BATMAN - Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Doğu illeri teşkilat başkanları toplantısı, saat 10.00’da HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun başkanlığında Batman’da yapıldı.

Toplantıya, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun yanı sıra HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcıları İsa Aydın, Fadıl Şani, Cemal Çoban ve Doğu illeri il başkanları katıldı.

Toplantının basına açık bölümünde HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimi, çözüm süreci, Lice’deki heykel olayı, paralel yapı, elektrik kesintileri, bankalardaki faiz ve dünyada Müslümanlara yönelik yapılan saldırılarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

“Cumhurbaşkanının cumhurun başkanı olmasını bekliyoruz”
10 Ağustos tarihinde ilk defa halk tarafından Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapıldığını hatırlatan Yapıcıoğlu, “Bu Cumhurbaşkanı her ne kadar Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin gösterdiği adaylar arasında seçilmiş ise de, doğrudan halk tarafından seçilmiş olması elbette önemliydi. Doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanından beklentilerimizi söylemiştik. Halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı olması hasebiyle biz kendisinden cumhurun başkanı olmasını bekliyoruz. Halk ile devletin karşı karşıya geldiği herhangi bir meselede halkın yanında yer almalı, halkın çıkarlarını, menfaatlerini, haklarını ve özgürlüklerini koruyan bir pozisyon almalıdır. Biz uygulamalarını takip edeceğiz ve bu beklentilerin dışına çıktığı zamanda üslubunca eleştirilerimizi dile getireceğiz, ta ki cumhur tarafından seçilen birisinin cumhurun başkanı gibi hareket ettiğini görünceye kadar.” dedi.

"Çözüm süreci şeffaf bir şekilde yürütülmüyor”
Hükümetin önündeki en önemli meselelerinden bir tanesinin uzun yıllardır çözüm bekleyen Kürt meselesi olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, “Gerek Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti, gerekse Ahmet Davutoğlu Hükümeti bu meseleyi önemli ve öncelikli gördüklerini deklare ettiler. Başlatılan ve adına çözüm süreci denilen süreci ‘kararlılıkla devam ettireceğiz’ dediler ve bu sorunu çözeceğiz dediler. Çözüm sürecinin başından beri dile getirdiğimiz bazı eleştirilerimiz ve bazı taleplerimiz var. En başta belirtmek gerekir ki, çözüm süreci şeffaf bir şekilde yürütülmüyor. Genelkurmay Başkanının bile bu sürecin içeriğinden, bu paketin içeriğinden veya bu takvimden haberi yoksa bu sürecin şeffaf olarak ilerlediğini hiç kimse söyleyemez. Süreci yürütenler bile şeffaflık konusunda herhangi bir savunma geliştiremediler.” şeklinde konuştu. 

“Çözüm süreci, çözüm olmaktan çıkmış”
Çözüm sürecine toplum olarak büyük bir desteğin olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Biz de her ne kadar aksaklık ve yanlışlıkları varsa da kanın durması adına, şiddetin durması adına, memleketin normalleşmesi adına bu çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğini dile getirdik. Fakat gelinen aşamada her gün yollar kesiliyor, her gün kesilen yollarda kimlik kontrolleri yapılıyor. Birkaç gün önce Diyarbakır’ın Silvan ilçesindeki bir köyde bir gazeteci köydeki evini ziyaret ederken evinde oturduğu esnada silahlı bazı gruplar tarafından kaçırılıyor. Her gün bazı dernek binaları, Kur’an kursları, dershaneler, öğrenci yurtları ve müftülük binaları molotoflanıyor, taşlanıyor, bombalanıyor. Yine kepenkler kapatılıyor, kepenk kapatmayan esnafın dükkânının önündeki boş kasalar esnafın kafasına geçiriliyor, camları, çerçeveleri indiriliyor, malları ayaklar altında çiğneniyor, tehdit ediliyorlar, memlekette iş yapan her kesimdeki insan haraca bağlanmış. Çözüm süreci eğer bu ise veya çözüm sürecinin memlekete getireceği nokta bu ise bu çözüm, çözüm değil.” diye konuştu. 

