Kullarını doğru yolda hidayete erdiren Allah (c.c)’a hamd-u senalar olsun; hidayet yolunun önderi Resulullah Alehyisselam’a, âlin’e, ashabına ve yolunun takipçisi tüm müminlere salat ve selam olsun.

Asr-ı Saadet’in altın hatlarla yazılmış şanlı sayfalarından birisi hiç kuşkusuz Kur’an’da “Ceyşü-l Usra” zorluk ordusu olarak vasfedilen Tebuk Gazvesi’dir. Bu gazvede her ne kadar fiili bir çatışma yaşanmamış ise de Tebuk Gazvesi’nin İslam davetçilerinin sadrına şifa olacak birçok ibret verici dersler içeren, baştan sona ibretle izlenecek bir harekât olduğu görülecektir. Burada harekâtı baştan sona ele alamayacağımızdan, ayrıntıları ilgili siyer kaynaklarına havale ettikten sonra birkaç madde sıralayıp bu hususta asıl üzerinde durmak istediğim noktaya geleceğim.

1- Davanın her ferdi, dünyanın süper güçlerine başkaldıracak kadar kıymetli ve uğruna savaşacak kadar değerlidir.

2- Müslümanların arasına tefrika, fitne ve fesat sokmak, Allah ve Resulüne savaş açmak için Mescid-i Dırar hükmünde oluşumlarla bir araya gelenlere karşı uyanık olmak, bu tür oluşumların olumsuz etkilerini takva üzere inşa edilecek yüreklerle ortadan kaldırıp işlevsiz hale getirmek.

3- Düşmana karşı her zaman uyanık olmak, uzak yakın dünyada gelişen olaylardan bilhassa İslam coğrafyasından haberdar olmak, olası tehditlere karşı davaya ve fertlerine koruma sağlamak.

4- Zaman ve şartlar ne olursa olsun İslam davasının korunması için imkan ve şartlara göre gayret göstermek. Hayatın en güzel oluğu, gölgeliğin en serin, meyvenin en olgun ve tatlı olduğu zamanlarda dahi olsa Allah (c.c) için mücadele vakti gelmiş ise her şeyi geride bırakıp İslam’a hizmete koşmak.

5- Davanın güçlü ve dirayetli olduğunu, onun her hareketini algılayıp kontrol ettiğini ve gerekli önlemleri olacak güce sahip olduğunu göstermek; gerektiğinde yolun uzunluğuna, imkânların darlığına, çöllerin sıcaklığına bakılmaksızın davanın hizmetine koşmak.

6- Dava için yapılacaklar zor, şartlar sıkıntılı olduğunda fertlerin kendilerini hazırlamaları için hedefleri ilan etmek.

7- En çok sevdiği şeyleri dava için infak etmeyi bilmek ve davanın selameti uğruna bütün malını gözden çıkarmak, Allah (c.c) yolunda harcamayı, aileyi ise Allah ve Resulüne emanet bırakmayı bilme.

8- Dava için harcayacak mal, binecek binek, beden gücünü harcayacak imkân bulamayınca gözyaşlarıyla için için ağlamayı ve ayetlere muhatap olmayı bilmek.

9- Dava için olan hizmeti küçümsememek, verilen bir avuç hurma dahi olsa azımsamamak ve “gönül karıncamın kaldırabildiği bu” demek.

10- Azaba uğramışların huyundan, suyundan almamak, tek başına kalsan bile Ebu Zerr (r.a) olmak, tüm kapılar kapansa dahi Allah (C.C)’ın kapısının daima açık olduğunu unutmamak, yeryüzü bütün genişliğine rağmen dar gelse bile Rahman’ın kapısını tövbe tokmağı ile çalmaya devam etmek.

Hiç kuşkusuz Tebük Gazvesi’nin bizim saydığımız bu maddeler dışında bir çok ibret verici yanı ardır. En çok dikkat çekeni ise Sahabenin, Allah (c.c) için harcamaya koşmalarıdır. Erkek kadın, fakir zengin demeden herkes imkânlarına göre Allah (c.c)’ın davasına yardım için seferber olmuşlardı. Bu kıymetli sahabelerden birisi de cebi fakir gönlü zengin Ebu Akil Eraşi (r.a) idi. Gece boyu sırtında su taşıyıp iki sa’ hurma kazanmış, bir sa’ını ev halkına ayırmış, geri kalanını avuçlayıp Allah (c.c) yolunda harcamak üzere Allah Resulüne getirip vermişti. Resulullah Aleyhisselam bu pahası az, kıymeti büyük infakı kabul etmiş ve hoşnutluğunu ifade edip bereket duasında bulunmuştu. Münafıklar ise Ebu Akil (r.a)’ın infakını küçümseyip alay etmişlerdi.
Resulullah Aleyhisselam’ın terbiyesiyle yetişmiş bu kutlu sahabe Allah (c.c) için vermenin azının, çoğunun olmadığını çok iyi biliyordu, sorumlu olduğu şeyin gücü nispetinde olduğunun farkındaydı ve vazifesini yapmış olmanın haklı sevincini Resulullah Aleyhisselam’ın kendisine yapmış olduğu dua ile yaşamıştı.

Biz, bu bir avuç hurma karşısında Resulullah Aleyhisselam’ın duyduğu derin hoşnutluk üzerine düşündüğümüzde bunun gelecekte olacakların Nebevi bir idrakle mucizevi bir şekilde yardımlaşma yolunu gösteren bir ışık olarak görürüz. Evet günümüz şartlarında bir avuç hurmanın üç beş liraya denk (liralarda sıfır atılması veya paranın değişimine şahit olmadığım için yanlışımı mazur görün) geldiğini farz ettiğimizde bu rakamın birçok kişi tarafından rahatlıkla infak edilebileceği görülecektir. İslam’i camiaların sayısını hesap ettiğimizde İslam dünyasının ihtiyaç duyduğu anda çok az bir külfetle çok yüksek miktarda yardımın toplanacağını görürüz. Böylece asırlar öncesinde bizlere verilen bu mesajın hakikati anlaşılmış olur.

Bir avuç hurma tek başına bir şey ifade etmez. Amma binlerce avuç bir araya geldiğinde…

Rabbim az çok, rızasına ulaşmak için harcanan her hizmetin ecrini kat kat versin.

Selam ve dua ile

Akan Ayçoban
Adana F Tipi Kapalı Cezaevi