MEHMET ÖZCAN / DOĞRUHABER

Amerika’nın başını çektiği koalisyon, Suriye ve Irak’a yönelik saldırılarına devam ederken, bölgedeki unsurların da kendi aralarındaki çatışmaları tüm şiddetiyle sürüyor. IŞİD bir yandan Suriye’de PYD’nin kontrolündeki Kobani’ye yüklenirken diğer yandan Irak’ta Peşmergeyle çatışıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika’nın başını çektiği koalisyona katılım konusundaki kararlı açıklamalarının ardından Türkiye’nin bu koalisyonda ne gibi görevler ifa edeceği konusu, tezkere sonrası netlik kazanacak. Ancak bu tezkerenin, emperyalistlerce Türkiye üzerinde oluşturulan bir baskının sonucu olduğu izlenimi ağır basıyor.

Tezkere’nin detayları konusunda gazetemize konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Sait Şahin, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan ve gazeteci yazar Nevzat Çiçek önemli açıklamalarda bulundu. Sait Şahin, Türkiye’nin bu koalisyonda yer almasının bir zillet olduğunu ifade etti. Gazeteci İsmail Kapan ise, Tezkerenin Suriye ve Irak’ta devam eden kaosun giderek Türkiye’ye de sıçrama riskine karşı alınacak bir tedbir olduğunu belirtirken, Nevzat Çiçek de bu adımın Batılıların Türkiye’yi bölgede derinleşen bataklığa çekme manevrası olduğu görüşünü dile getirdi.

SAİT ŞAHİN: TÜRKİYE’NİN BU KOALİSYONDA YER ALMASI BİR ZİLLETTİR
Türkiye’nin bugüne kadarki Suriye politikasının sıkıntılı bir politika olduğunu hatta iç savaşa sürüklenmesinde bir nebze rolünün de olduğuna değinen HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Sait Şahin, “Son zamanlarda Suriye’deki IŞİD mevzilerine yönelik koalisyonun bombardımanı devam ediyor. Buna yönelik Türkiye’de tezkere çıkarılıyor. Tezkere aslında ABD’nin isteği doğrultusunda oluşturuldu. Bu, ABD’nin Türkiye’den istediği ilk tezkere de değil. ABD, ihtiyaç duydukça karıştırdığı bu coğrafyada bahaneler üreterek askeri operasyonlar yapmıştır. Şimdi de Türkiye’nin bu operasyonda yer almasını istiyor. Askeri üslerin açılması, askeri güçlerin bilfiil operasyon güçleri arasında yer alması talebinde bulunuluyor. Bu durum Türkiye için bir zillettir.” diyerek ABD’nin Müslüman coğrafyaya yönelik hesaplarına alet olacak mahiyetteki böyle bir tezkerenin ABD’nin isteğiyle ortaya konmasının dahi zillet olduğunu dile getirdi.

Terör tehdidinin bertaraf edilmesiyle alakalı tezkerenin, terörün kaynağı olan ABD’nin isteği doğrultusunda şekil aldığına dikkat çeken Şahin, tezkerenin özü, ruhu ve pratiği arasında çok ciddi tezatların olduğunu ifade etti. Şahin, “Tezkerenin pratikte de Türkiye’nin geleceğini tehdit eden içerikleri var. Yani yıllardır bu coğrafyaya yönelik operasyonlar yapılıyor ama yapılan her operasyon, coğrafyayı çok daha fazla şiddet ve çatışma anaforuna sürükledi. Türkiye tezkere üzerinden bu çatışma anaforuna müdahil olursa Türkiye’nin de çevre ülkeler Suriye ve Irak’ta yaşanan yangın yerine dönmemesi için bir sebep de görünmüyor açıkçası” diye konuştu.

İSMAİL KAPAN: BATI İKİYÜZLÜ AMA TÜRKİYE BUNA MECBUR
Tezkere’nin bir gereklilik mi yoksa dış mihrakların Türkiye üzerinde oluşan bir baskısından mı kaynaklandığı noktasında konuşan gazeteci yazar İsmail Kapan, “Türkiye, bunu çok önceden dile getiriyordu. Diğer taraflar buna isteksiz kalıyordu. Suriye meselesinde iki üç senedir yapılması gereken bir müdahale var. Bu yapılmadığı için bu kadar insan öldü. Bu tehlike giderek büyüdü. Şimdi Türkiye topraklarına sıçrama tehlikesi var. IŞİD tehlikesi sınır boylarına kadar geldi. Oradan atılan top ve havan mermileri Türkiye topraklarına düşüyor. Buna karşı Türkiye’nin hiçbir şey yapmayıp beklemesi mümkün değil. Türkiye’nin uluslararası hukuka göre bir çerçeve belirleyip hem terörle mücadele hem de Suriye’de muhalefeti destekleme noktasında harekete geçmesi gerekiyor.” diye konuştu.

Türkiye’nin Batı ile aynı koalisyonda yer almasının Türkiye halkı açısından karşılığının ne olduğu konusuna da cevap veren Kapan şöyle devam etti: “Dünyanın gerçeklerine bakmak lazım. Türkiye tek başına Amerika ve Rusya kadar güçlü olsaydı bunlara ihtiyaç duymadan kendi başına gerekli müdahaleyi yapıp kendi sınırlarının emniyetini sağlardı. Ve Suriye meselesini de çözebilirdi. Ama Türkiye’nin böyle bir gücü yok. Türkiye’yi destekleyecek Ortadoğulu bir güç de şu anda mevcut değil. Hepsinin durumu meydanda; Irak, Suriye, Mısır ve İran’ın durumu ortada… Dolayısıyla Türkiye kiminle işbirliği yapabilir. Evet, Batı çifte standartlı ve ikiyüzlü politikalar uyguluyor. Bu dünyada şöyle bir gerçek var. Hala Batı’nın borusu ötüyor. Mecbur kalınınca iş birliğine gidiliyor. İş birliği yapılmadığı takdirde zarar daha büyük olabiliyor.”

