Kanal A`da yayınlanan ve Mehmet Toprak`ın sunduğu `Sınır İhlali` programının bu haftaki konuğu Hür Dava Partisi Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu idi.
Hüda Par Başkanı Yapıcıoğlu, neden IŞİD`in Hüda Par`ı tekfir ettiği konusunda açıklama yaparak konuşmasına başladı ve şunları söyledi:
IŞİD neden HÜDA PAR`ı tekfir ediyor?
IŞİD`in düşünce yapısına göre İslam ahkamının kurulması için silahlı mücadele yapılması gerekir. Onlara göre siyasi partiler, sistemin parçasıdırlar bu nedenle de tekfir (Bir Müslümanı veya Müslüman kabul edilen bir kimseyi küfre nispet etmek) ediyorlar. Biz herkesin eşit ve kardeş olduğunu düşünüyoruz. Biz siyaset yapmak istiyoruz. Bu nedenle de tekfir ediliyoruz. Biz direk sormadık ama bunu açıkça anlamak mümkün.
Biz şeriatçı düşünceyle kurulup daha sonra demokrasiye teslim olmadık. IŞİD savunucularının bu yorumu IŞİD`in bakış açısını özetledi.
Biz HÜDA PAR olarak IŞİD`i tekfir etmiyoruz
Biz HÜDA PAR olarak IŞİD`i tekfir etmiyoruz. Çünkü biz Müslümanız diye ehl-i kıble grupların hiçbirini tekfir etmiyoruz. Bizim düşüncemize farklı olduğunu söyleyen insanları tekfir edersek o zaman tekfirliğe karşıtlığımız nerede kaldı? Veya tekfirci düşünceye sahip olan gruplardan ne farkımız olur? Eğer mezhep din haline gelirse, İslam dini tehlikeye girer.`Tek doğru bizim doğrumuzdur` diyenlere katılmıyoruz.
`Selahattin Demirtaş Washington`dan döndükten sonra olaylar başladı`
Kendilerine ne söz verildi ne vaat verildi bilmiyoruz. Şu kadarını biliyoruz ki ne Amerika ne İsrail, HÜDA PAR`ın bölgede ciddi bir tavırda bulunmasına, oradaki Müslüman halkın içerisinde lider konumunda olmasına asla rıza göstermezler. Bunun birçok nedeni vardır. Daha düne kadar anti-emperyalist geçinen insanların son dönemlerde sosyal medyada yaptıkları tartışmaları takip ederseniz şunu net bir şekilde göreceksiniz. Anti-emperyalist lafını kullanan kişilere hemen tepki gösteriyorlar. Anti-emperyalistler, Almanya mı, Amerika mı, İsrail mi? Bugünkü müttefikimiz bunlar değil mi, bırakın bu eski düşünceleri diye birbirleri ile tartışıyorlar.
Birileri BDP ve PKK`yı üzerimize salıyor
Biz sadece IŞİD bahanesi ile yapılan eylemler bazında değil, daha geniş anlamda ve ölçekte biraz daha zamana yayarak bize yapılan saldırılara bakıldığında, sadece BDP veya PKK tarafından gelen ve kendi arzularıyla yaptıkları eylemler olduğunu düşünmüyoruz. Birileri onları üzerimize salıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçim dönemindeki kampanyada, Selahattin Demirtaş`ın yapmış olduğu konuşmalar arşivlerde duruyor. Belki çok kişinin gözünden kaçmıştır. Bazı şeyler o satır aralarında kaldı. Ezilen bütün halkların bir adayı olarak Cumhurbaşkanı olacağını ifade ediyor. Kimmiş bu ezilen halklar? Kürtler, Aleviler, solcular, sosyalistler, Yahudiler. Başkalarını da sayıyor. Ben ilk duyduğumda yanlış mı söyledi diye düşündüm. Yahudiler ile ezilen halkları bir tutmasının altında bir şey olduğunu düşündüm. Bir gün tüm bunlar gün ışığına çıkacak.