“OHAL gitti, bu hal geldi”
AK Parti hükümete geldikten sonra OHAL uygulamasını kaldırdığını belirten Yapıcıoğlu, “Sonra çözüm süreci başladı. Şuanda bu hal uygulaması var. OHAL gitti, bu hal geldi. Fark nedir? Eskiden güvenlik güçleri her yerde yolları kesip gelen gidenleri kontrol ediyorlardı, kimlik kontrolü yapıyorlardı, üst araması yapıyorlardı. Şimdi kendini güvenlik kuvveti zannedenler yapıyor. Olağanüstü hal ve sıkıyönetim dönemlerinde JİTEM köy basıyordu, insanları hukuksuz bir şekilde gözaltına alıp götürüyordu ve bazılarının aylar sonra cesedi bulunuyordu. Bazıları ise o tarihten bu yana kayıptır. Şimdi kim yapıyor? Şimdi başka bir silahlı grup yapıyor. Bu hal, hal değil, bu çözüm değil.” ifadelerini kullandı. 

“Çözüm sürecinde taraflar samimi değil”
Süreçte taraflarda samimiyet görmediklerini vurgulayan Yapıcıoğlu, “Hem Hükümet, hem de PKK/HDP çözüm sürecinde ısrarlı olduklarını ve mutlaka bu çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğini söylüyor. Fakat çözüm sürecinde anladıkları şey nedir diye kendi kendimize sorduğumuzda ve manzaraya baktığımızda gördüğümüz şey şu; Hükümet çözüm sürecini adeta PKK’nin elindeki silahları almak, dağdaki insanları ovalara indirmek olarak görüyor. Öteki taraftan ‘ben Kürtlerin temsilcisiyim’ diye ortaya çıkan cenaha bakıyorsunuz, onların istediği şey ise gerçekten mazlum Kürt halkının 10 yıllardır, yüzyıllardır gasp edilen haklarının kendilerine iadesi gibi bir dertleri yok. Kendilerine alan açma, hâkimiyet alanlarını genişletmek, buna siyasi bir kılıf bulma şeklinde bu süreci değerlendiriyorlar ve bunun mücadelesini veriyorlar. Bu konuda en büyük sorumluluk yine Hükümete düşüyor. 

“Temel insan hakları hiçbir şarta bağlanamaz”
Temel insan haklarının hiçbir şarta bağlanamayacağını dile getiren Yapıcıoğlu, “Bu halkın meşru hak taleplerini siz birilerinin elindeki silahı bırakma şartına bağlayamazsınız. Eğer bağlarsanız işte sonuç bu olur. Şuanda sürecin nereye gittiği ve nereye gideceği belli değil.” dedi. 

Lice’deki heykel olayına da değinen Yapıcıoğlu, şöyle devam etti: “Malumunuz Lice’de bir heykel vakası yaşandı. Dağdakilerin yöneticilerinden bir tanesi çıktı, dedi ki, ‘nereden çıktı bu heykel. Bizim haberimiz yok, kim dikti?’ iyi de o zaman bu heykeli dikenlere, bu yolları kesenlere, bu dağa adam kaldıranlara, bu esnafın camını, çerçevesini indirenlere kim talimat veriyor? Bunların kaç tane yöneticisi var? Veya kaç değişik yerden bunlar yönetiliyor? Bu soruların cevabını bulmak da, herkesten önce bu işleri yapanlara ve onlara destek verenlere düşüyor. Bu memleket severlik değil, bu kendi tabirleriyle yurtseverlik değil. Kendi memleketini yangın yerine çevirmek, kendisine benzemeyen veya kendisine boğun eğmeyen kendi memleketinde yaşayan insanlara memleketi cehennem yerine döndürmek memleket severlik değil. Halkın yanında yer almakta değil. Halkın haklarını savunmak hiç değil. Kim tarafından yönetildiğini bilmeden serseri mayın gibi sokakta çatacak birilerini aramak, halkın malına zarar vermek akıl karı değil.” 

