rekabet değil. Üçüncü neden ise bence çok önemlidir. O da olayların Demirtaş’ın Amerika dönüşünde olması çok manidardır.

Neden?

Geçen Ramazan’da Gazze bombalanırken, iki binden fazla şehit verilirken, binalar çocuklar üzerine yıkılırken Amerika’nın Adana başkonsolosu Espinoza geldi Diyarbakır’da Şeyh Sait Meydanı’nda HDP ev sahipliğinde bir iftar verdi. Müslümanlarla alay eder gibi. Orada Diyarbakırlı sivil toplum derneklerinin katıldığı bir protesto eylemi yapıldı. Çadırın üzerinde Amerika bayrağını görünce protestocular masa sandalyeleri devirdiler, çadırı yıkmadılar ama iftarı da yaptırtmadılar, yemeklere de dokunmadılar. Orada örgütten birisi basın mensuplarından biri diyor ki “gel gel şu yemekleri devireyim, sen çek onları, tepki olsun”. Zaten fakirin ekmeğine göz diktiler vesaire diye propaganda yaptılar.

Yani?

Espinoza Diyarbakır’da o iftarı veremedi, şehirden kovulmuş oldu. Bu onlarda çok büyük acı oluşturdu, bunu da bizim hanemize eksi olarak yazdılar.

ABD VE İSRAİL’İN PLANLARINI BOZUYORUZ

Amerika bu sebepten mi Hüda Par’a saldırtıyor PKK’yı?  

Bunu demiyorum fakat zaten parti programımızı okuyan herkes biliyor ki, biz İsrail’i devlet olarak kabul etmiyoruz. Orası Filistin’dir, Siyonistler Filistinlilerin topraklarını işgal etmiştir. Bizim bu duruşumuz, İslami kimliğimiz İsrail’in ve Amerika’nın bölgedeki planlarını bozuyor. Kobani’de kurulan film platosu, PYD’yi insanlığı savunan kahramanlar olarak gösterilmesi bir şeylere hazırlık yapıldığının göstergesi. Muhtemelen PKK’yı terör listesinden çıkarmaya hazırlanıyorlar ve bunun karşılığında da bize saldırılması talimatı verilmiştir, PKK bunu bahşiş gibi algılamıştır. Çünkü zaten eskiden beri varlığımızdan hoşlanmıyorlar.

PKK SALDIRDI, POLİS MÜDAHALE ETMEDİ

Kobani raporunuza bakınca sistematik bir saldırıya uğradığınız anlaşılıyor. Polisin gecikmesine dair de şikâyetiniz var?

6-7-8 Ekim tarihlerinde deseler ki olaylar çok yaygındı, yetişemedik. Tamam deriz olabilir. Ama biz üç-dört ayda bir bize yönelik saldırıları raporlaştırıyoruz. Daha önce Çukurova’da derneğimize yönelik saldırıda –ki emniyete çok yakın- arkadaşlar kapı arkasına barikat kurmuşlar, buna rağmen kapının arasından bıçakla yaraladılar arkadaşlarımızı. Polis çağrıldı, polis gelmedi bir buçuk saat. 

Neden?

Kesin bir şey söylemek istemem tabi ama olaylar artsın, sivil insanlar ölsün, PKK’nın vahşi yüzü ortaya çıksın ve halkın gözünde PKK düşsün diye kurban olarak ortaya atıldığımızı düşünüyoruz.

Bizi de terörize etmek, şiddete yöneltmek istiyorlar. Bingöl’de emniyet müdürüne yönelik bir saldırı oldu, yarım saat sonra failler bunlar denilen kişiler araç içinde öldürüldü. Yüksekova’da üç sivil asker arkalarından vuruldu, Yüksekova gibi bir yerde 24 saat içinde şüpheliler yakalandı. Van’da Akabe vakfına yakın denilen, 75 yaşında bir amca –Allah şahadetlerini mübarek eylesin- onun da faili yakalandı.

300 SALDIRI OLDU, TEK FAİL BİLE BULUNMADI

Size yönelik saldırılarda durum nasıl?

