Dünyanın en vahşi ve barbar askerleri, 51 gün boyunca onurlu insanların alnını terletecek derecede Gazze’yi havadan, karadan ve denizden yoğun bir şekilde bombaladı. Bu süre içinde 600’den fazla masum insanı katletti. Bu kadar vahşeti sergileyen terör rejimi direnişin silahını elinden alamadı. Gazze’de bir tek direnişçinin bile teslim olmasını, beyaz bayrak çekmesini veya silahını teslim etmesini sağlayamadı.
Peki, bütün bunlardan sonra, yok olması kesin olan bir rejimin yapamadığını kim yapabilecek?
Küresel çapta süren çatışmaların gölgesinde bölgesel ve küresel güç odaklarının Gazze’nin herkesi şok eden ve herkes için sürpriz olan efsanevi direnişi karşısında, Gazze’deki direnişin silahsızlandırılmasını tekrar tekrar gündeme getiren Netanyahu’ya destek vermeleri, onun talebini olumlu bulmaları beklenen bir şeydir.
Zira Gazze halkının gösterdiği efsanevi ve kahramanca direniş dünyada direnişin silahsızlandırılması talebinin yinelenmesine neden oldu. Bu zaferin üzerinde yeni bir sürecin inşa edilmesinden, süreçle birlikte İslam dünyası üzerindeki hegemonyalarının son bulmasından ve yer altı ve yer üstü zenginliklerinin çalınmasının önüne geçilmesinden korkmaya başladılar.
Bugünkü dünya vahşilerin dünyası; bunun sadece güçlülerin yer bulduğu, haklarını savunan şerefli ve onurlu insanlara yer olmayün, 600’den fazla masum ve savunmasız çocuğun ölümünün televizyonları başlarında seyredenlerin kalbini harekete geçirmediği zalim bir dünya olduğu konusunda kimse farklı düşünmüyor.
Uluslararası hukuk toprağı gasp eden işgalciye her türlü yolla karşı koymayı ve onu gasp ettiği topraklardan çıkarmayı meşru görüyor. Dolayısıyla direnişin silahsızlandırılması, silahının talep edilmesi uluslararası hukuka aykırıdır. Çünkü onun silahı işgale karşı direnmek ve işgalciyi kovmak için vardır.
Direniş güçlerinin basit sayılabilecek silahına karşı işgalcinin de silahsızlandırılması gerekir. Neden direnişin silahından bahsediliyor da işgalcinin nükleer silahları ile yasaklanmış silahları konuşulmuyor? Neden gündeme gelmiyor? Bu konuda insanlar neden insaflı davranmıyor?
Toprağından, evinden, köy ve şehrinden çıkarılan, kutsal mekânları gasp edilen biri neden var gücüyle işgalciye karşı koymasın? Mazlumun, üzerindeki zulmü bertaraf etmek için var gücüyle çalışmaya hakkı yok mudur?
Hz. Peygamber (s.a.s)’in şu hadisini hatırlayalım:
“Cihadı terk eden bir kavim mutlaka zelil olur…” Buradan hareketle direnişin silahsızlandırılması zillet, aşağılanma ve perişanlıktır. İşgalcinin kurduğu barikatlarda çıplak aranmaktır. Batı Yaka’daki barikatlarda her gün yaşananlar bunun açık örneğidir.
Gazze’nin 51 gün işgale karşı direnmesi ve bu konuda destan yazması her Filistinlinin ve Müslümanın başını dikleştirdi. Direnişin silahını isteyerek bir kez daha başımızı eğmemiz doğru olmaz. İzzet, onur ve özgürlük üzerine terbiye görmüş birinin zilleti kabul etmesi mümkün değildir.
Direnişin silahsızlandırılmasını istemek tuhaf bir taleptir. Bunu isteyen de tuhaf biridir. Çünkü direnişin silahı olmasaydı Filistin davası dünyanın bir numaralı gündemine oturmaz, ateşkesi görüşmeye giden Filistinli heyetin başı dik olmaz, Filistinliler ve Müslümanlar iftihar etmez ve dünyanın birçok ülkesinde insanlar direnişin zaferini kutlamazdı.
Direnişin silahsızlandırılmasını isteyen birinin öncelikle işgalciyi silahsızlandırması gerekir. Çünkü zalim, azgın, saldırgan, işgalci ve gaspçı olan bu rejimdir. Bütün kötülük, şer ve istikrarsızlık onun bu toprakları işgal etmesiyle başladı. O nedenle akıllı hiçkimse işgalci silahsızlandırılmadan direniş güçlerinin silahsızlandırılmasını istemez.
Direnişin silahı, işgal rejimini yok edecek ve onu tarihin çöplüğüne atacak büyük savaşa doğru başlayan sürece çakılmış ilk çividir.
“Onlar bunu uzak görüyor, ancak biz onu yakın görüyoruz.”
Halid Maali - Filistin Haber