Kendileri dışındaki bütün grupları birilerinin maşası, oyuncağı, sopası vd şeklinde nitelendiriyorlar. Öcalan bile görüşme notlarında, "Amerika sizi kullanacağına siz bizi kullanın" diyor. Bunlar kullanılmaya, kullanmaya alışık insanlar. Halka izah edemeyince kendileri dışındakileri iş birlikçi olarak lanse ediyorlar.
Birçok kişinin kanı aktıktan sonra Osman Baydemir bir açıklama yaptı: "Ak Partı, Kürdistan`ın IŞİD`i olarak Hüda Par`ı sahneye sürdü" dedi. Bu ipe salmaz, tahrik edici ve hakaret niteliğinde sözlerdir.
Her ülke kendi milli çıkarlarına göre hareket eder. Bunu garipsememek gerekir. Ne olduğu belli olmayan milli çıkarların peşinde koşan zalimleri savunmuyoruz. Sürekli dost veya sürekli dost yoktur.
PYD, Suriye`de olaylar başladıktan sonra, `Biz üçüncü bir yol tutturduk` dediler. Yani ne muhalefetle birlikte ne de Esed ile birlikte. Hatta ilk başta Öcalan`ın onlara çağrıları vardı. `İki tarafla da diyaloğunuzu kesmeyin, ortada durun. Yarın öbür gün kim kalırsa o tarafa meillenin.` şeklinde bir politika tavsiye etti. Onlar böyle bir politika izlediklerini iddia etti. Fakat fiilen, bugüne kadar Esed ile veya onun gruplarıyla PYD çatışma içerisine girmedi. Ama Esed, muhaliflerle çatışma içerisine girdi.
Esed, tampon bölge açıklamasından sonra hamle yaptı
Bizim düşüncemize göre, Suriye Kürdistan`ındaki kantonların oluşması da aslında Suriye`deki olayların başlamasından kısa bir süre sonra Türkiye Hükümeti`nin orada tampon bir bölge kurmasıyla ilgili açıklamasından sonra Esed bir hamle yaptı. `Tampon bölge mi diyorsunuz? Tampon bölge öyle olmaz, böyle olur!` dedi ve orayı PYD`ye teslim etti. PYD dışındaki Kürtler ve liderleri kovuldu, öldürüldü. Neticede orası PYD`ye teslim edildi.
Selahattin Demirtaş`ın IŞİD gösterilerinde sorumluluğu yüklenmesi
Bunu şu şekilde değerlendiriyorum. Sorumluluğun çok ağır olması, tablonun ağır olması, halk tarafından da iyi karşılanmaması neticesinde bunu yaptığını düşünüyorum. Selahattin Demirtaş olaylardan sonra, `Biz bu şiddet eylemelerini istememiştik, bizim çağrımız o değildi` diyor ama çağrı şurada: (Son kısmı) "Bütün uluslararası kurumlar, demokratik kitle örgütleri, emek ve meslek örgütleri, kadın ve gençlik örgütleri, demokratik güçler Kobani`de yaşanan vahşete karşı harekete geçmelidir, bundan böyle he yer Kobani`dir."
Her yer? Ne oluyor Kobani`de? Savaş var, ateş altı var. Her yer demek her yeri savaş alanına çevirin demektir. Düpe düz bu anlamdadır. Bunun başka ne anlamı olabilir? Gençlik tabanı da internette, `Bundan sonra Hüda Parlılar görüldükleri yerlerde infaz edilecektir, silahlanın` diyorlar. Diyarbakır`da da dükkanları bası silah aldılar ve ciddi katliamlar yaptılar.
Bunu siz istememiştiniz. Tamam, kabul. Hadi bir an için inandık. Aradan iki gün geçti. On küsur insan öldü. Demirtaş; "Büstlere ve bayraklara yapılan saldırıları ben kınıyorum" dedi. E diğerleri? Okullara, insanlara, iş yerlerine, yağmalamalara? Ses yok.
Bunların mantığı Gezi ruhundan ayrılmasın, birleşsinler, devam etsinler. İnsanlık bu kadar işte! Toplumdaki katliamlardan sonra mı `Biz bunu istememiştik` diyeceksiniz ve söylerken boncuk boncuk terleyeceksiniz?
Kanal A