GAZİANTEP- Mazlum Der Gaziantep Şube Başkanı Avukat Sabri Sayan, yaptığı basın açıklamasında yine bir eğitim ve öğretim yılı başladığını belirterek fakat eğitim sistemi açısından yeni bir dönemin hâlâ açılmadığına dikkat çekti.
Mazlum Der Gaziantep Şubesi düzenlediği basın açıklamasında aradan geçen onlarca yıla rağmen sanki her yıl 1924-1925 arasını tekrarlandığının alttı çizildi.
Basın açıklamasını Mazlum Der Gaziantep Şube Başkanı Avukat Sabri Sayan okudu.
Arada geçen zaman zarfında çok şeyin değiştiğini fakat tüm bu değişimlerin sonucunda eğitim sistemine şeklini veren ruhun hep aynı kaldığına dikkat çeken Mazlum Der Gaziantep Şube Başkanı Sayan, “ Öyle ki, değiştirilmesi teklif dahi edilmesin diye devrim kanunu kılıfı altında 1982 darbe anayasasında koruma altına alındı. Ama artık yeter! Eğitimde gerçek bir devrim istiyorsak, o hâlde atılacak adımların ilki bellidir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu kaldırılmalıdır.
Mazlum der olarak böyle bir talepte bulunmamızın nedeni açıktır. Bu kanun, ülkemizdeki toplumsal, kültürel ve dini farklılıkları, eğitim sisteminde yok saymaktadır. Devlet, bir yandan eğitimi zorunlu tutarken, diğer yandan okullar aracılığıyla toplum mühendisliği yapma hakkını kendinde görebilmektedir.”dedi.
Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne aktörler değişse de, maalesef eğitim sistemine biçilen bu rolün hiç değişmediğini belirten Sayan, “Başta öğretim programları ve ders kitapları olmak üzere, tüm faaliyetlerin genel amacı, her bireyi devletin küçük bir proto tipine dönüştürmek olmuştur. Böylece tüm toplum, adeta tek tip bir zihniyete büründürülmek istenmiştir. Bu anlayışın artık değişmesini istiyoruz.
Eğitimde ki bürokratik vesayetten vazgeçilmelidir. Kabul etmemiz gerekir ki, mevcut sistem toplumun ihtiyaçlarına karşılık verecek nitelikte değildir. Ne aileler, ne de çocuklar onlarca yıl maruz kaldıkları bu zorunlu süreç sonunda isteklerini ve beklentilerini karşılayamamaktadır. İktisadi ya da siyasi güçlerin çıkarlarını değil, insani ve toplumsal hakları, ilkeleri ve değerleri merkeze alan yeni bir eğitim sisteminin inşası kaçınılmazdır.
O halde öncelikle yasakçı, inkârcı, ayrımcı ve ötekileştirici temeller üzerine kurulmuş mevcut eğitim anlayışı inşa edilmek zorundadır. Bunun için de; başta Tevhid-i Tedrisat Kanunu olmak üzere eğitimi şekillendiren tüm temel kanunlar kaldırılmalıdır.”diye açıklamada bulundu.
Eğitim-öğretim yılının başlangıcı vesilesiyle başka hususları da hatırlatmak istediğini belirten Sayan, “Öncelikle, zorunlu eğitim anlayışından vazgeçilmelidir. Hiç kimse gönüllülük esasına dayalı eğitim gibi bir sürece devlet eliyle zorlanmamalıdır. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda, ortaokul ve lise öğrencilerinin kılık ve kıyafetlerini düzenleyen yönetmeliğe göre başörtüsü hâlâ yasaktır. Yönetmeliğin kılık ve kıyafet sınırlamalarıyla ilgili dördüncü maddesinde yer alan “başı açık” ibaresi yönetmelikten derhal çıkarılmalıdır. Devlet ya da özel ayrımına gidilmeksizin, anadilde eğitim hakkı tanınmalı ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Bu, toplumsal barışın ve kardeşliğin tesisi açısından da hayati önemi haiz temel bir insan hakkıdır.
Öğretim programlarından ve ders kitaplarından insan haklarına aykırı her türlü kazanımın ve içeriğin çıkarılması gerekmektedir. Özellikle her kademede zorunlu tutulan İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük dersi, bu konuda ciddi bir sorun teşkil etmektedir.
Dolayısıyla içeriğinin yeniden düzenlenmesi gereken bu ders, programda zorunlu olmaktan da kesinlikle çıkarılmalıdır. Ne öğrenciler ne de öğretmenler, resmi bayramlara, törenlere, kutlamalara ve programlara katılmaya zorunlu tutulabilir. Bu tür etkinliklere katılmamayı disiplin suçu sayan yönetmeliklerin kaldırılması gerekmektedir.
Temennimiz, eğitimde yeni bir dönemin gerçekten başlamasıdır. Bunun için hem eğitim sendikalarına, sivil toplum örgütlerine, öğretmenlere, öğrencilere ve öğrenci velilerine sesleniyoruz. Gelin, eğitimi değiştirmek için birlikte mücadele edelim.”ifadelerini kaydetti. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)