Mehmet Şenlik / İnzar Dergisi
Talim ve terbiye, yani eğitim ve öğrenim, bütün insanlar veya toplumlar için söz konusudur. İlahi olsun beşeri olsun, yenisi olsun eskisi olsun bütün ideolojilerin, bütün dinlerin ve milletlerin öncelediği evrensel bir olgudur. Bu haliyle bile hiçbir toplumun bütün katmanlarında gerçekleşmesi mümkün olamamıştır. Ancak verim ve kalitenin daha yüksek olması için genç yaşta başlanması üzerinde ittifak vardır. Herkes genç yaşta öğretilen şeylerin daha sağlıklı ve daha kalıcı olduğunu söyler.
Ülkemizin Milli maarifine göre eğitimin belli bir dönemi ve yaşı vardır; belli bir yaştan sonra eğitime başlanır ve yılın belli aylarında eğitim yapılır veya tatil edilir. İslam`da ise, "eğitim yılı" veya "yaşı" diye bir şey söz konusu değildir. Zira İslam`a göre: "ilmi, beşikten mezara kadar arayınız" hadisi şerifin hükmünce, ilim öğrenmenin yani eğitim ve öğrenim yaşı, dünyaya gelmekle başlar ve mezara kadar devam eder.
Müslüman bir ailenin çocuk eğitimi, çocuk dünyaya gelir gelmez kulağına ezan okumakla başlar. Böylece çocuğun işiteceği ilk söz, beyninde yankılanan, titreşen ilk ses Allah ve Muhammed kelimelerinden oluşan harfler olur. Onun beynine ilk kaydolan ve oturan ses, "Allah`u Ekber" sedası olur. Onu müteakip çocuğa tahnik yapmak, yedinci gününde ona Akika kesmek ve güzel bir isim koymakla devam eder. Sonra onu helal şeylerden beslemek, haramdan korumak, konuşmaya başlar başlamaz ona Rabbini ve peygamberini tanıtmak, söz anlayıp kavramaya başlayınca da Kur`an-ı Kerim’i öğretmek, İslami edep ve terbiyeyle yetiştirmekle sürdürülür bu eğitim.
Bütün bunların yanında beden gelişimiyle alakalı sportif faaliyetler; yüzme (denizcilik), binicilik (sürücülük buna hava taşıtlarını kullananlar da dâhildir), atıcılık (her çeşit silah kullanma sanatı) gibi askeri ve savaş eğitimi de 15 yaştan önce verilmelidir. Her Müslüman on beş yaşından sonra askerdir. Nitekim Uhud savaşında Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem, henüz on beş yaşını bile doldurmamış Numeyr bin Vakkas gibi birçok gence (vücut kemikleri ve kasları geliştiği için) savaşa katılma iznini vermiştir.
Şu halde, İslam`a göre öğrenim yaşı, bazı beşeri sistemlerin belirlediği gibi, 5 veya 7 yaştan sonra başlamıyor. Bilakis bu yaşlarda çocuğun ahlaki ve adapla ilgili derslerin yanında Kur`an öğrenimi de bitirilmiş olmalıdır. Hatta İmam Şafii, İmam Nevevi ve İmam Suyuti gibi büyük Âlimler, beş-altı yaşlarında Kur’an hıfzını tamamlamış, fıkıh ve hadis ilimlerine başlamışlardır.
Eğitimde yaş sınırını dayatanlar bile son zamanlarda bunu üç yaşa kadar indirdiler ve bunun için özel okullar (anne okulunu) da açtılar. İleride bunu bir yaşa kadar indirmeyi düşünenler de var. Bununla çocuğu tamamen aile ortamından koparmak ve sistematik bir şekilde yaratmak istedikleri tek tip insan kalitesini yetiştirmek istiyorlar. Artık onlar da keşfetmişlerdir ki, en kalıcı eğitim çocuk yaşta verilen eğitimdir. Zira bu yaşta çocuğun zihnine giren sözler taşa kazılmış yazı misalidir. Bir yerleşince artık silinmesi mümkün değildir.
