Tarih bize şunu gösteriyor ki Müslümanlar, Allah’ın emirlerine uyduğu müddetçe, Allah’ın hükmüyle hükmettiği müddetçe aziz ve şerefli olmuş, İslam’dan uzaklaşıp heva ve heveslerine veya Batı taklitli gayri İslami düzenlere uyduğu müddetçe hep zelil ve hakir olmuştur. 600 yıl dünyaya hükmeden Osmanlı döneminde Avusturya – Macaristan imparatorluğu gibi zamanın Avrupa’sının en önemli güçlerinden birinin imparatoru, Osmanlı sadrazamlığına denk iken günümüzde İslam coğrafyasındaki devletler İslam’dan uzaklaşıp Batı’yı taklit etmeye başlayınca devlet reislerinin Batılı devletler ve İsrail önünde el pençe durup zelil olduklarını müşahede etmekteyiz.
Öyle bir rezalete batmışlar ki israil’in zulmünü kınamayı bir tarafa bırakın Hamas, İslami Cihat, İhvan-ı Müslim’in gibi İslami cemaatleri ve israile karşı mücadele eden Müslümanları terör listesine alarak israile destek olmuşlardır. Mısır’ın askeri darbeyle el değiştirmesi, siyonist güdümünde hareket eden Sisi’nin başa gelmesi başta Filistinli Müslümanlar olmak üzere Arap ve İslam coğrafyaları açısından çok kötü bir durum oluşturmuştur.
Mursi döneminde Refah Sınır Kapısı açılıp Filistinli Müslümanlara rahat nefes aldırma ve onlara yardım etme olanağı oluşuyorken darbeyle göreve gelen Sisi’nin ilk yaptığı iş, sınır kapısını kapatıp Filistinli Müslümanların dünyayla tek bağlantı noktaları olan tünelleri bombalatarak imha etmek olmuştur.
Mursi yönetimindeki Mısır, İslam ülkeleriyle ilişkilerini artırarak Mübarek döneminde 30 yıl boyunca Şii düşmanlığı üzere kurulu politikası ve Yahudilerden izinsiz hareket etmeme politikasının neticesi olan İran’la ilişkilerin kesilmesini bir kenara bırakıp Müslüman üst kimliğiyle, İran’la ilişkileri canlanmaya başlamıştı. 2012’de israilin Filistin’e saldırı macerası bir bakıma İran-Türkiye ve Mısır üçlü İslam devletlerinin aktif muhalefetiyle, kamuoyunda baskı oluşturmasıyla fazla uzun sürmemiş büyük şeytan ABD’nin emriyle israil, saldırılarına son vermişti.
Ama Müslüman ülkelerin birlikte hareket etmelerinden rahatsız olan özelliklede Türkiye, İran ve Mısır gibi en güçlü İslam devletlerinin yan yana gelmeleri, en azından Filistin ortak paydasında birleşmeleri siyonistleri ve Batı’yı rahatsız etmiş olacak ki hemen bu üçlü zincirin bir halkasını kırdılar. Mısır’da İhvan yönetiminin yerine ikinci bir Mübarek’i getirdiler. Gerisi ise kolay, araya Şii - Sünni ayırımcılık tohumlarını yerleştirerek Müslümanları birbirine vurdurdular. Öyle ki Müslümanların birbirinin boynunu vurmaktan fırsat bulup israil zulmüne ses çıkaracak mecali kalmadı. Bu durum bize Allah Resulü(sav)’nün “Benden sonra sizin şirke girmenizden korkmuyorum. Lakin birbirinizin boynunu vurmanızdan korkuyorum” hadis-i şerifini hatırlatıyor.
Diğer taraftan ABD, BM, NATO, AB vb. küfür ittifakları da dünyayla alay derecesine ‘israilin kendini savunma hakkı var.
Hamas saldırılarına terör faaliyetlerine son vermeli… Sivil ölümlerden endişe duyuyoruz gibi’ zırvalıkları iplerin kimin elinde olduğunu ve Müslümanların düşmüş oldukları zilletten nasıl da istifade ettiklerini bize gösteriyor. Şehit Şeyh Ahmet Yasin’in bu aşağılıklara verdiği çok güzel bir cevabı vardı: “Bizi çocuk, kadın, yaşlı genç demeden katleden, evlerimizi yıkan, memleketimizi işgal eden, üzerimize bombalar yağdıran, ellerimize kelepçe vurup zindanlara tıkanlar mı terörist yoksa onlara karşı canımızı, malımızı ve iffetimizi korumakla meşru müdafaa hakkımızı kullanan biz mi teröristiz…”
Başta Hamas ve İslami Cihat olmak üzere Filistinli mücahit grupları tebrik etmek lazım. Bu son israil saldırıları ile kara harekâtı başladığında Gazze’deki direniş grupları, taassuptan uzak durup cihat şuuruyla ortak karargâh oluşturdular. Siyonistlerle mücadele edip katilleri bozguna uğrattılar. Bu son saldırılarda ölen israil askerleri 2009’daki ölen israil askerleri sayısının yaklaşık olarak on katıymış. Müslümanların Allah’ın ipine topluca sarılmalarının ve birlikteliğin bir semeresi de bu olsa gerek, darısı tüm dünya Müslümanlarının başına. Vesselam.
Mustafa Ozan
H Tipi Cezaevi E-1 GAZİANTEP