300’e yakın saldırı oldu, bir tekinin dahi faili yakalanmadı. Sadece Hilvan’da bir cam kırma olayının failleri yakalandı ve salıverildi. Onun dışında hiç fail yakalanmadı. Bakın. Biz devlet değiliz, devlet devletliğini yapmazsa, eğer kolluk vatandaşın güvenliğini sağlamazsa, eğer yapılan vahşi katliamlardan sonra failler yargılanıp yürekler soğutulmazsa bir noktadan sonra artık bazı insanları tutamayabiliriz. Biz diğerleri gibi “fırtına gençlik, tutamıyoruz” vesaire demiyoruz. Şu ana kadar can verdik tuttuk, saldırıya uğradık tuttuk, evet gençlerin kanı fokurduyor, nereye kadar, ne zamana kadar?

OKÇULAR TEPESİNİ TERK ETMEYİN!

Ne diyorsunuz gençlerinize?

Biz diyoruz ki, hayır siz bunu yapamazsınız, siz Müslüman’sanız, Okçular Tepesi’ni hatırlayın, lütfen büyüklerinizi dinleyin. (Uhud Savaşı’nda okçuların kendilerine ‘ne olursa olsun burayı sakın terk etmeyin’ denmesine rağmen savaş kazanıldı zannıyla terk edilen ve 70 sahabenin şehit edilmesine sebep olan olayın geçtiği yer. F.ö.). Asla fevri hareket etmeyin diyoruz. Fakat Okçular tepesini sahabeler bile terk etti! Gençlerimizi ilânihaye okçular tepesinde tutabileceğimizin garantisi yok. Bakın Yasin Börü’nün sığındığı ev belli. Dışarıdakilere telefon eden belli. Kimi aradığını tespit etmek bu kadar zor mu? Çocukların üzerinden arabayla geçen iki çocuklu komşu kadın belli, adresi belli, bunları bulmak o kadar zor mu? Bu kadar şeyden sonra ne düşünsün insanlar? Sadece Ak Parti binalarına saldırılmadı burada. Bu kadar çok saldırı oldu. Bunun dile getirilmesi yeterli değil bizim için. Biz bize yapılan saldırıların faillerinin açığa çıkarılmasını istiyoruz. Hükümet bunları bulmakla yükümlüdür. Azmettiren belli, halkı sokağa çağıran belli, failler belli.

HDP’LİLER NİYE ÖN SAFLARDA DEĞİLDİ?

HDP’li siyasetçiler?

Saldırıdan sonra biz kimseyi şiddete teşvik etmedik vs diyorlar. Şunu söyleyeyim onlara sizin aracılığınızla: vatandaşı sokağa çağırdığınız bütün eylemlerinizde sizin genel merkez ve il yöneticileriniz en ön saflarda boy gösterirken, 6-7-8 Ekim’de neden bir tekiniz dahi meydanda yoktunuz? Bu şuna işaret ediyor: Olayların boyutunu siz biliyordunuz, planladınız ve tehlikeli olduğu için de ortalıkta görünmediniz.

ÖLENLER KİM, FAİLLERİ KİM?

6-7-8 Ekim olaylarında hayatını kaybedenler için bahsedilen sayı bazılarına göre 40, bazılarına göre 48. Sizin rapora göre 9 kişi Hüda Par’dan. Geri kalanlar kimler sizce, failleri kimler?

Hayatını kaybeden asker ve polisler bu rakama dahil mi bilmiyorum. S.Arabistan ve Suriye vatandaşı olanlar var. Hatta Diyarbakır kimsesizler mezarlığına sessiz sedasız gömülenler oldu deniyor.

Ama o spekülasyon olur. Biri ortadan kaybolsa yakınları arar, saklı kalamaz böyle bir şey?

Ama bakın 40-50 Suriyelinin olayların yaşandığı günlerde hastanelere yaralı geldiği söyleniyor. Herkes diyor ki bunlar yabancı, buradakilerden değil. 80 yaşındaki kaynanam bile televizyonda görüp dedi ki ‘bunlar şehirli değil, iki metre genişliğindeki refüjü bile ceylan gibi zıplayarak geçiyorlar, bunlar eğitimli’.

Şimdi PKK-HDP hattından “tanımıyoruz, sokağa bazı provokatörler çıktı” yönünde açıklamalar oldu zaten?  

Hı, o tanımadıkları insanlar yaralınca belediyelerin sağlık merkezlerinde tedavi edildi. Bazıları, belediyenin çamaşırhanesinde saklandı ve tedavi edildi. Bunlar peki neden kayıtlara girmiyor, bunlar provokatörse niye himaye ettiler? Bu soruların cevabı verilmeli.