Şu halde, bizler Müslümanlar olarak, eğer çocuğumuzun bizim çocuğumuz olarak kalmasını ve bizim istediğimiz tarzda yetişmesini istiyorsak yukarıda belirttiğimiz şekilde sıfır yaştan itibaren onların eğitimine başlamak durumundayız. Minik yavrularımızın ilk eğitimcisi bizler olalım. Başta anne ve babalar olarak sıcak aile ocağımızda onları biz eğitelim. En güzel bir şekilde terbiye ederek Allah, Peygamber ve İslam gibi kavramlarla biz onları tanıştıralım. Bir baba şefkatiyle onları ibadete alıştıralım. Biraz büyünce elinden tutup camiye götürelim cami yolunu gösterelim. Biraz daha büyüyünce kendi başına camiye gitmesini öğretelim.
Hulasa her Müslüman aile, çocuğuna dünyevi ilimleri öğretmek veya öğrenimi için bir yerlere göndermekle yükümlü olduğu gibi, dini ilimleri öğretmek ve onun için öğrenime göndermekle de yükümlüdür. Hatta bunun için daha hassas ve daha duyarlı olmalıdır. Çünkü dünyevi ilimler sadece onun dünya yaşamını kolaylaştırmak içindir. Ama dini ilimler hem dünya hem de ahiret saadetinin temini ve korunması içindir.
Aslında çocuğa verilecek en güzel şey ona dinini öğretmek, onun ahlakını güzelleştirmektir. Allah Resulü Sallallahu aleyhi vesellemin buyurduğu gibi: "Bir baba çocuğuna verdiği güzel ahlaktan daha değerli bir miras bırakmış olamaz." (Müslim)
O halde çocuklarımızın eğitim ve öğrenimi için azami gayret sarf edelim. Sadece okulda aldığı bilgilerle veya cami imamlarının verdiği elif ba dersiyle yetinmeyelim. Bunu iki üç aylık gibi bir tatil döneminden ibaret olarak da görmeyelim. İmkânlarımız el verdikçe resmi eğitim dönemi olsun tatil olsun çocuklarımızın eğitimiyle doğrudan biz kendimiz ilgilenmeli ve çocuğumuzu eğitmeliyiz. Zira bizdeki eğitim kesintisizdir.
Şayet imkânımız ve kabiliyetimiz varsa her birimiz hem kendi çocuklarımız ve hem de halkın çocukları için, en kıymetli zamanımızı harcayalım. Bilmiş olalım ki; bundan daha hayırlı bir amel yoktur. Zira toplumun kurtuluşu ve ıslahı buradadır. Bizim saadetimiz ve iflahımız buradadır. Kur’an`ın olmadığı yerde, Kur’an kültürünün hâkim olmadığı mekânlarda ve Kur’an’dan bir şeylerin bulunmadığı kalplerde hayır yoktur. Bereket yoktur. Huzur yoktur. Mutluluk, barış ve...
Ülkemizin Milli maarifine göre eğitimin belli bir dönemi ve yaşı vardır; belli bir yaştan sonra eğitime başlanır ve yılın belli aylarında eğitim yapılır veya tatil edilir. İslam`da ise, "eğitim yılı" veya "yaşı" diye bir şey söz konusu değildir. Zira İslam`a göre: "ilmi, beşikten mezara kadar arayınız" hadisi şerifin hükmünce, ilim öğrenmenin yani eğitim ve öğrenim yaşı, dünyaya gelmekle başlar ve mezara kadar devam eder.
Müslüman bir ailenin çocuk eğitimi, çocuk dünyaya gelir gelmez kulağına ezan okumakla başlar. Böylece çocuğun işiteceği ilk söz, beyninde yankılanan, titreşen ilk ses Allah ve Muhammed kelimelerinden oluşan harfler olur. Onun beynine ilk kaydolan ve oturan ses, "Allah`u Ekber" sedası olur. Onu müteakip çocuğa tahnik yapmak, yedinci gününde ona Akika kesmek ve güzel bir isim koymakla devam eder. Sonra onu helal şeylerden beslemek, haramdan korumak, konuşmaya başlar başlamaz ona Rabbini ve peygamberini tanıtmak, söz anlayıp kavramaya başlayınca da Kur`an-ı Kerim’i öğretmek, İslami edep ve terbiyeyle yetiştirmekle sürdürülür bu eğitim.
Bütün bunların yanında beden gelişimiyle alakalı sportif faaliyetler; yüzme (denizcilik), binicilik (sürücülük buna hava taşıtlarını kullananlar da dâhildir), atıcılık (her çeşit silah kullanma sanatı) gibi askeri ve savaş eğitimi de 15 yaştan önce verilmelidir. Her Müslüman on beş yaşından sonra askerdir. Nitekim Uhud savaşında Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem, henüz on beş yaşını bile doldurmamış Numeyr bin Vakkas gibi birçok gence (vücut kemikleri ve kasları geliştiği için) savaşa katılma iznini vermiştir.
