Şükrü Gündüz / Doğruhaber

Yeni cumhurbaşkanı ve yeni başbakanın göreve başlamasıyla ‘Yeni Türkiye’ söylemi bir kez daha tartışılırken ‘Eski Türkiye’nin yol açtığı mağduriyetler devam ediyor. Bu mağduriyetlerin oluşmasında en çok yargı mekanizması yol açtı. Yargıyı elinde bulunduranlar ya da bu kurumların içinde güçlü olanlar yasaları birbirlerine karşı ve kendileri gibi düşünmeyenlere karşı silah olarak kullanıyor. Bir yargıcın ak dediğine diğeri kara diyebiliyor. Mevcut durum yürürlükteki hukuk sisteminin niteliğini ortaya koyarken yargıçlar tarafından verilen kararlar tepkiye yol açıyor. ‘Yeni Türkiye’ kouşulacaksa öncelikle bu tartışmalı kararları alan yargı sisteminin baştan sona değiştirilmesi gerekiyor.

‘YENİ TÜRKİYE’ HALKIYLA BARIŞIK OLMALI
Yargıdaki bu durumun düzelmesi için çıkarılan yasalar ve torba kanunlar bir yama gibi durduğu için ihtiyaçlara cevap vermiyor. ‘Yeni Türkiye’ söylemini önemsediklerini ancak bu söylemin sözde kalmayıp içinin doldurulması gerektiğini söyleyen HÜDA PAR Genel Sekreteri Mehmet Yavuz, Türkiye’de sistemin halkla barışık hale gelmesi için atılması gereken adımlar olduğunu söyleyerek, “Temsilde adaleti sağlayacak kanuni düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır. Çözüm süreci olarak adlandırılan ve Kürt Meselesi gibi devasa boyutları olan bir hususu hiçbir grupla herhangi bir pazarlığa endekslemeden Kürtlerin her rengi ile konuşarak çözmeye çalışan bir irade ortaya konmalıdır. Günahlarla etkin bir şekilde mücadele edilmelidir. Sistemin, halkın değerleriyle barışık hale gelmesi gerekiyor” diye konuştu.

YARGI REFORMU DEĞİL, YENİ BİR YARGI
Mevcut yargı sisteminin yapılan yamalarla düzeltilemeyeceği ve Türkiye’nin yeni bir yargıya ihtiyacı oluğunu söyleyen Avukat Kaya Kartal, “Türkiye’de yargı reformu değil yeni bir yargıya ihtiyaç var. Yamalarla bu işin olmayacağı anlaşıldı. Mevcut yargı sisteminin ve kurumlarının yeniden düzeltilmesi gerekiyor. İnsan ve hak eksenli bir düzenleme yapılması gerekiyor. Hukuk şuanda ciddi anlamda güçlendirilmiş bir bürokrasiden ibaret. Tarafsız ve bağımsız olması açısından hukuk sistemine bakıldığında tarafsızlığı yok. Garip bir gücün bu kurumlarda birikmesi söz konusu. Adalet eksenli çalışmayınca ne zaman kime zulmedeceği belli olmuyor. Hem sistem hem de mevzuat olarak yargıda ciddi değişikliklerin yapılması gerekiyor. Reform değil, yamama değil köklü değişikliklerin yapılması gerekiyor” şeklinde konuştu.

‘YENİ TÜRKİYE’ SÖZDE KALMASIN
‘Yeni Türkiye’ söylemini önemsediklerini ancak bu söylemin sözde kalmayıp içinin doldurulması gerektiğini söyleyen HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, “Türkiye kulağa çok hoş gelen ifadelerin ya da söylemlerin sıklıkla kullanıldığı bir ülkedir. Çok farklı kesimlerden sadır olan adalet, özgürlük, eşitlik, hakkaniyet gibi söylemler yakın tarihten bu yana sıklıkla dile getiriliyor. Ne yazık ki bunlar söylem düzeyinde kalıp hayata geçirilmediğinden, popülizm olarak adlandırılan oy avcılığı için halkı kandırmaktan öteye geçemiyor” dedi. Yavuz, AK Parti cenahından yükselen “Yeni Türkiye” söyleminin de bunlardan biri olduğunu söyleyerek, “Bu söylem önemsediğimiz ve içinin doldurulması gerektiğini düşündüğümüz bir söylemdir. İçi doldurulmadığı takdirde bu söylem de diğerleri gibi tarihin çöplüğüne atılmaktan kurtulamayacaktır” diye konuştu.

ÇİFTE STANDARTLARIN OLDUĞU BİR TÜRKİYE ‘ YENİ TÜRKİYE’ OLAMAZ
Türkiye’de ciddi hukuksuzluklar ve kişiye göre imtiyazlı kararların verilmesi ile ‘Yeni Türkiye’ söylemenin birbiri ile çeliştiğini söyleyen Yavuz, “Söz gelimi Ergenekoncuların, Balyozcuların, KCK’lilerin serbest bırakıldığı ama İslami Dava mensuplarının içerde tutulduğu bir Türkiye asla “Yeni Türkiye” olamayacaktır. İç ve dış siyasal konjonktüre uygun imtiyazlı grupların türediği, adaletin ve hukukun istisnalara tabi tutulduğu bir Türkiye’de yenilik söylemi, kuru bir iddiadan öteye geçemeyecektir” dedi.

