İSTANBUL - Medrese ve ilme olan talep Doğu ve Güneydoğu’da her geçen gün artıyor. Bölgeyi ve gerçeklerini iyi bilen Âlimler Cemiyeti üyeleri Abdulbari Çelik ve Abdulhakim Sonkaya, âlimlerin halk nezdindeki büyük değerine dikkat çeken açıklamalarda bulundular. Âlimlerin İslam kalesi etrafındaki sağlam surlar olduğunu belirten cemiyet üyeleri, âlimlerin Bölge halkına yol gösteren öncüler olmaları gerektiğini ifade ettiler.
"Bölgemizin âlimlere ve ilime verdiği değer çok büyüktür"
Bölgede âlim ve ilim talebelerine büyük değer verildiğini ifade eden Molla Abdülbari Çelik, “Doğu ve Güneydoğu’yu gezdiğimiz zaman gerçekten halkın âlimlere çok değer verdiğini görüyoruz. Batı’da doçent, doktor ve profesör unvanı insanların gözünde nasıl değerli ise bölgede de âlimlerin değeri böyledir. Allah (cc) âlimleri Kur’an-ı Kerim’de övmüştür. Peygamber (sav) birçok hadisinde âlimleri övmüştür. Muhammedi olan halkımız da âlimleri seviyor, onlara değer veriyor. Bir âlim, bir topluma girdiği zaman herkes ayağa kalkarak ona değer veriyor. Bölgemizi başka yerler ile karşılaştırdığımız zaman, bölgemizin daha iyi bir halde olmasının ana sebeplerinden bir tanesinin de âlimler olduğunu görürüz. İslami yaşantının üst seviyede olduğu, yine dindarlığın daha fazla ön planda tutulmasının ana sebebi halkımızın ilme ve âlimlere verdiği değeri gözler önüne seriyor. Bölgemizde âlimlerin, medreselerin, tekkelerin varlığı maneviyatı olumlu anlamda etkiliyor.” dedi.
Medreselerin sayısı gün geçtikçe artıyor
İnsanların kendi yedikleri ve içtiklerinden kısarak ilim talebelerine verdiğini belirten Çelik, “Ben geçmiş dönemde fakilik (medrese öğrencisi) de yaptım. Halk o dönemde de çocuklarına yedirmediğini biz talebelere yediriyordu. İnsanlar evlerinde bulunan tavukların yumurtalarını çocuklarına yedirmiyor, ilim talebelerine veriyorlardı. Tabii Allah’a hamdolsun bu düşünce bugün de değişmiş değildir. Bugün halk bütün kısıtlı imkânlarına rağmen talebelere yardım ediyor. Bizim okuduğumuz dönemde Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde sadece bir medrese vardı. Bugün ise her geçen gün sayı artıyor. Her il ve ilçede medreseler açılıyor. Yenilerinin yapımı hızla devam ediyor. Maddi anlamdaki fedakârlıkta da yine halkımız ön plana çıkıyor. İnfaklarını, sadakalarını, zekâtlarını medreselere veriyorlar. Bütün varlıkları ile medreselere hizmet ediyorlar. Gerçekten bu bizim için bir iftihar tablosudur. Örneğin bazı müteahhit kardeşlerimiz dairelerini bağışlıyorlar. Bazı kardeşlerimiz içindeki bütün masraflarını üstleniyor. Maddi durumu çok zayıf olan kardeşlerimiz ise işçilikleri ile katkıda bulunuyorlar.” şeklinde konuştu.