SADECE SAADET PARTİSİ BAŞSAĞLIĞI DİLEDİ

Meclis çatısı altındaki ya da dışındaki siyasi partilerden size başsağlığı dilemek ya da geçmiş olsun demek için arayan ya da ziyaret eden oldu mu?

Hayır, ne arayan ne gelen oldu. Bir tek Meclis dışındaki bir parti ziyarete geldi, Saadet Partisi genel başkanı Mustafa Kamalak da aradı ve partiden bir heyet geldi. O kadar.

HDP çizgisinden bir temas oldu mu?

Olaylardan sonra Demirtaş görüşmelerin DTK üzerinden yürüyeceğini söylemişti. Sivil toplum da araya girmişti olaylar yaşanırken, Hatip Dicle’nin talebi iletildi. Geldiler bir ön görüşme oldu. Bir yazılı açıklama da yaptık. Bu, kurumlar arası resmi bir görüşme değildi, Hatip Beyin şahsında bir ziyaret olduğunu, kendisi bu olayları kınadığı için, kullandığı dil üslup ve yaklaşım açısından kendisiyle görüşmeyi kabul ettik ve diyaloga kapalı olmadığımızı gösterdik, kapalı da değiliz. Fakat HDP’nin 27 Ekim tarihli açıklamasında bir iki kişinin değil partinin MYK’sının kararında kullanılan dil; Hizbul-kontra. Biz de bunun üzerinde bir açıklamada itham ve hakaret edici dili terk etmezlerse görüşme olmaz” dedik. 

İNSAN DEYİNCE İHD, SADECE PKK’LILARI ANLIYOR

Olaylara dair İHD-İnsan Hakları Derneği’nin raporunu okudunuz mu?

Okudum içler acısı. İhsan hakları alanında çalışan bir STK’ya yakışan bir tutum değil bu. Bir tarafı düşmanlaştırıcı ötekileştirici, diğer tarafı aklamaya çalışan bir rapor. Şaşırdığımı söyleyemem ama. İHD’nin bölgedeki olaylarda ne yaptığını eskiden beri biliyoruz çünkü. İnsan hakları deyince PKK’lıların hakları, halkımız deyince PKK’yı destekleyen halk, demokrasi deyince bizim dediğimiz olmazsa savaş çıkartırız tavrı var PKK’nın. İHD de insan deyince PKK’lıları anlıyor sadece.

HİZBULLAH SİLAH BIRAKMIŞ DEĞİL Kİ!

Sizce bütün bu olaylarda üçüncü bir taraf var mı? Şöyle ki: Hüda Par şiddeti reddeden bir siyasi parti. Bir öncesi Mustazaf Der. Bir öncesi de Hizbullah. Netice itibariyle Hüda Par Türkiye Hizbullah’ın kapladığı alan üzerinde yükseliyor. Ve 90’lar PKK, Hizbullah ve Jitem’in kan döktüğü yıllar olarak yaşandı. PKK’nın sizi şiddete çekmeye çalışan tavrı da düşünüldüğünde acaba üçüncü bir taraf bölgeyi 90’lara döndürmek istiyor olabilir mi? Size ya da tabanınıza bir yerlerden silahlar bizden, silahlanın mesajı geliyor olabilir mi?

Şöyle söyleyeyim. Hizbullah’ı canlandırmaktan söz edilemez çünkü Hizbullah zaten canlı. Ve silahlı. Silah bırakmadı ki Hizbullah. Olduğu yerde duruyor. Sadece çatışmasızlık sürüyor. O yüzden olayların Hizbullah’ın canlandırılıp PKK ile çatıştırılması olarak yorumlanması doğru gelmiyor bana. Peki, birileri PKK ile Hizbullah’ı çatıştırmak istiyor mu? Evet, hem de birden fazla yer. Bu bir vakıa. Kimse üstünü örtmesin.

Size bu anlamda bir motivasyon geliyor mu?

Biz siyasi partiyiz, silahlı bir yapı değiliz.

HÜDAPAR İLE HİZBULLAH’IN SADECE TABANLARI ORTAK

Hüda Par ile Hizbullah arasında nasıl bir ilişki var?

Organik bir ilişkimiz yok. Tabanlarımız kesişiyor.

PKK ile HDP’nin tabanlarının kesişmesi gibi mi?

