62. hükümetin yeni Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan görevi devraldıktan sonra ilk röportajını Cine 5`den Aslıgül Atasagun’a verdi.
“Benim gençlik yıllarımda hayalim, hem diplomasi içinde yer almak hem de aktif siyasete girmekti. Aileden siyaset geleneği var” diyen Çavuşoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı olacağımı hiç hayal etmezdim” dedi.
“Dış politika ilkelerimiz değişmez”
Mevlüt Çavuşoğlu, “Başbakan Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı dönemindeki aktifliğin ve çok boyutlu politikanın devamını görecek miyiz” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Gerçekten bulunduğumuz coğrafya, Avrupa ve Orta Doğu büyük bir test veriyor, sınamalardan geçiyor. Böylesine bir ortamda Türkiye her zaman kilit bir ülke olmuştur. Bazen Türkiye bölgenin beklentilerini karşılamıştır, ortaya çıkan sorunların çözümüne katkı sağlamıştır. Bazen kendi imkansızlıkları içinde veya yönetim anlayışı içinde bu beklentileri karşılayamamıştır ya da katkı sağlayamamıştır sorunların çözümüne. Ama 12 yıllık AK Parti iktidarı döneminde, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın liderliğinde, hem ülkemiz güçlendi hem de dış politikada çok aktif ve çok yönlü bir dış politika izlemeye başladı.“
Bu politikaları izlerken iktidarın belli ilkeleri olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, “Bu, bizim AK Parti iktidarının dış politika ilkeleridir. Bu ilkelerden hiçbir zaman sapmamız söz konusu değildir” dedi.
Davutoğlu’nun işin hem teori kısmını hem de araziyi çok iyi bilen, çok aktif bir dışişleri bakanı olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, “Özellikle Erdoğan gibi bir liderle çalışıyorsanız, böyle de olmak durumundasınız” dedi.
“Suriye rejimi gitmeli”
Çavuşoğlu, Suriyeli mültecilerin sayısının bir milyonu aştığı ve Türkiye’nin 3,5 milyar dolardan fazla harcama yaptığı hatırlatılarak, “Türkiye uluslararası destek çağrısında bulunacak mı” sorusuna ise şöyle yanıt verdi:
“Açık kapı politikamızı devam ettiriyoruz çünkü bu insanlar zulümden, ölümden kaçıyor. Bu insanlara bizim sınırlarımızı, kapılarımızı açık tutmamız lazım. Onların en iyi şekilde Türkiye’de yaşaması için her türlü gayreti sarf ediyoruz.
İnsana yatırım yapıyoruz, dış politikamız insan odaklı. Ama uluslararası camiadan istediğimiz desteği göremedik. AB ülkelerinin toplamı, 28 ülke, ‘Sadece 36 bin Suriyeli mülteci alabiliriz’ dediler. Anlıyoruz ekonomik kriz var, işsizlik var. Ama bu insanî bir durum. Türkiye’nin aldığı yardımlara bakınız. Bizim harcadığımızın yanında çok cüzi kalıyor.”
“Suriye politikasında önümüzdeki günlerde bir revizyona gidilebilir mi?” sorusuna ise Çavuşoğlu, “Suriye rejimi değişmedikçe bu konudaki anlayışımız değişmez” yanıtını verdi ve ekledi:
“Şimdi bizim Suriye konusunda prensiplerimiz ve anlayışımız değişmez. Çünkü burada kendi halkını öldüren, katleden bir rejim var. Kimyasal silah kullanan bir rejim var. Burada sadece duygusal düşünmüyoruz. Gerçekten de bu rejim gitmeden Suriye’ye istikrarın ve barışın gelmeyeceğini düşünüyoruz.
Suriye’de istikrarın gelebilmesi için, kendi halkını acımasızca öldüren rejimin gitmesi lazım. Bu rejimin ülkede istikrar, birlik ve beraberlik sağlaması mümkün değil. Dolayısıyla bu konudaki anlayışımız değişmedi ve değişmez de.”
“İsrail-Filistin barışı için çok çaba sarfettik”
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İsrail ve Mısır ile ilişkilerde de dış politika ilkelerinden taviz verilmeyeceğini tekrarladı:
“Başında da vurguladım, dış politikamızdaki ilkeleri değiştirmeyiz. Aksi takdirde, kendimizi inkar etmiş oluruz. Bir yerde yanlışlık varsa, ona yanlışlık deriz. Bir zulüm varsa, ona zulüm deriz. Ve bir devlet, bir ülke, bir toplum hata yapıyorsa, bunu dile getirmek durumundayız.
Mısır’da bir darbe varsa, bunun darbe olduğunu söylemek zorundayız. Biz demokrasiden yanayız. Sayın Cumhurbaşkanımız Mısır’da, Tahrir Meydanı’nda konuşurken demokrasi vurgusu yaptı, laiklik vurgusu yaptı.”
“Normal şartlarda bizim İsrail’le bir problemimiz olamaz” diyen Çavuşoğlu, Mavi Marmara saldırısını anımsatarak ”Daha önce de İsrail’le değişik problemler yaşadık. Her seferinde bu problemlerin aşılması için biz hem samimi yaklaştık, hem de şartlarımızı ortaya koyduk. Diğer taraftan, Gazze üzerindeki kısıtlamaların ve ambargoların kalkması diğer şartımız ki bunu hep beraber yapabiliriz. Biz İsrail-Filistin barışı için çok çaba sarf ettik, bunu herkes biliyor” ifadelerini kullandı.