İflastan kurtaran medrese yardımı
İflas eden birinin anısını aktaran Çelik, “İflas eden bir kardeşimiz, başından geçen bir olayı bizimle paylaştı. ‘Medrese yapımı için yanıma geldiler. Benim de maddi olarak hiçbir şeyim kalmamıştı. Fakat kimse benim iflasımdan haberdar değildi. Benim cebimde ise sadece 5 bin TL kalmıştı. İki medrese öğrencisi bana gelerek ‘Bizim medresenin bitmesine çok az kaldı. Bize yardım eder misin?’ dedi. O an kendime baktım, borçlarımı düşündüm ve şöyle dedim kendi kendime. Bu 5 bin TL hiçbir yarama merhem olmaz. Onu da bu kardeşlerime vereyim. Rabbim bana daha hayırlı bir kapı açacaktır ve ben o kardeşlerime cebimdeki son paramı verdim. Ondan sonra Allah bana öyle bir kapı açtı ki sıkıntılarım gitti.’ dedi. Gerçekten o kardeşimizin ticareti çok bereketli oldu. Buna kendimiz de şahit olduk. Bütün borçlarından kurtulmuş durumdadır. Halkımız medreselere yardım yaptığı zaman biliyor ki Allah onun yerini kat be kat dolduracaktır.” ifadelerini kullandı.
Alimler İslam’ın çevresini tutan surlar gibidir
İslam’a ve Müslümanlara yapılan saldırılara değinen Çelik, “Son zamanlarda bazı malum çevrelerin, İslam’a karşı, talebelere karşı hocalara karşı tavır aldığını görüyoruz. İslam davası alternatifi olmayan mümtaz bir davadır. Milletimiz orada talebelere baktığı zaman adeta birer melek edasında bakıyorlar. Hastalarını getirip talebelerden dua talep ediyorlar. Bir dertleri, sıkıntıları olduğu zaman medrese Seydalarını, talebelerini arıyorlar sorunlarını çözmeleri için. Yani bazı engellemeler olmasına rağmen medreselere ve talebelere fevkalade iyi bakıyor halkımız. Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana İslam arka plana atılmaya çalışıldı. Bununla beraber âlimlere de birçok zulüm yapıldı. Daima kötü gözlerle İslam âlimlerine baktılar. Halkımızın gözünde onların değerlerini düşürmeye çalıştılar. Muskacı, üfürükçü, sihirbaz gibi değişik adlar ile karaladılar. İslam âlimleri dinin etrafında duran değişik surlar gibidir. Maksatları bu surları zayıflatıp İslam’a saldırmaktı. Bu taktik on yıllarca uygulandı. Bugün de geçmişte olduğu gibi, şeytani düşüncelerle saldırı uyguluyorlar. Ama Rabbime hamdolsun başarılı olamadılar, olamayacaklar inşallah.” dedi.
"Bir âlimin itibar görmesinin tek şartı Allah’ın kanunlarına uymasından geçer” diye konuşan Çelik, Allah’ın kanunlarına tabi olan ve Resulullah'ın (sav) sünneti seniyesini hayatına tatbik eden âlimlerin her zaman ve her yerde değerlerinin çok yüksek olduğuna dikkat çekti.
Medreselere ve âlimlere sahip çıkalım!
Son olarak halkın medreselere sahip çıkılması gerektiğini belirten Çelik, şu ifadeleri kullandı: “Halkımızın, medreselerimize ve âlimlerimize sahip çıkmaya devam etmelerini istiyoruz. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde şöyle buyuruyor: ‘Ya âlim ol ders ver. Ya talebe ol, ya onları sev veya onlara kulak ver. Sakın beşincisi olmayın, helak olursunuz’ Allah muhafaza beşincisi olursak helak oluruz. Çünkü âlimler, avam insanlar ile Allah arasında bir köprüdür. İnsanları Allah’a yöneltirler. Bundan dolayı bu köprülerimize sahip çıkmamız gerekir. Bu âlimlerin yetişmesinde bizim de bir payımız olması lazım. İmkânlarımızı ilim öğrenmek, ilim dersi veren âlimler ve talebeler için seferber etmeliyiz.”