Hayır. HDP, PKK’nin siyasi koludur. Geçenlerde HDP’lilerden biri “bizim silahlı kanadımız yok” şeklinde bir açıklama yaptı. Doğru. Onların silahlı kanadı yok. Çünkü onlar silahlı yapının siyasi kanadı. Yani onlar hiyerarşik olarak daha aşağıda. Bizim organik bağımız yoktur Hizbullah’la. Aynı geleneklerden geldiğimiz için bazı olaylara bakışımız benzer olabilir, tabanlarımız kesişiyor olabilir ama biz Hizbullah’ın siyasi kanadı değiliz. Veya Hizbullah bizim silahlı kanadımız değil.

HİZBULLAH’I SÜKUNETE ÇAĞRIYORUZ

Allah muhafaza, diyelim ki PKK’nın Hüda Par’a saldırıları arttı, Hizbullah da kendi tabanını korumak için silah kullanmaya karar verdi. Siz Hüda Par olarak der misiniz; sakın ha?   

Biz bunu zaten hep söyledik söylüyoruz. Birebir gidip söylemiyoruz. Çağrı yapıyoruz kamuoyu üzerinden. Ne kadar etkili olur bilmiyoruz. Silaha silahla karşılık vermek bu coğrafyanın veya Kürdistan’ın karışmasını isteyenler dışında hiç kimsenin faydasına değil, hem de hiç kimsenin. Böyle bir silahlı çatışmanın olmaması için biz elimizden gelen çabayı sarf ettik ederiz.

6-7-8 Ekim olayları tabanınızı nasıl etkiledi?   

Siyasi olarak bizi destekliyor olsalar da örgütsel olarak Hizbullah’ın tabanı olan insanlar Hizbullah’a çağrı da yaptı, ne zaman vuracaksın? Sloganlar atıldı “vur vur Hizbullah, PKK’yi vur” şeklinde.

Peki vurmuş, şiddet kullanmış olabilir mi Hizbullah?

Ben kullandığına dair bir şey duymadım, bir emare de yok.

HÜDAPAR’A YIKACAKLAR DİYE KORKTUM

Şu manada soruyorum, ölen 40 kişiden 9’u sizin üyeniz, diğer bazılarını biliyoruz ama sonuçta ancak yarısı oluyor bu sayının?  

Şimdi o sayı da Hüda Parlılar dahil 14 kişi İslami kimliği nedeniyle öldürüldü. Arabistanlı ve Suriyeli olanlar var, sakallı diye öldürülenler var, askerler var. Ölüm raporları açıklansa bileceğiz. Olaylar başlar başlamaz eş zamanlı olarak Diyarbakır ve Batman’da şöyle bir söylenti yayıldı: Hüda parlılar katliam yapacak diye. Ben bundan hakikaten korktum, ben Hüda Par’lıların katliam yapamayacağından adım gibi eminim fakat dedim ki bu söylentiyi boşuna çıkarmadılar, Hüda Par yapmış gibi kendileri katliam yapacaklar ve bunu Hüda par’a yıkacaklar diye korktum. Tıpkı Danıştay saldırısında katilin tekbir getirerek şaşırtmaca yapması gibi. Nitekim Diyarbakır’da oldu. Sokağa saldıkları insanlar uzun namlulu silahlarla tekbir getirerek, biji Hizbullah sloganları atarak sağa sola ateş etmeye başladı. Bunlar kim bilmiyoruz, karşıdan da birileri çıkıp çatışmışlar. Orada kaç kişi öldü, nasıl öldü, öldü mü bilmiyoruz. Ama o gün Diyarbakır’da tam bir kaos vardı.

BU DEFTER HENÜZ KAPANMADI

Ölenler için taziye çadırı kurulmadığını biliyoruz. Kurmayacak mısınız?

Ben şahsen hayatını kaybedenlerden birkaç kişinin ailesine giderek taziyelerimi sundum, partimizin üyelerinin öldürülmesi dolayısıyla yapılan taziyeleri aldım. Fakat Diyarbakır’da her mahallede taziye evleri var, ailelere üç günlüğüne tahsis edilen. Aileler o evlerde taziyeye çıkmadılar evet.

Yas tutmamak, dökülen kanın yerde kaldığı ve intikam alınacak demek mi bu? 

Kürt kültüründe ve geleneğinde bu defter henüz kapanmadı demektir.

ADRESLERİMİZİ YAYINLADILAR

Siyasi bir kan davasına dönme riski taşıyor mu yani?

