Ateşkes için direnişin Filistin halkının talepleri olarak masaya koyduğu şartlar karşısında işgal rejimi şu anda iki seçenekle karşı karşıya. İkisi de birbirinden acı.

İşgal rejimi bu şartları kabul ederse;

1.Şimdiye kadar kesin bir dille reddettiği askeri başarısızlığı ve yenilgiyi kabul etmiş olacak.

2.Buna bağlı olarak siyasi alanda da başarısız kaldığını itiraf etmesi gerekecek.

3. Netanyahu hükümeti düşecek. Erken seçime gidildiğinde Netanyahu’nun Likud Partisi büyük bir ihtimalle seçimi kaybedecek.

Bu durumda Netahyahu, 2008’in sonu ve 2009’un başında Gazze’ye karşı savaş başlatan ve amacına ulaşamayan, aldığı yenilgi sebebiyle bedel ödemek durumunda kalan önceki Başbakan Ehud Olmert’in durumuna düşecek.

O zaman düşman amacına ulaşamamış, varlığını korumayı sürdüren Filistin direnişi ise bu savaştan daha güçlü ve muzaffer çıkmıştı.

İşgal rejimi direnişin şartlarını reddederse, o zaman;

1.Savaşın uzamasına karar vermiş olacak.

Uzun bir savaşın insanlara ve ekonomiye vereceği zararın kimsenin tahammül edebileceği bir şey olmadığını kendisi de biliyor. Siyonist toplum insanlarda meydana gelen zayiatı artık kabul edebilecek durumda değil, sabrı tükenmek üzere. Siyonist toplum bu durumdayken işgal rejiminin hazinesi de ağır ekonomik faturayı taşıyabilecek takatte değil.

2.Netanyahu hükümetinin düşüşünü hızlandıracak.

Netanyahu hükümetinin düşmesini herkes bekliyor. Buna rağmen, gelişmelerin kendisinin ve hükümetinin kaçılmaz akıbetini değiştirmesi umuduyla hükümetin başındaki adamın yerinde kalabilmek için çırpınması gerekir.

Daha açık ve net bir ifadeyle Netahyahu’nun, hükümetinin yıkılma şeklini ve zamanını belirlemesi gerekir.

Şayet kendisi direnişin şartlarını kabul etmeye yanaşmazsa parlamento seçimlerinin yapılacağı Ocak 2016 tarihine kadar hükümetin iktidarda kalmasını garanti altına almış olacaktır.

Şayet, şartları kabul ederse o hükümetin düşüşünü hızlandırmış olacak ve koalisyon ortakları bir bir dağılacaktır.

Bu durumda daha sert, aşırı ve fanatik bakanlar kendisini terk edecek, işgal rejimi parlamentosu Knesset’te sandalye sayısını kaybeden Netanyahu’nun başkanlık ettiği hükümet de yıkılacaktır.

Ancak hükümetin yıkılmasını önlemek ona hiç de azımsanamayacak (1,5 yıl) bir süre kazandıracak. Bu süre onun yeniden seçilmesine yardımcı olabilir.

Netanyahu’nun bundan sonra erken giden veya geç giden adam olmayı tercih etmesi gerekir. Gidici olmak kesin, ancak bu şimdi mi, yoksa daha sonra mı olacak? İşte bu belli değil...

3.İşgal rejimi, Filistin direnişinin ödediği bedelden daha ağır bedel ödedi. Bir tarafın aşırı kaybının, diğer tarafın kazancı olduğu bir gerçektir.

Durum şudur. İşgal rejimi Filistin direnişinin şartlarını ne kadar erken kabul ederse, siyasi zararı o kadar az olur.

Yenilmez(!) ordusunun başına gelenlerin ve yaşadığı hezimetin boyutunu gören Netahyahu hükümetinin daha önce “şartlı görüşmelere hayır” şeklindeki klasik söylemi tekrarlamadığını görüyoruz.

Şu anda yaptığı tek şey, direnişin şartlarını azaltma girişimidir, başka bir şey değil.

Şartlardan bir kısmını kabul ediyor, bir kısmını ise etmiyor.

Siyonist liderler, önlerinde saldırganlığın ve hezimetin bedelini ödemekten başka bir seçenek olmadığını gayet iyi biliyorlar.

Peki, bu bedel nasıl ödenecek?

Bu konuda Netanyahu hükümeti iki problem yaşıyor:

Birincisi: Siyonist topluma askeri yönden hezimete uğradığını söyleme zorluğu. Çünkü böyle bir ikrar siyasi hezimeti getirecektir.

İkincisi: Siyonist kamuoyu karşısına çıkıp bunu itiraf etme ve bunu ona yutturma zorluğu.

Bu hükümetin, Siyonist toplumun şok geçirmemesi için karşısına çıkıp birden bunu söylemek yerine manevra yapma ve onu oyalama taktiği uygulamaktan başka yolu yoktur.

Yenilgiyi kabullenmesi için önce toplumu hazırlamak istiyor...

Belki, hezimetin dozajını düşürmek için “Nekse” yaşadık diyecektir.
Arap rejimleri de bunu daha önce yapmıştı. Haziran savaşında yaşadıkları hezimeti “Haziran Neksesi” diye ifade etmişlerdi.

Araplar hâlâ Haziran Neksesi’nin faturasını ödüyorlar.

İşgal rejimi de kesinlikle Temmuz-Ağustos Neksesi’nin faturasını ödeyecektir…

Burada Filistin direnişinin gücünün farkında olduğunu görüyoruz. Bunun da şöyle ortaya çıktığını müşahede ediyoruz:

1.Direniş şu anda düşmana karşılık verme ve misillemede bulunma silahlarına sahiptir. Bununla caydırıcılıkta bir denge oluşturmuştur. 1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarının her köşesine ulaşacak füzeler bunun sadece bir parçasıdır.

2.Savaşı büyük bir ustalıkla sevk ve idare edebilecek askeri yeterliliğe sahiptir.

3.Füze dâhil birçok silah üretme gücüne sahiptir.

Bütün bunlar ona düşmana maddi ve beşeri zayiat verdirme imkânı verdi.

Filistin direnişinin askeri ve siyasi olarak ortaya koyduğu bu yeterliliğin yansımalarıyla ilgili olarak da şu hususları ifade edebiliriz:

Bir: Filistinlilerin, bütün şartlarını kabul etmedikçe işgalcinin ateşkes talebinin kesinlikle kabul edilmeyeceğinin açık bir dille ifade etmeleri,

İki: Her seferinde ateşkes isteyen işgal rejiminin ateşkes talebini kabul etmeden önce tavır ve tutumlarda taviz vermemesi,

Üç: Siyasi liderlerin yaptığı açıklamalara dikkat edilmesi, bu aşamada önemsenmesi gerekir. Hamas Siyasi Birim üyesi Dr. Musa Ebu Merzuk’un işgal rejiminin istediği ateşkesin son ateşkes olduğu mesajı oldukça önemlidir.

Ebu Merzuk bu açıklamasında Netanyahu’nun en kısa zamanda hezimeti kabul etmesi gerektiğini ısrarla vurguluyor.

Filistin direnişinin Gazze’de gösterdiği sürprizlere paralel olarak Arap başkentlerinde Filistin halkı, davası ve direnişine karşı çok güçlü bir dayanışma örneği sergilenmesi gerekir.

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas’a gelince, direnişle giriştiği bunca çatışmadan sonra şimdi elindeki kartları direnişin kartlarına karıştırma çabası içindedir.

Şakir El-Cevheri - FEM