“Vatandaşın malı, canı, dini korunamıyorsa orada hiç kimse devlet olduğu iddiasında bulunmasın”
Yaşanan bu olaylar karşısında kuvvet kolluklarının takındığı tavırları sert bir dille eleştiren Yapıcıoğlu, “Bu gibi olaylar karşısında kamu görevlerinin takındıkları tavırlarda ibret vericidir. Sanki burası bir müstemleke işgal kuvvetleri gibi gelip karakollarına kurulmuşlar tek dertleri kendilerini korumaktır. Eğer siz sadece kendinizi koruyacaksanız saldırılardan emin olduğunuz yerlere gidin ve buraları terk edin. Bir memlekette vatandaşın malı, canı, dini korunamıyorsa orada hiç kimse devlet olduğu iddiasında bulunmasın. Vatandaştan vergi de almasın. Madem öyle bu millet kendi vergilerini kendi aralarında toplasın, kendisini savunacak birliklerini oluştursun ve herkes kendini savunsun. Yeni Hükümet döneminde çözüm sürecine ilişkin bu yanlışların devam etmemesini umuyoruz. Gerçekten bu meseleyi çözmek istiyorlarsa halkın meşru taleplerini yerine getirmeyi hiçbir şarta bağlamasınlar. Topyekün bir halkın haklarını o halkın içerisindeki sadece bir grup ile oturup konuşmak, müzakere etmek bizim kabul edemeyeceğimiz bir şeydir.” diye konuştu. 

“Soruşturma Fırat’ın Doğu yakasına ne zaman ulaşacak?”
Paralel yapıya ilişkin de konuşan Yapıcıoğlu, bu bölgede pek çok darbe teşebbüsüne yönelik bazı operasyonların yapıldığına dikkat çekerek, “Daha önce bu memlekette Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, Sarıkız, Eldiven gibi isimleri o kadar uzun ki pek çok darbe teşebbüsüne yönelik bazı operasyonlar yapıldı. Ergenekon dediğiniz yapılanmaya ilişkin yaptığınız bu soruşturma Fırat’ın Doğu yakasına ne zaman ulaşacak? Zira en büyük hukuksuz işler, en karanlık işler bu memlekette görüldü. Pek çok insan canını kaybetti, pek çok faili meçhul cinayet işlendi, devlet sıkça rutin yollar dışına çıktı ve kanunsuz işler yaptı. Bunların hesabı hiç sorulmadı. Zaten operasyonlar başlarken de bunların hesabının sorulması gibi bir dertlerinin olmadığını biz sonradan anlamış olduk. Şimdi paralel yapı diyorlar. Hükümet yetkilileri veya AK Parti mensupları, ‘bizi dinlediler’ diyerek her tarafta operasyonlar yaptılar.” dedi. 

“Sadece AK Parti’ye yapılan hukuksuzluklar mı soruşturulacak?”
Devletin içerisinde bir tane değil birden çok paralel yapının olduğunun altını çizen Yapıcıoğlu, devamında şunları kaydetti: “Baştan beri söylüyoruz, devletin içerisinde bir tane değil, birden çok paralel yapı var. Bunların renkleri, bunların kapsamları farklı olabilir. Bunların mağdur ettiği pek çok kişi ve kesim var. Tıpkı Ergenekon’dan mağdur olan insanların veya kesimlerin sayısının çok olması gibi. Sadece AK Parti veya kendisine yakın kişi veya grupların uğramış olduğu hukuksuzluklar mı soruşturulacak? Yani Hükümet şunu mu diyor; ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ memleket yılan doldu. Her gün birilerini sokuyor. O yılanların içerisinde bir tanesi Hükümeti soktuğu zaman Hükümet harekete geçiyor, yargı harekete geçiyor, kolluk harekete geçiyor. Ama öbür taraftan başka yılanlar halkı sokmaya devam ediyor. Onlara dokunan yok. Yeni Hükümete çağrımızdır; gerçekten adalet mülkün temelidir. Sistemlerin isimlerinin çok fazla önemi yok, ama asıl olan şey adil olmaktır. Memleketi adil bir şekilde idare etmektir. Adaletten şaşmayın. Size yakındır veya uzaktır diye insanlar arasında ayrımcılık yapmayın. Bu memlekette herkesin kendi ana dilinde eğitim alma hakkını tanımak zorundasınız.” 