Halk çocuklarının İslam’ın ilkeleri ve düsturları doğrultusunda yetişmesini istiyor
Kısa bir süre önce Güneydoğu’da bulunduğunu ifade eden Âlimler Cemiyeti üyesi Abdulhakim Sonkaya ise, “Hocamızın söz ettiği şeylerden bazılarına bizzat şahit oldum. Buradan şunu anlıyorum: Orada halkın gündemi sadece siyaset değildir. Hani buradan bakıldığında Güneydoğu’nun sanki bütün gündemi siyasettir. Halk artık politize olmuş, halkın işi gücü politikadır gibi anlaşılıyor. Elbette halkın bazı siyasi eğilimleri olabilir. Fakat toplumsal anlamda ve zeminde siyasetin etkisi kesinlikle zayıftır. Yani halk toplumsal manada politize olmamış. Neden? Çünkü her tarafta medreseler yaygınlaşmış ve yeni medreseler açılıyor. Büyük bir yöneliş var medreselere. Halk, orada yetişen insanlara saygı gösteriyor. Dolayısıyla medreseleri, ilmi, âlimleri önemseyen bir halk kesinlikle İslam dışı politik eğilimlere ne kadar cazip olursa olsun prim vermez. Bir noktadan sonra yine asli köklerine, asli yapısına gündemine geri döner. Bu bakımdan buradan şunun önemli olduğuna inanıyoruz. Aslında bazen halk dönem dönem politik meseleleri ön planda tutuyor gibi olabilir. Fakat toplumsal meselelerde dinin, yani İslam’ın alternatifi yoktur. Halk, çocuklarının İslam’ın ilkeleri ve düsturları doğrultusunda yetişmesini istiyor.” dedi.
Bölge insanı mollalara büyük değer veriyor
Halkın bölgede mollalara büyük değer verdiğinin altını çizen Sonkaya, “Tabii bizim medreselerin en büyük rolü, âlim kaynağının olmasıdır. Batıya geldiğimiz zaman âlim profili değişiyor. Aynı zamanda âlimin saygınlığı da değişiyor. Örneğin batıda akademik rolü olan profesör, doçent olan âlimler itibar görüyor. Oysa doğuda molla olmak, bu profile sahip olmak yetiyor. Halk burada mollalara büyük değer veriyor. Batıda ise ilahiyat menşeli âlimler yetişiyor. Bu profilde olanlar daha çok akademik unvanları ile halka kendilerini kabul ettiriyorlar. Ama doğuda âlim profili yetişiyor. Âlim profili dediğimiz zaman sadece bilgi sahibi kişilik akla gelmesin. Aynı zamanda farklı bir maneviyatı olan, ruhaniyeti olan kişi akla geliyor. Doğunun bu geleneği sürdürmesi bütün ülke için çok önemlidir.” ifadelerini kullandı.
Âlimlerimiz halka yol göstermelidir
Âlimlerin her dönemdeki uzlaştırıcı rolüne dikkat çeken Sonkaya, son olarak şunları söyledi: “Dolayısıyla medreselerin toplumsal huzurun, toplumsal barışın sağlanmasında çok önemli rolleri vardır. Nasıl ki, eskiden bir köyde iki aşiret arasında bir sorun çıktığı zaman bunun halledilmesi için imamlara, mollalara başvuruluyor idiyse de bu günümüzde de aynıdır. Demek günümüzde âlimlerin oluşturacağı meclisler, platformlar birlikte hareket ettiği zaman ülkede onların sözü ve ağırlığı da artar. Bugün bir yazarın, bir sanatçının, bir borsacının sözü aynı olmamalı. Ülkede nasıl bir ticaret odası, sanayici iş adamları teşkilatları ülkede söz sahibi olabiliyorsa âlimler de söz sahibi olup etkili olmalıdır. Kesinlikle âlimlerin de bir meclis oluşturmaları gerekmektedir. Bu meclisler İslami ilkelere göre, halkın menfaatlerine göre, ülke ve ümmetin, bütün Müslümanların faydasını gözetecek kararlar almaları, olaylara göre duruş sergilemeleri, halkı yönlendirmeleri, olumlu manada idareciler üzerinde karar alıcılar üzerinde tesir etmeleri gerekir.” (Erkan Yavuz - İLKHA)