Sorunun kendisi inciticidir. Amerika gibi dünün bir imparatorluğunun İslam âlemine model seçecek bir konumda görülmesi başlı başına kahredici bir hadisedir. 



Bu notu düştükten sonra, başlıktaki sorunun cevabını Kanada Dışişleri Bakanı’nın bir açıklamasında hemen bulmak mümkündür. 



Kanada Dışişleri Bakanı John Baird, 8 Eylül’de yaptığı bir açıklamada, “Bizim kuşağımızın en büyük mücadelesi, aşırı İslamcılara karşı savaştır” dedi. 



Beyanattaki “aşırı” ifadesine kanmayın, “aşırı” ifadesi, sadece bir kılıftır. Bugüne kadar bütün İslam düşmanları tarafından kullanılmış bir kılıf… Hafta içinde Çin, Doğu Türkistan Müslümanlarının Kur’an-ı Kerim Kurslarına yönelik bir operasyon düzenledi ve operasyonu düzenleyenler “190 çocuk kurtarıldı” açıklaması yaptı. Hatırlarsınız 28 Şubat sürecinde de Maocu basın şeflerinin ve siyasilerin desteğindeki güçler İmam Hatiplerin, Kur’an Kurslarının kapatılmasından söz ederken “çocukları kurtarma” iddiasında bulunuyorlardı. 



Çin’in iddiası da onun Milli Şefi Mao’nun Türkiye’deki uzantılarının iddiası da “aşırı İslamcılar”la mücadeledir. Oysa onların savaştığı İslam’ın ta kendisidir. 



Dolayısıyla uluslararası sistemin yeni stratejisi İslam’a karşı savaş üzerine oturmuş. İslam için çalışan herkes, eninde sonunda uluslararası güçlerin hedefi haline gelecektir. 



Batı’nın tedbiri, İslam davetinin kendisine yöneliktir. Batı, İslam davetinin kendi saraylarına ulaştığını görünce panikledi ve İslam karşıtı karakterini aktifleştirdi. Bunun nokta delili, İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair’dir. Tony Blair’in hanımının kız kardeşi Lauren Booth 2010’da Müslüman oldu. Ardından Hollanda Özgürlük Partisi’nin İslam düşmanı lideri Arnoud van Door ve oğlu İslam’ı seçtiler. Hem Booth hem Door şu an İslam’ın mesajını Batı’nın insanına ulaştırmak için çalışıyor. Batı’nın kalesini içten fethetmek için İslam daveti yapıyor. 



Uluslararası sistem, “Medeniyetler Çatışması” tezi ile yenilgiyi gördüğü bir savaşı erken başlattı ve Amerika’da Obama gibi Demokratların “Aşırılara karşı ılımlılar desteklenmeli” tezini de o ılımlılar Pakistan’daki Tahiru’l Kadri misali “İslam düşmanlarına karşı ılımlı-Müslümanlara karşı şedid” türünden değillerse bir kenara attı. Tahiru’l Kadri türündekiler de “önce kullanılıp sonra çöpe atılacaklar” sınıfında bırakıldı. 



Obama ve bazı Demokratlar, Mısır’da İhvan-ı Müslimin iktidarına “ılımlı” yaklaşıyorlardı. Oysa bugün İhvan gibi, silahlı eylemlerde bulunmamış bir hareketin liderlerinin başka ülkelerde sürgün olarak dahi yaşamalarına izin verilmiyor. 



“Aşırılar” düşman, İhvan da “düşman”…O halde Amerika, İslam âleminde nasıl bir model ön görüyor? Kendisine bağlılığı sürdürecek kimleri bulabiliyor? 



Bu köşede daha önce işlendiği üzere acil model “ulusal sağ”dır. Ancak sürekli olarak o da değildir. Amerika’nın istediği, istikrarsız, modelsiz bir İslam dünyasıdır. 



Bu tek elden bir savaştır. Irak ve Suriye’yi anlamak isteyen Afganistan ve Pakistan’a bakabilir. Eğer Pakistan bugün Suriye olmamışsa bunu beceremediklerindendir. 



İslam dünyası coğrafik olarak düşünüldüğünde (buradan Kıble yönüyle) bir sağ-sol kanat ve merkeze sahiptir. Bu sağ kanat mağriptir. Sol kanat, Pakistan ve Afganistan’ın da içinde yer aldığı Asya coğrafyasıdır. Merkez ise malumdur. 



Dikkat edilirse her üç nokta da vurulmuş durumda. Sağ kanatta, Libya-Mısır; sol kanatta Afganistan-Pakistan, merkezde Irak-Suriye… Hedef, bu yaralı kartalın iyileşmesini engellemektir. Onun uçuşunun önüne geçmektir. 



Başarırlar mı? Artık herkesin şunu öğrenmesinde yarar var. İslam âlemi, I. Dünya Savaşı sürecinde maruz kaldığı “Savaşlı (Sıcak-Çatışmalı) Sömürge Dönemi”ni geride bıraktığı gibi II. Dünya Savaşı sonrasındaki “Sessiz (Soğuk-Sinsi) Sömürge Dönemi”ni de geride bıraktı. 



Müslümanlar, İslam coğrafyasını sömürgecilerden temizledikleri gibi onlarla bağlantılı yapılardan da temizlemek istiyorlar. Bunda kararlılar. 



Mücadelenin yeni başlamış olmasından dolayı, acemilikler yaşanabilir, hatalar yapılabilir, dönemin gereklerine uymayan yapılar araya sokularak savaş erkene çekilmiş olabilir. Ama eninde sonunda o yapılar aşılacak ve bu erkene çekilmiş savaş, yerinde bir mücadele ile uluslararası güçlerin İslam dünyası üzerindeki hâkimiyetine son verecektir.