Direnişi halkın kucağından söküp atmak, Siyonist işgal rejiminin bütün savaşlarda önüne koyduğu bir hedeftir. İşgal rejimi, Filistin halkıyla sürdürdüğü savaş tarihinde en kanlı, en barbar ve en çetin sayılan ve 51 gün süren son savaşta da direnişi halktan yoksun bırakmak, onu halkın nazarında kötülemek, gözden düşürmek ve tabansız bırakmak istedi. İşgal rejimi sadece savaşlarda değil, savaşın olmadığı zamanlarda da bu politikayı sürdürdü.
İşgal rejimi bazen direnişle uğraşıyor, bazen de halkla. Filistinlilerin öz güvenini yok etmek, iradelerini kırmak ve morallerini bozmak istiyor. Halkın uzun süre sahiplendiği direnişe karşı güvenini sarsmak istiyor. Ancak uzun yıllar işgalle birlikte yaşayan ve işgalcinin oyun, komplo, tuzak, ihanet ve vahşeti konusunda oldukça tecrübeli olan Filistin halkı bütün bu oyunlara gelmedi ve direnişe daha çok sarıldı, direnişin etrafında kenetlendi ve onu sahiplendi.
Direnişi silahsızlandırma
Filistin direnişinin silahsızlandırılması söylemi savaştan sonra birçok haber merkezinin ilk haberlerinde ve gazetelerin manşetlerinde yer aldı. Ancak bu haber Gazzelilerin dikkatini çekmedi. Çünkü onlara göre bunun karşılığı sadece can ve bu canın verilmesidir.
Gazze halkının bu tutumunu ve ilkeli duruşunu son savaşta açıkça görmek mümkündür. Evleri işgal uçaklarından atılan füzelerle veya tanklardan atılan top mermileriyle yıkılan Gazzelilerin “direnişin yanındayız”, “direnişle birlikteyiz” dediklerini, yine çocukları şehit olan ana veya babaların da “Allah direnişi korusun, direnişle birlikteyiz. Düşmana darbe indirin” sözlerini de çok duyduk.
Bunlar basın yayın organlarına yansıyan gerçek söylemlerdir. Bu ifadeler, tavır ve ilkeli duruşlarla Gazze halkı, barış havarisi kesilen ve direnişi silahsızlandırmak isteyenlere böyle bir işin hayalden başka bir şey olmadığını bir kez daha hatırlattı.
Silahsızlanmanın karşılığı ‘can’dır
Filistinli vatandaş Samih Riyad, Filistin halkı için direnişin silahının ruh mesabesinde olduğunu belirterek “silahın karşılığı canımızdır. Silahımızı almak isteyenin öncelikle canımızı alması gerekir. Böyle bir şeyi asla kabul etmeyiz. Bunun için sonuna kadar savaşırız” diyor.
Muhabirimize konuşan Ömer El-Batta da “evleri yıkılan, çocukları şehit olan ve katliamları gözleriyle gören aileler direnişten ve direniş güçlerinden vazgeçmeyeceklerini söylerken, savaştan sonra nasıl ondan vazgeçsin. Allah’a yemin olsun ki bugün yine savaş açsalar, başımızı dik tutan, onurumuzu ve izzetimizi koruyan direnişin yanında durur ve onunla birlikte savaşırız” dedi.
El-Batta, kuşatma kalksa, sınır kapıları açılsa ve uluslararası camia güvence verse de işgalciye güvenmediklerini, onun her an ihanet edebileceğini belirterek, direnişin silahsızlandırılmasına temelden karşı olduğunu söyledi.
Direnişçiler bizim yavrularımız
Muhabirimizin “direnişin silahsızlandırılması” ile ilgili soruyu tebessümle dinleyen El-Hac Ebu Muhammed Hicazi (53) ise “Direnişçiler kim? Bunlar bizim evlatlarımız. Biri yavrusundan vazgeçebilir mi?” dedi.
El-Hicazi ayrıca şunlara söyledi: “Direniş bizim şeref ve onurumuzdur. Direniş güçleri, silahına uzanan elleri kesmesini bilecektir. Direniş ve silah bizim hakkımız. Hukukumuz gasp edildi. Güçle alınan bir şey ancak güçle geri alınabilir.”
Filistinli vatandaş Ebu Muhammed ise, direnişin silahsızlandırılmasını işgal ordusunun silahsızlandırılmasıyla kıyaslayarak “direnişin elindeki silahlar basit silahlardır. Direniş güçleri bu silahları işgale ve işgal askerlerinin sızmalarına karşı kullanıyor. Bundan önce asıl işgalciler çocukları öldüren, apartmanları yerle bir eden, kadınları katleden silahları bıraksınlar” dedi.
Muhabirimize konuşan Filistinli genç Mazin El-Eşkar ise şunları söyledi: “direnişi silahsızlandırma girişimi, Filistin halkına karşı barbarlığın sürdüğünün işaretidir. Bunlar güç dilinden başka bir dil bilmiyor. Biz direnişin silahsızlandırılmasına karşıyız. Neye mal olursa olsun, direnişin silahını teslim etmesini istemiyoruz.”
Netanyahu’nun rüyası
Direnişi silahsızlandırma taleplerine sert karşılık veren Filistinli genç Musafa El-Hulv, direnişin silahının kırmızıçizgi olduğunu, buna dokunmalarına izin vermeyeceklerini ifade etti.
El-Hulv, bu konunun gündeme getirilmesinin ve tartışılmasının utanç verici olduğunu belirterek, Filistin halkının mücadelesi boyunca silahını bırakmadığını hatırlattı.
El-Hulv’e katılan İsa Eş-Şanti de şunları söyledi: “Direnişi silahsızlandırma söylemi, Netanyahu ve hükümetinin dillendirdiği ama hiçbir zaman gerçekleşmeyecek hayalden başka bir şey değildir. Basın yayın organlarından, Filistin halkının direnişin şerefli silahından vazgeçmesinin mümkün olmadığını dünyaya duyurmalarını istiyoruz.”
Yetmiş yıla yakındır işgale karşı savaşan ve şimdiye kadar ağır bedeller ödeyen Filistin halkı, son yıllarda İslamî projeyi sahiplenerek işgale karşı direnişi önemli bir aşamaya taşıyan Hamas hareketinin düşmana karşı duruşunu, düşmanı durdurmasını, püskürtmesini takdirle karşılıyor ve her şeye rağmen etrafında kenetleniyor.
Direnişiyle bütünleşen bir halkın izzeti gördükten sonra geri adım atması mümkün değildir.
FEM