Feyzullah ZEREY - Doğruhaber

20. yüzyılan İslami mücadelesinin en öndeki simalarından olan Ömer Muhtar, 1862 yılında Libya`da doğdu. Küçük yaşında babasını yitirdi. Okuduğu medresede çok üstün başarılar elde etti. Ülkesi adına Mısır ve Sudan`a gitti. Libya`ya geri dönünüce Kasur Zayiyesi`nin başına getirildi. Ardından Ayn Kalak Zaviyesi şeyhliğine atandı. Seyyid Muhammed önderliğinde kurulan Senûsî hareketine katıldı. Bu sırada ülkenin işgali üzerine halkı direnmeye davet etti; bir yandan öğrencilere ders verdi, bir yandan halkı örgütledi, diğer bir yandan da istilacılara karşı savaştı.

Ahlakı ve kişiliği

Daha genç yaşlarında kabileler arası anlaşmazlıklarıda arabuluculuk yaptı. Nice kabileleri barıştırdı. Arkadaşları arasında liderlik vasfıyla öne çıktı. Ve olgunca konuşmalarıyla kitleleri arkasında sürükledi. Alim, dürüst ve bilgili şahsiyetiyle ömrünü at sırtında mücadeleyle geçiren Ömer Muhtar; zühd ile cihadı, mücahede ile mücadeleyi, ilim ile irfanı birleştirdi. Ağırbaşlı ve saygın kişiliğinden dolayı kendisine Sidi Ömer denilirdi. “Sidi” “Seyda” manasına kullanılan hürmet ve saygı duyulan şahsiyet manasındadır.

Trablusgarp kuşatması

Batılı devletler sömürgeler kurmak amacıyla dünyayı ateşe veriyorlardı. İtalya da geri kalmadı. 1911 yılı Eylül ayında gözlerini Libya topraklarına dikti. 15 gün içerisinde Libya`yı sömürgeleştireceğini düşünen İtalyanlılar sert bir kayaya çarptılar ve uzun yıllar buradan çıkamadılar. Halk, Senusîlerin öncülüğünde direnişe geçti. Ölümü gülerek karşılayan Senûsî mücahidler İtalyanlıları ülkelerine sokmadılar. Osmanlı askerlerine yardım ederek çatışmalara katıldılar. Bir süre sonra Osmanlı devleti çıkan Balkan Harbi dolayısıyla Kuzey Afrika`yı terkmeleri üzerine Libya halkı ve Senûsî mücahidler yanlız kaldı. Dağlara çıkıp mücadelelerine devam ettiler. Bu sırada direnişin liderliğini Seyyid Ahmed eş-Şerif yapıyordu. Osmanlı devletinin isteği üzerine Seyyid Ahmed İstanbul`a gitti. Yerine geçen Seyyid Muhammed İdris İtalyanlarla anlaşma imzaladı.

Faşist işgal başlıyor

Bu dönemde İtalya iç çekişmelerle boğuştu. Uzun bir dönem sonra 1922`de Benito Mussolini liderliğinde faşist bir yönetim hakimiyeti ele geçirdi. Emperyalist politikalarını hemen icraata sokan Mussolini, Libya`ya bir kez daha saldırdı. Bu kez halk Sidi Ömer liderliğinde direnişe geçti. Artık ölüm kalım mücadelesi başlamıştı.

Korkusuz savaşçılar

Sidi Ömer Muhtar, emrindeki kuvvetleri küçük gruplar halinde organize etti. Vur-kaç taktiğiyle savaşan bu mücahid gruplar, geceleri İtalyan karakollarına operasyonlar yapar, gündüzleri izlerini kaybettiriyorlardı. Libya`ya gündüzleri İtalyanlar, geceleri Senûsî mücahidler hakim oluyordu. İstihbarata çok önem veren Ömer Muhtar`ın askerleri bedevi çoban kılığında İtalyan birlikleri çevresinde dolaşarak onların hareket stratejilerini kontrol ediyorlardı.

Destek arayışı

Sidi Ömer, askeri techizat temin etmek için gizliden Mısır`a gitti. Seyyid Muhammed İdris ile görüştü. Fakat malesef Mısır ile İtalyan hükümetlerinin arası açılması bahanesiyle Sidi Ömer`e destek vermedi. Halbuki bu mücadele hepsinin mücadelesiydi. Muhammed İdris yerinde oturmayı tercih etti. İkinci dünya savaşından sonra kurulan Libya`ya kral oldu. Ama kısa bir zaman sonra Albay Kaddafi`nin darbesiyle devrildi.