“Tarımda kullanılan elektrik ucuz bir fiyatla çiftçiye verilmelidir”
Bölgede yaşanan elektrik kesintilerine de değinen Yapıcıoğlu, “Özellikle Kızıltepe, Nusaybin, Viranşehir dolaylarında elektrik kesintileri nedeniyle çiftçiler kazan kaldırdı. Başbakan Davutoğlu görevi devraldıktan hemen sonra güya çözüm adına bir takım talimat vermiş. Çiftçi Kayıt Sistemi değimiz ÇKS sisteminden çiftçilerin destekleme primlerinden elektrik borçlarını tahsil etmelerini istemiş. Güya çözüm bulmuş. Zaten sorunun sebeplerinden bir tanesi budur. Sanayide kullanılan elektrik nasıl hanelerde kullanılan elektrikten daha ucuz ise tarımda kullanılan elektrik de sanayi de kullanılan elektrikten daha ucuz bir fiyatla çiftçiye verilmelidir. Kayıp kaçaklar var diye siz elektrikleri kesemezsiniz. Birileri kaçak elektrik kullanıyor diye kaçak elektrik kullanmayan, üstelik faturasını zamanında gidip ödeyen insanların elektriğini kesme hakkını sen nereden buluyorsun? Ürünün sulanmaya en fazla ihtiyaç hissettiği bir dönemde sen elektriği keserek çiftçinin bir yıllık emeğinin tarlada kurumasıyla eş anlamlı olan elektrik kesintilerini sen nasıl meşru görebilirsin? Çözümde Davutoğlu’nun söylediği gibi ‘bir yerlerde alacakları varsa oralardan tahsil edin’ bu çözüm evet, dağıtım şirketi için bir çözümdür ama çiftçi için bir çözüm değildir.” diyerek tepkisini dile getirdi. 

“Faizsiz bankacılık özendirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır”
Ziraat Bankasının katılım bankası kurmak için bankacılık denetleme kurumuna başvuruda bulunduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Faizsiz bankacılık özendirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Ekseriyeti Müslüman olan bir memlekette bugünkü şartlarda ticaretle uğraşan insanlar bankalarla çalışırsa şu veya bu şekilde faize bulaşıyor. Faizin haram olduğunu bildiği halde faize bulaşmak zorunda kalıyor. Bunun çaresi faizsiz bankacılık sistemini yaygınlaştırmak ve özellikle ticaretle uğraşan insanlarımızın faize bulaşma gibi bir mecburiyetten kurtulmalarına çare aramak gerekir. Bir kamu bankasının böyle bir başvurusunu bu anlamada değerli ve önemli buluyoruz. İnşallah bu yaygınlaşır ve inşallah faizsiz sistemlerle çalışan bankaların sayısı artar. Hatta memleketimizde faize dayalı ekonomi ve faize dayalı bankacılık sistemi gün gelir ki tamamen terk edilir.” diye temenni de bulundu. 

“Ümmet coğrafyasının dört bir tarafı kan revan içerisindedir”
Konuşmasının sonunda başta Gazze, Mısır olmak üzere dünyada tüm Müslümanlara yapılan zulümlere değinen Yapıcıoğlu, şu ifadelere yer verdi: “Filistin’de İsrail denen terör örgütünün saldırılarının şimdilik sona ermiş olması elbette sevindiricidir. Bu terör şebekesinin hiçbir sözüne hiç kimse ve hiçbir zaman güvenmemelidir. Mısır`da İhvan mensuplarına katliam yaptıkları gerekçeleriyle idam cezaları veriliyor. En son İhvan Genel Mürşidi Muhammed Bedii hakkında müebbet hapis cezası verildi. Bu vesileyle bir kez daha cunta yönetimini kınıyoruz. Irak’ta ve Suriye’de çatışmalar şiddetleniyor. Her gün onlarca, binlerce can yanıyor, ev yıkılıyor, kadın, çocuk, yaşlı insan ölüyor. Ümmet coğrafyasının dört bir tarafı kan revan içerisindedir. Orta Afrika’da Hıristiyanlar, Arakan’da Budistler, Filistin’de Siyonistler Müslümanları avlanacak bir hayvan gibi görüyorlar. Ümmet bu haldeyken bütün bu tablodan daha acı, daha hazin olanı bu hale rağmen Müslümanların birbirlerine silah doğrultması, birbirlerini tekfir etmesi, birbirlerinin camilerini havaya uçurması ve birbirlerinin canına kıymasıdır. Allah bu ümmete yeniden birlik olmayı ve birbirleriyle kardeşler olduğunu hatırlamayı nasip etsin.”  (M.Fatih Akgül - İLKHA)