Hüseyin Can / Analiz

Anayasa çalışmaları yapılırken hükümet “eşit temsilci” konusunda muhalefetin taleplerini kabul etti. Buna göre her partiden eşit sayıda temsilci olacak ve anayasa çalışmaları, oluşturulacak bu komisyonla yürütülecek. Uzlaşma aranacak ve ortak noktalara gelinmesine çalışılacak.

Muhalefet hükümetten böyle bir tavizi beklemediği için hem şaşkın hem de sevinçli.

Ama erken seviniyorlar bence. Cemil Çiçek faktörünü göz ardı ediyorlar çünkü.

Biliyorsunuz meclis başkanı olarak olaya müdahil olan Çiçek, aynı zamanda komisyonun da koordinatörü olacak.

İşin aslı meclisin bu aritmetiğinde yeni bir anayasa oldukça zor görünüyor. Her parti kendi kırmızı çizgilerini sıralamaya başladı.

CHP, cumhuriyetin temellerini koruyacağını söylüyor. Yani baskıcı maddeler CHP için kırmızı çizgi demek. MHP, “Türklük” kavramının aşındırılmasına izin vermeyeceğini söylüyor. Yani etnik vurgu devam edecek demek ki. BDP ise “Kürtlüğe” anayasal güvence ve anadilde eğitim istiyor.

Yani anlayacağınız kırmızı çizgiler birçok noktada kesişiyor.

Şimdi gelelim Cemil Çiçek faktörünün ne anlama geldiğine.

Cemil Çiçek faktörü son müdahale ile bir metnin tanınmayacak hale gelmesi, özgürlükçü bir maddenin tam tersi yorumlanabilecek hale gelmesi demektir.

Cemil Çiçek faktörü statükonun muhafazası, özgürlüklerin devletin bekası paranoyası çerçevesinde değerlendirilmesi, yargıca kanaatten ceza vermesinin empoze edilmesi anlamına da gelir.

Cemil Çiçek faktörü bir baskı kaldırılırken yeni bir baskının yolunun açılması demektir.

O yüzden bence yeni anayasanın özgürlükçü olacağı konusunda pek bir beklentiye girmeyin.