“Almanya’nın müttefikiyiz”
Alman basınında yer alan dinleme iddialarına dair Almanya’dan tatmin edici bir açıklama beklediklerini söyleyen Çavuşoğlu, “İçerik konusunda bir şey söylemenin bir anlamı yok” dedi.
Alman Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye’nin AB üyeliği hakkında son görüşmede müzakerelerin hızlandırılması gerektiğini söylemesini olumlu bulan Dışişleri Bakanı, Almanya ile Türkiye’nin nüfus ve ekonomi yönünden güçlü bağlarının olduğunu söyledi.
“Almanya’yı hiçbir konuda rakip olarak da görmüyoruz” diyen Çavuşoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti Almanya’nın olsa olsa müttefikidir, dostudur. Birçok alanda işbirliği yapacağı bir ülkedir. Almanya’nın da Türkiye’yi o şekilde görmesi gerekir. O nedenle dost gördüğümüz ülkeyi dinlemenin de bir anlamı yok işin doğrusu” diye konuştu.
“Fasıllar siyasi sebeplerle bloke edilmemeli”
Çavuşoğlu, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği süreci konusunda, eski bakanlığı dönemindeki gelişmelere değindi:
“Her şeyden önce 3,5 yıllık bir durağanlıktan sonra 2013’te 22. fasıl açıldı. Bu Fransa’nın bloke ettiği bir fasıldı ve Fransa’nın politikasını değiştirmesi, hem ikili ilişkiler hem de Türkiye’nin AB’ye kabulü bakımından önemli bir gelişme.”
Sadece Türkiye’nin bu konuda çaba göstermesinin yeterli olmadığını söyleyen Dışişleri Bakanı,” AB’nin de fasıl açması gerekiyor. Üç yılda bir fasıl açılmaz. 17 tane faslın sadece siyasi sebeplerle bloke edilmesi anlaşılır bir şey değil” ifadelerini kullandı.
“Kıbrıs sebebiyle ve diğer sebeplerle Fransa hala dört faslı bloke ediyor” diyen Çavuşoğlu, “Enerji faslını herkes istiyor ama Güney Kıbrıs bu faslı bloke ediyor. 23-24. fasılların açılmasını biz istiyoruz, Almanya istiyor, Fransa istiyor. Parlamento da tavsiyede bulundu. Güney Kıbrıs Rum Kesimi bu iki faslı da bloke ediyor. Dolayısıyla bizim de sorduğumuz soru, hepimiz istiyoruz, kim ikna edecek Güney Kıbrıs’ı?” şeklinde konuştu.
Türkiye’ye yönelik önyargıların kırılması gerektiğini söyleyen Çavuşoğlu, “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yük olmayacağını hepimiz görüyoruz, onlar da görüyor. Tam tersi yükünü alacağını herkes söylüyor. Sadece enerji konusunda değil; dış politika, güvenlik, ekonomi konularında Türkiye çok ciddi katkı sağlayabilecek bir ülke” dedi.
1915 olaylarının 100. Yıldönümü
Türkiye’nin 1915 olaylarının 100. Yıl dönümüne girilen 2015’e nasıl hazırlandığı sorusuna, Çavuşoğlu şu yanıtı verdi:
“Bizim bu konuda savunmadan çıkıp atağa geçtiğimizi tüm dünya biliyor. Aslında Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde, o zamanki Ermenistan Cumhurbaşkanı’na gönderdiği mektup, bizim bu konudaki samimiyetimizin kanıtıydı. ‘Ortak komisyon kuralım, tüm arşivler açılsın. Herkes belgeleri getirsin. Sadece Türkiye ve Ermenistan’dan gelecek belgeler, arşivler, uzmanlar değil; üçüncü ülkelerden de uzmanlar gelsin, belgeler gelsin. Bu komisyon hangi kararı alacaksa biz kabul edeceğiz’ dedik.
Bu aslında, kendisine ve atalarına güvenen bir iktidarın çok samimi bir yaklaşımıydı. Ermenistan buna yaklaşmadı. Yine bu sene biliyorsunuz Nisan ayında, Sayın Cumhurbaşkanımız çok samimi bir şekilde tarihte neler olduğunu ve bundan dolayı duyduğumuz üzüntüyü insani duygularla dile getirdi.
Biz o zamanki trajedileri de inkar eden bir ülke değiliz. Ama bizim itiraz ettiğimiz şey, siyasilerin kafalarına göre her şeye soykırım demeleridir. Bu uluslararası hukuka da, vicdana da aykırıdır. Herkes kafasına göre karar veremez.”
“Diaspora’nın 2015’e hazırlandığını biliyoruz” diyen Çavuşoğlu, Türkiye’nin de tüm devlet kurumları ve akademisyenleriyle 2015’ hazırlandığını ifade etti.
62. hükümetin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile aile dostluklarından, golf tutkusuna, yabancı dillere merakından spora düşkünlüğüne kadar pek çok konuya Aslıgül Atasagun’la özel röportajında değindi.
Röportajın tamamını Cine 5’in Dün, Bugün, Yarın adlı programda izleyebilirsiniz.