Cazip teklifler sunuldu

İtalyanlar Ömer Muhtar`ın Mısır`da olduğunu öğrenir öğrenmez cazip tekliflerle yanına vardılar. Onu barış masasına oturması ve teslim olması karşılığında ömür boyu bitmeyecek maaş, Bingazi`de bir köşk ve buna benzer bazı teklifler sunmalarına karşılık Ömer Muhtar, tarihe mal olmuş şu sözlerini söyledi: “Ben her isteyenin böyle kolayca yutabileceği bir lokma değilim… Beni kimse imanım, davam ve cihadımdan alıkoymayacaktır. Allah onların iştahlarını kursaklarında bırakacaktır.”

Sitem dolu mektubu

Seyyid Ahmed`e bir mektup yazdı. Kendisinden ve Seyyid Muhammed İdris`ten şikayetçi olduğunu dile getirdiği mektubunda: “Şunu bilin ki vallahi, vallahi sümme vallahi… sizi yakalarınızdan yakalayacğımız günler olacak… sübhanellah…tatlı oluğu ve meyve verdiği günlerde vatanınıza sahip çıkıyordunuz; dar ve acıklı günlerde nasıl da terk edip gidiyorsunuz?...” diyordu.

Savaş meydanı

Mücahidler ellerindeki basit silahlarla kendilerinden kat kat güçlü İtalyan askerlerine direniyorladı. Onlara ölüm korkusu tattırıyorlardı. Pek çok düşman uçağını düşürdüler, komutanlarını öldürdüler, karakollarını basıp silahlarına el koydular.

Kur`anı ayakları altında parçaladılar

İtalyanlar, mücahidlere birşey yapamayınca halka yönelip sahil şeridinde kurdukları esir kamplarına topladılar. Bu sırada binlerce insan can verdi. Su kuyularını tahrip ettiler, ormanları yaktılar, hayvanları telef ettiler. Kamplarda esir tutulan insanlar açlıktan ve yapılan baskı ve zulümlerden birer birer öldüler. Mısır sınırına ve kampların çevresine dikenli teller ördüler. Bütün ülkeyi esir kampı haline getirdiler.

Yaptıkları katliam, işkence, tecavüzleri diller söyleyemez, kalemler yazamaz. Halkın gözü önünde Kur`an-ı Kerim`i paramparça edip ayakları altında ezdiler. Başkomutanları Graziani bunu yaparken “Haydi, çağırın da bedevi peygamberiniz yardımınıza gelsin” diyordu. Halkın sevdiği alimleri uçaktan attılar. Binlerce kitabı yaktılar…

Esir düştü

11 Eylül 1931 tarihinde Ömer Muhtar beraberindeki bazı mücahidlerle Eshab-ı Kiram`dan Rafi`nin mezarını ziyarete gitti. Bunu haber alan İtalyanlar bölgeyi ablukaya aldı. Yavaş yavaş çemberi daraltarak Ömer Muhtar`a yetiştiler. Çemberi yarmak mümkün değildi. Mücahidler son nefeslerine kadar savaştılar. Ömer Muhtar yetmiş yaşına rağmen at sırtında düşmanla çarpıştı. Kendisi yaralandı, atı vuruldu. Nihayet onu esir aldılar. İtalyan birliklerinin Başkomutanı Graziani`nin karşısına çıkardılar. Bu karşılaşma anı hakkında Graziani şöyle demişti: “Odama girdiği andan çıkıp gittiği ana kadar onun vakar ve haysiyetine son derece hayranlıkla bakıp durdum. Onun tavır ve davranışlarını çok beğendim ve hayran kaldım.”

İdam edildi

İtalyan Sıkıyönetim Mahkemesi, Ömer Muhtar`ın idamına karar verdi. Mahkemede şunları haykırıyordu: “Hüküm ve karar yalnız Allah`ındır. Sizin bu sahte ve uydurma hükmünüzün hiçbir geçerliliği yoktur. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.”

Hemen ertesi gün toplama kamplarındaki binlerce Müslümanın gözleri önünde gayet sakin ve korkusuzca idam sehpasına çıktı. İdam edilerek Rabbine kavuştu.

İtalya yanlışlık yaptığını itiraf etti

30 Ağustos 2008`de Libya-İtalya arasında "Dostluk, Ortaklık ve İşbirliği antlaşması"imzalandı. Anlaşmaya göre Libya`yı işgal altında tuttuğu 1911-43 yılları arasında yaptığı uygulamaların yanlış olduğunu kabul eden İtalya, bu ülkeye 25 yıl boyunca 5 milyar dolarlık tazminat ödeyecek.

Tazminat; öğrencilere burs, ev yapımı, mayından zarar görenlerin tedavi edilmesi şeklinde olacak. Tarihçiler, İtalya`nın, işgal süresince Libya nüfusunun yaklaşık yarısını ya direnişçileri bastırma sırasında ya da toplama kamplarında öldürdüğünü belirtiyor.