“Eş müsebbib” uzun bir suskunluktan ve gaybubetten sonra Ankara’da aniden ortaya çıktı ve hiç bir şey olmamış gibi, sağa sola saldırdı.

İnsanda biraz edeb olur, hayâ olur; geçen hafta onun tahriki ile başlayan olayların özrü mahiyetinde özeleştiri denilen şeyi hatırlar ve cami, okul, yurt, müze, kütüphane yakılması, işyerlerinin tahribi ve yağmalanması, en mühimmi 40’a yakın canın kaybı üzerine muhasebe yapar...

Doğru ile yanlışı ortaya koyar, özür mahiyetinde birkaç cümle kurar... Vicdan sahibi ise bunları yapar!

Yok böyle bir şey. “Ne yapılmışsa iyi olmuştur, hatta azdır” havasında.

Senin yalanına mı inanalım, talanına mı?

“Bak hele yavrum, geliş nereden?”

“Beş okul yaktım, mam!”

“Neden?”

“Kobani’yi kurtarmak için!”

“Hayrola Hasso, bakıyorum keyifler pek yerinde?”

“He ya, üç kuyumcu yağmaladım babo!”

“Sebep?”

“Maksat Kobani kurtulsun!”

“Elinde kan bulaşığı var, Selo; kurban mı kestin?”

“Ne kurbanı, halo! Bizim kitapta yazmaz. Dört can aldım, birinin başını taşla ezdim, o sırada olmuştur?”

“Niye? Çima?”

“Vallah Kobani’yi kurtarmaktan başka kastım yoktur!”

Kütüphane yaktım: Kobani aşkına!

Müzeden eser aşırdım: Kobani için!

Kobani için her şey mübah, hatta kutsal! Yak, yık, öldür!..

Peki, “Kobani nasıl kurtulur?” Formül Demirtaş’ta: “Bıraksaydınız tükrükle boğardık!”

Şehrin itfaiyesini muhtemelen tasarruf tedbirleri cümlesinden devreye sokmamışsınız, tükrüğünüzü şu müze yangını için kullansa idiniz, güzelim Diyarbekir evi yaşardı! Diyarbakır’ın kültürel hafızası yok olmazdı.

Bu babalanmaları, horozlanmaları, sahte kabadayı tafralarını iyi biliriz: “Tutmayın beni!” Tutan kim? Kafasına koyduğunu yapacak olan, yapar. “Tutmayın beni!” demez. Askere, halka saldıran PKK sergerdeleri sınırlar açıldığı için mi Kandil’i mesken tuttu?

Bir şey yapacak olan, nasıl yapılacağını da hesaplar. Uzun bir sınır var ortada, neresinden delineceğini sizden iyi kimse bilmez. Bunlarınki, maksat gösteri olsun! Dünyaya mazlum görünelim, iç kamuoyunu hükümete karşı tahrik edelim.

Belediye başkanları, milletvekili hatunlar, eşbaşkan parti yöneticileri sınıra kümeleniyor. Askere taş atıyor, suç atıyor...” Sizin devletiniz bize söz verdi?” Peki sizin devletiniz kime söz verdi? ABD’ye mi, Almanya’ya mı, İsrail’e mi?

Ve ne söz verdi?

İnsanlık, Kobani için iptal edildi. Bakın hele: Gaziantep’te doğumevine giden hamile kadının yolu kesiliyor. 30 yaşındaki 8 aylık hamile kadının sancısı tutuyor. Eşi, arabasıyla hastaneye götürmek istiyor. Kobani göstericileri tarafından durduruluyorlar. Arabanın camları kırılıyor, içine molotof kokteyli atılıyor.

“15 dakika boyunca arabaya saldırdılar. Camını taşlarla kırdılar. Tepesine çıkıp tepinmeye başladılar. Arabanın içine, yan koltuğa attıkları molotofu patlamadan dışarı attım. Dışarıda patladı. Bağırdım, yalvardım ‘çocuğum ölecek’ diye. Yine durmadılar. Küfrettiler.”

Bu insanın içini eriten rezil vak’ayı daha fazla tafsil etmeyelim.

Dönelim “tükrük” bahsine.

Ey Demirtaş, bu halk senin suratına tükürse ne olur biliyor musun?

Cevabını ben vereyim: Türkiye’nin en büyük baraj gölü!

Tashih önemli!

Dün yazımıza bir hata ile başlamışız:

“Yangın olur biz yangına gideriz”, yerine “Yangın olur bir yangına gideriz” olmuş. Düzeltilmemiş. Buna karşılık “evyvan” kelimesi “ev yanında” yapılmış. Sıcak yazın “Diyarbakır’ı kavuran hararetini ev yanında fıskiyeden savrulan sularla hafifletmişliğimiz vardır.” “Ev yanında” yerine “eyvan” konulursa, anlam yerine oturur!

D.Mehmet Doğan - YeniAkit