Şu halde, İslam`a göre öğrenim yaşı, bazı beşeri sistemlerin belirlediği gibi, 5 veya 7 yaştan sonra başlamıyor. Bilakis bu yaşlarda çocuğun ahlaki ve adapla ilgili derslerin yanında Kur`an öğrenimi de bitirilmiş olmalıdır. Hatta İmam Şafii, İmam Nevevi ve İmam Suyuti gibi büyük Âlimler, beş-altı yaşlarında Kur’an hıfzını tamamlamış, fıkıh ve hadis ilimlerine başlamışlardır.
Eğitimde yaş sınırını dayatanlar bile son zamanlarda bunu üç yaşa kadar indirdiler ve bunun için özel okullar (anne okulunu) da açtılar. İleride bunu bir yaşa kadar indirmeyi düşünenler de var. Bununla çocuğu tamamen aile ortamından koparmak ve sistematik bir şekilde yaratmak istedikleri tek tip insan kalitesini yetiştirmek istiyorlar. Artık onlar da keşfetmişlerdir ki, en kalıcı eğitim çocuk yaşta verilen eğitimdir. Zira bu yaşta çocuğun zihnine giren sözler taşa kazılmış yazı misalidir. Bir yerleşince artık silinmesi mümkün değildir.
Şu halde, bizler Müslümanlar olarak, eğer çocuğumuzun bizim çocuğumuz olarak kalmasını ve bizim istediğimiz tarzda yetişmesini istiyorsak yukarıda belirttiğimiz şekilde sıfır yaştan itibaren onların eğitimine başlamak durumundayız. Minik yavrularımızın ilk eğitimcisi bizler olalım. Başta anne ve babalar olarak sıcak aile ocağımızda onları biz eğitelim. En güzel bir şekilde terbiye ederek Allah, Peygamber ve İslam gibi kavramlarla biz onları tanıştıralım. Bir baba şefkatiyle onları ibadete alıştıralım. Biraz büyünce elinden tutup camiye götürelim cami yolunu gösterelim. Biraz daha büyüyünce kendi başına camiye gitmesini öğretelim.
Hulasa her Müslüman aile, çocuğuna dünyevi ilimleri öğretmek veya öğrenimi için bir yerlere göndermekle yükümlü olduğu gibi, dini ilimleri öğretmek ve onun için öğrenime göndermekle de yükümlüdür. Hatta bunun için daha hassas ve daha duyarlı olmalıdır. Çünkü dünyevi ilimler sadece onun dünya yaşamını kolaylaştırmak içindir. Ama dini ilimler hem dünya hem de ahiret saadetinin temini ve korunması içindir.
Aslında çocuğa verilecek en güzel şey ona dinini öğretmek, onun ahlakını güzelleştirmektir. Allah Resulü Sallallahu aleyhi vesellemin buyurduğu gibi: "Bir baba çocuğuna verdiği güzel ahlaktan daha değerli bir miras bırakmış olamaz." (Müslim)
O halde çocuklarımızın eğitim ve öğrenimi için azami gayret sarf edelim. Sadece okulda aldığı bilgilerle veya cami imamlarının verdiği elif ba dersiyle yetinmeyelim. Bunu iki üç aylık gibi bir tatil döneminden ibaret olarak da görmeyelim. İmkânlarımız el verdikçe resmi eğitim dönemi olsun tatil olsun çocuklarımızın eğitimiyle doğrudan biz kendimiz ilgilenmeli ve çocuğumuzu eğitmeliyiz. Zira bizdeki eğitim kesintisizdir.
Şayet imkânımız ve kabiliyetimiz varsa her birimiz hem kendi çocuklarımız ve hem de halkın çocukları için, en kıymetli zamanımızı harcayalım. Bilmiş olalım ki; bundan daha hayırlı bir amel yoktur. Zira toplumun kurtuluşu ve ıslahı buradadır. Bizim saadetimiz ve iflahımız buradadır. Kur’an`ın olmadığı yerde, Kur’an kültürünün hâkim olmadığı mekânlarda ve Kur’an’dan bir şeylerin bulunmadığı kalplerde hayır yoktur. Bereket yoktur. Huzur yoktur. Mutluluk, barış ve...