Irak ve Afganistan’ın Batı’nın işgalleri sonrası geldiği nokta ortadayken Türkiye’nin Amerika’nın başını çektiği koalisyona katılımının ağır sonuçları olacağına dair belirtilere yönelik de konuşan Kapan, “Türkiye, Suriye meselesinde en çok etkilenen ülke. Türkiye’nin sosyal durumu artık kaldırmıyor. Haksız da olsa tepkiler var. Ve Türkiye’de asayişin bozulma tehlikesi var. Suriye meselesinin çözülmesi gerekiyor. Ancak Batı’nın eline fırsat verirseniz Batı acımasızdır. Bu fırsatı sonuna kadar kullanır. İslam dünyasının en büyük kabahati Batı’ya fırsat sunmasıdır. Bu kadar yaşanan acı tecrübelere rağmen yüzyıldır Osmanlının yıkılmasından bu yana Batı’nın yaptıkları ortada. Bundan ders çıkarılması gerekiyor. Ne yazık ki bundan ders çıkarılmıyor.” şeklinde konuştu.

NEVZAT ÇİÇEK: TÜRKİYE’NİN KOALİSYONDA YER ALMASI FELAKETLERE YOL AÇABİLİR
Gazeteci yazar İsmail Kapan’ın aksine gazeteci yazar Nevzat Çiçek ise, tezkerenin Meclis’ten geçmesiyle birlikte Türkiye’nin Amerika’nın başını çektiği saldırı koalisyonu içinde yer almasının büyük felaketlere yol açabileceğine dikkat çekti. Çiçek, “Tezkerenin Türkiye ile ilgili kısmına baktığımızda sadece Suriye ile ilgili kısmı yok. Irak’la beraber bir tezkere olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin ifade ettiği kavramların daha önce ifade ettiği kavramlardan farklılaştığı görülüyor. Bu tezkereye baktığımızda yabancı askerlerin bir şekilde Türkiye’den geçişi ve lojistik olarak buradan desteklenmesine baktığımızda bu sanki oldubittiye gelmiş bir tezkere gibi gözüküyor.” dedi.

Batı’nın bir kara harekâtı düşünmesi halinde farklı farklı seçenekleri bulunduğuna değinen Çiçek, daha önce Irak’a nasıl girildiyse farklı yolların Batı için mevcut olduğunu belirterek, “Ama bu tezkere ile beraber bizi korkutan mesele şu: İncirlik’ten ya da Türkiye’nin başka bir yerinden bir uçak IŞİD bahanesiyle kalkıp Musul ya da başka bir yerde oradaki aşiretleri ya da başka yapıları vurursa bu Türkiye için geri dönülemez bir hata olur. Türkiye’nin bunu telafi etme şansı çok zor olur. Diğer taraftan IŞİD’in hava saldırıları ile yok edilemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Obama’nın örnek verdiği Yemen ve Somali’ye baktığımızda da bu şekilde devam eden bombalama neticesinde Amerika’nın bir sonuç almadığı hatta daha bir çıkmaza girdiğini görüyoruz.” diye konuştu.

Bu tezkerenin Türkiye açısından meselenin çıkmazlığını daha da derinleştirdiğini savunan Çiçek, bu derinleşmeyle beraber Türkiye’nin tampon bölge oluşturma isteğine karşılık PKK’nin, ‘tampon bölge olursa çözüm süreci biter’ tehdidinde bulunduğunu ifade etti. Çiçek, Türkiye’nin Suriye topraklarına operasyon yapması halinde ise Esad’ın tavrının nasıl olacağı durumunun da muamma olduğunu belirterek bu durumun Türkiye için bir çıkmaz olduğunu kaydetti.

MESELE TEZKERE DEĞİL BÖLGENİN YENİDEN DİZAYNIDIR
Batılı şer güçlerin bölgeyi yeniden dizayn etme çalışmaları içerisinde bir kısım unsurların yerli dinamiklere karşı öne sürüldüğünü ifade eden Çiçek, “Amerika ve Batılı güçler çok net biçimde öne sürdükleri IŞİD ve benzeri örgütlerle bölgeyi dizayn ederek enerji koridorunu sağlama alıyor. Diğer taraftan bunun bekçiliğini Türkiye ve Katar gibi ülkelere vermeye çalışıyor. Bu açıdan baktığımızda Amerika ve Batılılar buradan çekildiğinde bu birbirine karşı savaşan halklar yan yana gelecek ve bu geri dönülemez bir durum olacak” diye belirtti.

Tezkerenin, Türkiye’nin politikaları ile uyuşmadığını söyleyen Çiçek, “Bu tezkerenin ne şekilde kullanılacağı da çok önemli. Güvenli bölge oluşturmadan Esad’dan bir güvence almadan, PKK’nin silahlandırılması konusunda bir güvence almadan bu tezkereyi nasıl kullanacak? Türkiye’nin bunu çok iyi hesaplaması gerekiyor. Bu tezkerenin neticesinde kara ve hava harekâtı olursa Türkiye’ye yeni bir göç dalgası başlar, bu bir buçuk milyon insan demek. Türkiye’nin bunu da çok iyi hesap etmesi gerekiyor. Mesele tezkere değil bölgenin yeniden dizaynıdır. ‘İslam’a karşı İslam projesi’nin yeniden gelişimi için Türkiye tuzaklara düşmeden bu beladan kurtulmaya çalışmalıdır.” diye konuştu.