Adalet Vural / Nisanur Dergisi
 
Bu topraklarda yaşayan Müslüman halk olarak cumhuriyetin kuruluşundan bu yana özelikle de seksenli, doksanlı yılların kâbusundan maalesef kendimizi bir türlü uyandıramıyoruz. Bu yüzden uzun süreli olan baskıcı ve sömürücü zihniyetin üzerimizdeki etkileri tüm çabalara rağmen kendini halen hissettirmektedir. Ve iktidar değişmesine rağmen hükümetten tabana doğru bu zihniyetin izleri bizim elimizle, Müslüman halkın eliyle sürdürülmeye çalışılmaktadır.

İmam hatipleri, ilahiyat fakültelerini, dini dersleri, dini inançları yasaklayarak, katsayı ve benzeri adaletsizlikleri kural olarak yerleştirip halkın inanç ve değerlerini yaşamaktan alıkoyan uygulamalar ortadan kalkmasına rağmen; o uzun kâbusun etkisiyle halen o kurallar çerçevesinde yaşıyoruz.

Özellikle de toplumların temel yapısını şekillendiren eğitim kurumlarında bu halimiz daha da belirgindir. Zira eğitim müfredatındaki ayrımcılığı körükleyen, inanç ve değerlerle örtüşmeyen kavramlar müfredattaki yerini halen korumaktadır. Günümüzde birçok aile, katsayı problemi olduğunu zannedip çocuğunun iyi bir bölüme yerleşebilmesi için imam-hatip okullarına göndermek istememektedir. Aynı şekilde çocuğunun okulda küçük düşürülmemesi ve sorun yaşamaması için inancı gereği takması gereken başörtüyü takmasına izin vermemektedir.

Çocuğunu okula yazdırdıktan sonra çocuğunun geriye kalan eğitimini, kurumun insafına bırakıp istedikleri tarzda yetiştirmesine müsaade eden, çocuğunun yanlış ideolojiler çerçevesinde yetiştirilmesine müdahale etmekten çekinen aile yapılarımız varlıklarını sürdürmeye devam etmektedir. Tek sorumluluk çocuğun ‘geleceğini kurtarması’ adına her şeyi göze alarak okula kaydettirilmesi olarak görülmektedir ne yazık ki.

Gerçi, sürekli baskı altında tutulup, inanç ve değerlerini yaşamak isteyen kimselerin cezalandırıldığı bir ülkede duyguları bu şekilde bastırılmış, kendi inanç, değer ve kültürleriyle yabancılaşmaya doğru giden bir toplumun çıkması gayet normaldir.

Bir yandan özüyle yabancılaşmaya doğru giden bir toplum varken diğer taraftan aynı toplum içinde özünü ayakta tutmaya, sürekli olarak topluma hatırlatmaya çalışan kişiler de var Allah’a şükür. Yıllarca devam edilen başörtüsü mücadelesi, inancını yaşamak uğruna sürgünlere mahkûm edilen ya da suçsuz yere gençliğini dört duvar arasında geçirmek zorunda kalan on binlerce kişinin hikâyesi ve sonucunda elde edilen ‘öze dönüş’ adımları, bunun en büyük göstergesidir.

Madem ‘öze dönüş’ adımları atılıyor, o halde bizler de o dönemin kâbusundan uyanalım artık! Ve bir yaz tatili döneminden sonra yeni bir eğitim-öğretim dönemine çocuklarımızla beraber bizler de başlayalım…

Artık “çocuklarımıza yanlış şeyler öğrettiler, çocuklarımız yozlaştırılıyor, çocuklarımız uyuşturucu bataklığına batıyor” vb....
 
MAKALENİN TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!