Özel kurumlarda eğitim ve öğretimin erken başlaması, sınava hazırlanan öğrencileri olumsuz yönde etkiledi. Bu etkilenmenin temelini yaşadığımız iklim ve tatilinin vermiş olduğu psikoloji oluşturmaktadır. Bu psikolojiyle hareket eden öğrencilerin temel felsefesi ise ‘çalışmak zor değil, çalışmaya başlamak zordur’ anlayışıdır. Öğrencilerin, temel felsefelerini haklı gerekçelere dayandırması, kısa vadede kabul görse de uzun vadede öyle olmayacaktır. Böylesi bir ataletten kurtulmanın yolu ise gayrettir.
Gayret, lügatte emek sarf etmek, çabalamak, çalışmak anlamına gelir. Gayret etmenin psikolojik, sosyolojik, ekonomik boyutunun olduğunu söyleyebiliriz. İnsanın yapacağı gayret kendi geleceğine yatırımı ifade eder. Masası başında uyumak zorunda kalan, kafasına her hangi bir soru takıldığında ışığı açıp çözümüne bakan, uyumayıp sabahlayan öğrenciyle çalışmayan öğrenci bir olur mu? Öğrencilerin yönlendirilmesi, gayret yolunda teşvik edilmesi gerekmez mi? Unutmayalım ki eğitimciler de trafik polisi gibi insanlara doğru istikameti göstermek zorundadır.
Öğrencileri gayretlendirmenin en önemli yöntemi istek ve üsluptur. Bu süreçte hoşumuza gitmeyen bir davranış uzun süre bizleri etkileyebilir. Bütün olumsuz davranışlardan kurtulmanın yöntemi, bireylerin psikolojilerini bilip ortak akılla nezaketi elden bırakmadan bam teline dokunabilmek olmalıdır. Bu yöntemle öğrencilerin sağlıklı bilgilenmelerini sağlayabiliriz. İnsanın algısı bilgisiyle alakalı olduğundan sonraki süreçte algılar değişecektir.
İlim öğreticileri ölümsüzleşmek istiyorlarsa bütün öğrencilerini evlatları gibi görüp sadaka-i cariye kültürünü oluşturmalılar.
Ülkemizdeki eğitim kurumları, o kültürün ideal bir kültür olmasını dile getirip projelerle desteklenmesini sağlamalılar. Nedir bu proje? İçeriği merak edilmiş olabilir. Ebu Hureyre (R.A.) ‘den rivayete göre Resûlullah (S. A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:
İnsan öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı ondan kesilir, amel defteri kapanır. Sadece üç şey müstesnadır. Onun sevabı öldükten sonra da devam eder:
1- Sadaka-i cariye, yani hayrı devam eden iyilikler.
2- Kendisinden istifade edilen ilim.
3- Kendisine dua eden Salih, hayırlı evlat.
Her insan bu ölçütler doğrultusunda toplumun ıslahı için iyilik yapmada acele etmeli, kendi gücü nispetinde çalışmalıdır.
Bedensel emek sarf edemeyenler, zihinsel emek sarf etmelidir. Çalışmamanın hiçbir mazereti olmadığı gibi, insan ne kadar çok çalışırsa kendisi için çalışmış olacaktır. Canab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’in Necm Suresi’nde şöyle buyurur: ’’İnsan için kendi çalıştığından başkası yoktur.’’ Bu anlayışı kurumsal bağlamda düşündüğümüzde kurumlarda ahenk ve kolektif ivme olacaktır. Bu anlamda ilmin kapısı Hz. Ali şöyle söyler: ‘’Çalışanlar kötülük etmeye vakit bulamazlar, çalışmayanlar ise kendilerini kötülükten kurtaramazlar.’’ Sa’di Şirazi, ‘’Bostan’’ isimli kıymetli eserinde şöyle diyor: “ İyilik yap iyilik! Eğer iyilik yapmasalardı senden öncekiler, olmazdı bugün bu umrân ve medeniyetler.”
O, halde Allah Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazanmak ve dünyaya geliş gayemizi gerçekleştirmek için çalışmayı en kutsal görevlerimiz arasında telakki etmeliyiz.
Selam ve dua ile…