‘ESKİ TÜRKİYE’NİN MAĞDURLARI ADALET İSTİYOR
Yavuz, “Yeni Türkiye”de, “Eski Türkiye” tarafından oluşturulan mağduriyetlerin her alanda kaldırılması gerektiğini ifade ederek “Yeni Türkiye’de, ‘Eski Türkiye’ düzenine karşı mücadele ettiği için cezalandırılmış insanların hala cezaevlerinde tutulması, tenakuz içermekten öteye ciddiyetten uzak ve kendi gerçekliğini inkar eden bir boyut taşımaktadır” şeklinde konuştu.

SİSTEM BAŞTAN SONA KENDİNİ DEĞİŞTİRMELİDİR
Yavuz, ayrıca dış siyaset başta olmak üzere, kanuni düzenlemeler, Çözüm Süreci, Kürt Meselesi, siyasi partiler kanunu, yeni anayasa, sistemin halkın değerleriyle barışık hale gelmesi ve ahlaki erozyonun önüne geçilmesi için atılması gereen ciddi adımların olduğunu ifade ederek şöyle konuştu: “Dış siyasette çatışma ve kargaşaya davetiye çıkaran, çıkar odaklı bir politika değil, ilkelere dayalı bir siyaset izlenmelidir. Türkiye’deki her türlü meselenin çözümünde çok önemli olacağını düşündüğümüz temsilde adaleti sağlayacak kanuni düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır. Siyasi partiler kanunu bu yönde değiştirilerek bundan sonraki seçimler bu doğrultuda yapılmalıdır. Çözüm süreci olarak adlandırılan ve
Kürt Meselesi gibi devasa boyutları olan bir hususu hiçbir grupla herhangi bir pazarlığa endekslemeden Kürtlerin her rengi ile konuşarak çözmeye çalışan bir irade ortaya konmalıdır. İnsanların kesintisiz hayatları olan ahretlerini tahrip eden kurumsallaştırılmış ve estetize edilmiş günahlarla etkin bir şekilde mücadele edilmelidir. Bu konuda sivil inisiyatifin önü açılmalı ve toplumu ifsattan koruma odaklı çalışan her STK, ayrım gözetilmeden maddi ve manevi olarak desteklenmelidir. Sistemin parametrelerinde yapılacak değişikliklerin sadra şifa olamayacağı açıktır ve anlaşılmıştır. Bundan hareketle sistemi halkın değerleriyle barışık hale getirecek bir paradigma değişikliğine gidilmesi zaruret halini almıştır”

28 ŞUBAT KARARLARI İPTAL EDİLSİ
Türkiye’de genel anlamda ciddi değişiklikler yapılmasına rağmen halen ciddi mağduriyetlerin sistem tarafından devam ettirildiğini ifade eden Mazlum Der Cezaevi Komisyonu Başkanı ve İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Kaya Kartal, “13 yıldır genel anlamda iyileşmeler yapılmasına rağmen hala ciddi anlamda mağduriyet alanları var. Cezaevlerindeki mağ duriyetler bunlardan bir tanesi. Cezaevlerinin kapasitesi 152 bine çıkmış durumda. Ciddi mağduriyetler var. Özellikle 28 Şubat süreci yargılamaları bağlamında 20 yıldan fazladır cezaevinde olan Müslüman mahkûmlar var. O dönemdeki yargılamaların oy birliği ile adil olmadığı kanaati var. Neticede o dönemde ceza alan insanlar hala cezaevinde. Bunun giderilmesi noktasında adımlar atılmalı. 28 Şubat dönemi yargılamalarının yok sayılması talebinin karşılık bulması gerekiyor” dedi.

CEZAEVİNE KİMİN GİRİP GİRMEYECEĞİ BELLİ DEĞİL
Cezaevlerindeki insan hakları ihlallerinin de giderilip daha insani standartlara kavuşturulması gerektiğini ifade eden Kartal, “Cezaevine kimin girip girmeyeceği belli değil. 12 yıl önce mevcut düzenin sahipliğini yapan insanlar cezaevlerini ve cezaları savunan insanlar cezaevleri ile tanıştılar. Neticede cezaevi dediğimiz insanları öğüten, insanların haklarını ihlal eden bir mekanizmadır. Sevmediğimiz ve suç işleyen insanlarda cezaevine düşebilir. Ama neticede cezaevine atarak o insanı hürriyetinden yoksun bırakıyorsunuz. Orada ona işkence ve hakaret edilmesi ya da ailesinin cezalandırılmaya çalışılması kabul edilemez. Onun için cezaevlerine daha insani standartların getirilmesi gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.

TÜRKİYE’NİN YENİ BİR YARGIYA İHTİYACI VAR
Mevcut yargı sisteminin yapılan yamalarla düzeltilemeyeceği için Türkiye’nin yeni bir yargıya ihtiyacı olduğunu söyleyen Kartal, “Türkiye’de yargı reformu değil yeni bir yargıya ihtiyaç var. Neresinden düzeltmeye çalışırsanız çalışın bir yerden patlak veriyor. Yamalarla bu işin olmayacağı anlaşıldı. Mevcut yargı sisteminin ve kurumlarının yeniden düzeltilmesi gerekiyor. İnsan ve hak eksenli bir düzenleme yapılması gerekiyor. Hukuk şu anda ciddi anlamda güçlendirilmiş bir bürokrasiden ibaret. Tarafsız ve bağımsız olması açısından hukuk sistemine bakıldığında tarafsızlığı yok. Garip bir gücün bu kurumlarda birikmesi söz konusu… Adalet eksenli çalışmayınca ne zaman kime zulmedeceği belli olmuyor. Hem sistem hem de mevzuat olarak yargıda ciddi değişikliklerin yapılması gerekiyor. Reform değil, yamama değil kök değişikliklerin yapılması gerekiyor. Aksi halde bu sıkıntılar devam edecek” şeklinde konuştu.