ABD`nin Suriye topraklarındaki IŞİD mevzilerine yönelik hava harekâtının Ankara tarafından memnuniyetle karşılanmasının en önemli sebebi Obama stratejisinin sadece Irak ile sınırlı olmadığının ve olmayacağının görülmüş olması. Açıklandığı ilk anda sadece Irak boyutuyla sınırlı olduğu görülen veya izlenimi yaratan bu stratejiye birkaç gün sonra Suriye de dahil oldu.

IŞİD sorununun asıl kaynağının Irak`tan çok Suriye sahası olduğunu düşünen Türkiye için önemli ve anlamlı bir gelişmeydi bu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan New York`ta bu duruma dair memnuniyetini dile getirdikten sonra "harekât ara vermeden` devam etmeli" dedi.

Bu açıklamadan birkaç saat sonra yeni bir hava saldırısının gelmesi, bu konuda da farklı bir bakış olmadığını gösteriyor. Pentagon yetkilileri "Bu sadece başlangıç" diyorlar.

ABD den ‘rejime yaramasın’ özeni
Ankara’nın büyük bir dikkatle incelediği bir başka konuda da, Suriye sahasında hangi noktalarda hangi hedefler vurulduğu, bunların sahadaki kuvvetlerin durumu nasıl etkilediği. Zira Türkiye`nin sorunun kaynağı olarak gördüğü Esed rejimine yönelik bir net tavır olup olmadığını anlamak istiyor. Bu harekâtın sahadaki sonuçlarının Beşar Esed rejiminin işine yaramaması, tam tersi rejim güçlerini zayıflatıcı bir etki yapması Ankara`nın temel taleplerindendi. Sahadaki "taktik durumu" bu kadar dikkatle irdelemesinin sebebi bu.

Amerikan yönetiminden son birkaç gündür Beşar Esed yönetiminin IŞİD sorununun asıl kaynağı olduğuna dair açıklamalar gelmeye başladı. Bu askeri harekâtın Suriye rejiminin işine yarayacak bir nitelik kazanmaması için Washington’un özenli olacağı anlaşılıyor.

Amerikan kongresinin etkili isimlerinden Cumhuriyetçi senatör McCain ve bazı senatörler doğrudan rejime ait hedeflerin de vurulması gerektiğini söylüyorlar.

Son 48 saatte değişenler
İki başkenti IŞİD ile mücadelede daha yakın çalışmaya sevk eden önemli gelişmeler ve açıklamalar bunlar.

Son 48 saat içinde Ankara ile Washington`ın IŞİD ile mücadele vizyonlarını birbirine daha fazla yaklaştığı açık. Amerikan yönetimi, stratejisinde yeni ayarlamalara gittikçe Türkiye`den de "siyasi, askeri her türlü desteği veririz" açıklamaları gelmeye başladı. Erdoğan bu sözleriyle Obama`yı daha ileri hamleler için cesaretlendirme mesajları veriyor sanki.

‘Her türlü destek için’ şartlar
Ama Türkiye`nin henüz " her türlü desteği vermesi" için yeterli değil. Amerikan yönetiminin Türkiye`nin yüksek hassasiyet gösterdiği tampon bölge ve uçuşa yasak bölge yaratılması konusundaki taleplerine `yarım ağızla` verdiği desteğin ete kemiğe bürünüp bürünmeyeceğini görmek istiyor.

Obama yönetimi henüz o noktada değil.

Obama mâlûm "strateji"sini açıklarken, Amerikan askerlerinin sahaya inmeyeceğini söylemişti. Türkiye ise kara harekâtı olmadan etkili sonuç alınamayacağına inanıyor.

Türkiye, Suriye sahasına yönelik bir kara harekâtını bu mücadelede `olmazsa olmaz` görüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan "havadan vururum, gerisine bakmam, bu iş kara harekâtı olmadan başarılı olamaz" diyerek bu pozisyonu duyurmuştu.

CNN televizyonuna konuşan Amerika`nın bölgedeki bazı harekâtlarını yönetmiş generallerinden Anthony Zinni de aynı görüşte. Bu işin hava harekâtıyla sınırlı kalamayacağını, Başkan`ın çok yakında Amerikan kara birliklerini araziye indirmek zorunda kalacağını, zaten böyle olması gerektiğini söyledi.

Amerikan yönetiminin bu noktaya da gelip gelmeyeceğini göreceğiz.

Obama`nın Amerikan halkına taahhütlerinden asıl büyük geri adımı bu olur.

Ama sahadaki gerçekler çoğu zaman hükmünü yürütür, bekleyip göreceğiz.

Olaylar herkesi şaşırtan bir hızda akıyor.

Türkiye kara harekâtına katılır mı?
Peki eğer Amerika’nın da sahaya ineceği bir kara harekâtı olursa Türkiye buna katılır mı? Kritik soru. New York`ta özellikle son iki günde yaptığımız yoklamalar bu sorunun cevabının "şartlı bir evet" olduğunu gösteriyor. Türkiye, IŞİD ile mücadelede sinek avlamak değil bataklığı kurutmak diye özetleyebileceğimiz politikasıyla uyumlu bir `yol haritası` görürse elini taşın altına koymaktan çekinmeyecek.

BM toplantıları için New York`ta bulunan üst düzeyde bir diplomat, "Eğer tampon bölge kurulacak, uçuşa yasak bölge ilan edilecekse, biz ortak bir kara harekatına kara unsurlarımızla katılmakta tereddüt etmeyiz` diye konuşuyor.

Yani Türkiye`nin Amerika`ya mesajı ` sen bunlara varsan ben de her türlü desteğe varım` şeklinde. Ankara`daki tezkere hazırlıkları, hatta tezkerenin metnindeki ince ayarlar da buna hazırlık olarak görülebilir.

Eğer Irak-Suriye sahasında bir "vizyon birliği" sağlanır ve buna uygun ortak adımlar atılabilirse ABD ile Türkiye arasında senelerdir konuşulan ama ne mânâ ifade ettiği bir türlü anlaşılamayan "stratejik işbirliği" işte o zaman gerçekten ete kemiğe bürünebilir.

Gürkan Zengin / el cezire türk