Neden öldürücü?
Zira insanları aldatmaya yelteniyor…
Açıkça yalan söylüyor…
Düşmanlığı körüklüyor…
“Kürd halkının İslamî kimliğini ve bunun devletler üstü irade ortaya koymasını” yok sayıyor…
Kürdistan’da huzuru ve güveni temin etmenin yolu itham’dan hele iftiradan kesinlikle geçmiyor… Karayılan ve sair yılanlar bunu bold bir yazıyla not alıp, altını çizmeyi ihmal etmemeli…
Ne diyor Karayılan?
“Ben Hizbullah`ın Türk devletinin geleneksel, Kürtleri birbirine kırdırtma politikasına bu kez düşmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü geçmişte Hizbullah hareketini devlet kullandı ama sonra da hareketimizin bittiğini sanarak, onların da liderlerini imha ederek, yöneticilerini içeri atarak hedefledi. Her ne kadar sonradan bir takım kadrolarını bırakan bir yaklaşım göstermiş olsa da, Kürt halkına, Kürtlük adına hareket eden hiçbir çevreye sömürgeci, ırkçı, milliyetçi zihniyet sahibi AKP devletinin iyi yaklaşmayacağı açıktır… Bu nedenle hiçbir Kürdistanlı kurum, kuruluş ve şahsiyet Türk devletinin Kürtleri birbirine karşı kullanma taktiklerine düşmemelidir. Ben Hizbullah`ın da bu kadar şeyden sonra bu tür tezgâhların içine düşeceğini pek sanmıyorum.”
Açıkça yalan söylüyor, halka öldürücü zehrini akıtıyor… Tıpkı kuruluşundan bugüne mensubu olduğu örgütün başarıyla yaptığı gibi…
Suret-i haktan görünüp, yumuşak dokunuyor ve neticede bir halkı zehirliyor…
Ama Kürd halkı artık yılanların yumuşak dokunuşuna aldanıp da zehrinden gafil olacak bir halk değil…
Bu halk akl-ı selimle olaylara yaklaşıp, tüm tarafların tez, tatbikat ve yaklaşımlarını öğrenebilecek durumdadır ve öğrenmiştir…
Kendisinden başka hiçbir şahıs ve yapının varlığına tahammül etmeyen Pkk zihniyeti bu yönüyle deşifre olmuştur.
Ağzına sakız eylediği “Barış, birlik” gibi kavramların pratikte sadece ve sadece “Kendilerine boyun eğdirmek” olduğu gün gibi ortadadır…
Kimin geçmişte ve bugün kullanıldığı, Pilot Necati ve Kesirelerle aynı yatakları paylaştığı, Ergenekon’dan tutuklu Atilla Uğurlarla Şam’da komşuluk yaptığı, Yalçın Küçük ve Perinçeklerle ahbap olduğu çok açık… Kendileri bile inkâr etmiyor, tevilde bulunuyor kurnazca…
Hizbullah’ın ise inancı ve usulü gereği “Bağımsızlık ve Tedbir” düşüncesiyle emekli bir polis memurunu bile bünyesine almadığı, bilindiği ilk günden bugüne devlet tarafından sıkı bir takip ve baskıya, işkence, öldürme ve tutuklamalardan tüm haklarının gaspına kadar hukuksuzluk ve insanlık dışı uygulamalara maruz kaldığı birkaç tuşa dokunarak öğrenilebilecek bilgiler…
Fazla söze gerek yok…
Kürdistan halkı çatışma, düşmanlık ve iftira diline toktur…
Şayet birileri bu halkın huzur ve sükûnetinden yana ise düşmanlık dilini bir tarafa bırakmalı, itham ve iftiralarına son vermeli ve samimiyetini ortaya koymalıdır…
İftira-itham ve düşmanlığı esas alan bir dille bir yere varılamadığı halen görülememiş ise, bu yılanları besleyenler kendilerine gelmeli ve iddia edilen hak ve haklı davayı doğru usullerle yürütme yoluna girmeliler…
Aksi taktirde beyhude dolanıp boşa yorulanların bu zahmeti kendilerine zarardan başka bir şey vermeyecektir.
Hakiki Yılan’ları besleyenler kimin kullanıldığını görmek istiyorlarsa, son birkaç yıla dair onlarca örnek verebilirken, sadece bir örnek olarak; geçtiğimiz mayıs ayında Yüksekova’da katledilen Ubeydullah Durna vakasına ve sonrasına bakıp kendine gelmeli ve gün akşama varmadan teorik ve pratik anlamda “Tevbe” (kendileri buna özeleştiri de diyebilirler) etmelidirler…
Netice itibariyle Allah, mazlum Kürd halkını ve tüm İslam ümmetini ard niyetli, despot zehirli yılanlardan muhafaza kılsın ve hayatımız olan birliğe ve beraberliğe ulaşmayı, her durumda (eğri de otursa) doğru konuşmayı herkese nasib etsin…
Ferzan Muhammed / Bangaheq.net