Umarız dönmez. Failler biliniyor, azmettirenler biliniyor. Umarım hesabı sorulur. Biz Müslüman’ız, bizim anlayışımıza göre; “hiç kimse başkasının günahını üstlenecek değildir”. Yüreklerin soğutulması lazım yoksa işler çığırından çıkabilir. Hele de bu kişilerin başkalarının da canını yakma potansiyeli olduğu düşünüldüğünde. Diyarbakır’da karakola saldırırken yakalanan kişinin cebinden bizim arkadaşlarımızın arabalarının plakaları çıktı. Benim bütün kimlik bilgilerim, ev adresim internet ortamında yayınlandı. Pek çok arkadaşımın ev adresi ve fotoğrafları yayınlandı. Açık hedeftir diye.

Üzerinizde baskı oluşturuyor olmalı?

Biz Allah’tan geldik, yine O’na döneceğiz. O’nun dilemesi dışında bir şey olmayacağına inanıyoruz.

İRAN’IN ‘BÜYÜK ŞEYTAN’LA İŞBİRLİĞİNDE

Ölçeği büyüterek sormak istiyorum: İran malum epeyce zamandır Amerika ile sıkı fıkı. Bölgede yeni işbirliklerine girdikleri de görülüyor. Ne düşünüyorsunuz?  

İran ve Amerika ilişkileri uzun zamandır limoniydi, İran ABD’ye büyük şeytan diyordu, bütün kötülüklerin anası olarak görüyordu. Sonra bazı gelişmeler oldu, ben kendi sıcak gündemimiz dolayısıyla pek bakamadım ama şunu anlıyoruz. İran’ın “iki yıldır görüşüyoruz” açıklamasına göre demek ki o sert görünen Ahmedinecad döneminde de ABD ile görüşüyorlarmış. Şu da net: İran’ın PKK ile arası özellikle son dönemlerde çok iyi ve Türk hükümeti ile arası hiç iyi değil. Geçen gün arkadaşlar bir bilgi verdi: Kendi haber sitelerinde 6-8 Ekim olaylarını “Hüda Par IŞİD’e destek verdiği için PKK Hüdapar binalarına yöneldi” şeklinde vermişler. Tek kelimeyle: Yazık. Amerika bir yana Suriye rejime de sonuna dek destek veriyorlar. Suriye ve Irak bölünecek, birer parçası İran’a yakın olacak diye kendi menfaatine uygun görüyorsa bunu, İran’ın dört bin yıllık devlet geleneği nerede kaldı o zaman.

KÜRT MESELESİ AYRI, PKK MESELESİ AYRI

Kobani’nin varlığı da bu gerekçeyle çıkarılan olaylar da büyük zarar verdi ama iki yıla yaklaşan bir süredir çözüm süreci bir şekilde sürüyor. Siz durumu nasıl görüyorsunuz?

Biz başından beri Hükümetin Kürt meselesi ile PKK meselesi aynı şeymiş gibi ele almasını eleştiriyoruz. Bu ikisini birbirinden ayırması lazım. Eğer çözmek istediği şey silah bıraktırmaksa elinde silah olanla görüşmesi normaldir. Ancak çözülmek istenen şey Kürt meselesi ise farklı farklı kesimlerden Kürtlerin farklı farklı talepleri var. Bazıları makuldür bazıları değildir ama bunlar oturulur konuşulur. Bunlardan meşru olan temel haklardır ve behemehal pazarlık konusu yapılamaz. Tartışılamaz, ötelenemez. Çok olağanüstü şartlarda geçici olarak ancak sınırlandırılabilir. Dolayısıyla Kürtlerin haklarıyla ilgili durumda örgüt değil Kürt halkının tamamı muhataptır. Halkın temsilcileri, örgütleri yapıları, STK’ları, aşiretleri, alimleri var, onlarla görüşülmesi lazım.

PKK-HDP hattının ne yapması lazım? 

Önce kibrinden vazgeçmesi, Kürtlerin tek temsilcisiymiş gibi davranmaktan vazgeçmesi lazım. Yoksa kendisiyle çelişir. 20 milyon Kürt nüfustan bahsediliyor, yarısı seçmen olsa 10 milyon. HDP ne kadar oy alıyor? 2 milyon 750 bin. Ki hepsi Kürt değildir. Dolayısıyla Kürtlerin dörtte birinin veya beşte birinin oyunu alan bir yapı bütün Kürtlerin temsilcisiymiş gibi davranmaktan, kendisine tabi olmayanları hain Kürt olarak düşmanlaştırmaktan vazgeçmeli.

Fadime Özkan / Star