İSTANBUL- Dünya Müslüman Âlimler Birliği`nin"Ümmetin Uyanışında Âlimlerin Rolü (Kimlik Problemleri)" adıyla İstanbul Mecidiyeköy’de düzenlediği ve üç gün devam edecek toplantı başladı.
İstanbul Mecidiyeköy’de bir otelde yapılan toplantıya Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Yusuf El Karadavi, Genel Sekreter Prof. Muhyiddin Ali Karadaği, El Nahda Lideri Raşid El-Gannuşi, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Yemenli Âlim Abdülvehhab ed-Deylemi ve Çeçenistan Müftüsü Salah Mejiyev’in yanı sıra çok sayıda âlim katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda Genel Sekreter Prof. Muhyiddin Ali Karadaği 3. dönem toplantısının raporunu sundu.
Konuşmasında Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin 2004 yılında kurulduğu günden bu yana büyük işler gerçekleştirdiğine dikkat çeken Prof. Karadaği, 10 yıl içerisinde gerçekleştirilen bazı uygulamalardan söz etti.
“Âlimler ıslah üzere olursa toplum da ıslah olur”
Âlimler Birliğini kurduklarında hiçbir ülkenin toplantı yapmalarına izin vermediklerini ifade eden Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Yusuf El Karadavi, “Bu birlik Allah’ın bereketi ve yardımı ile yola çıktı. Öyle bir dönemde kuruldu ki birçok ülke bu birliği ülkesinden kovuyordu. Bizler bu birliğin toplantısını yapacak ülke bulamıyorduk. İlk toplantımızı İrlanda Cumhuriyeti’nde yapmak zorunda kaldık. Ama çok şükür ki şu an, dünyanın birçok ülkesinde toplantılarımız yapılmakta ve birçok ülkeden yüzlerce âlim bu birliğe katılmak için başvuruda bulunuyor. Rabbimin yarımıyla bu birlik çok güçlendi. Bu birlik dünyalık için yola çıkmış bir birlik değildir. Bu birliği kurma fikrini ortaya atanların hiçbir dünyevi istekleri yoktur. Tüm çalışmalarımızı sırf Allah rızası için yapıyoruz. Hiçbir âlimimiz bu birlikten ücret almıyor. Bir ümmetin âlimleri ıslah üzere olurlarsa, o toplum da ıslah olur. Âlimler ve idareciler ıslah üzere olursa toplumlar da ıslah olur, aksi takdirde ifsat olur. Bizler âlimler birliği olarak, ümmetin tamamını reforme edecek, doğru yolu irşad edecek bir programla yola çıktık” şeklinde konuştu.
“Müslüman Müslümanı tekfir edemez.”
Üç mesajının olduğunu belirten El Nahda Lideri Raşid El Gannuşi, “Birinci mesajım İslam ümmetine. Müslümanların vahdete ihtiyacı vardır. Müslüman Müslümanı tekfir edemez. Bölünmek ve parçalanmaktan hiçbir şekilde fayda gelmez. İslam topraklarından düşmanların gönderilmesi dışında silahların kullanılmaması gerekir. Müslüman olsun veya olmasın mazlumların hakkını korumak bizlerin temel görevidir. Çatışma ve bölünmekte hiçbir fayda yoktur. Bizler İslam’ın, sorunlarımızın çözümü olduğunu biliyoruz. Bunun olması içinde mezhebi ve ırki farklılıkları bir kenara bırakmamamız gerekir. Tekfir anlayışı, karşıtını yok etme anlayışı, diktatör anlayışların yaygınlaşması, ümmetimizde yaygınlaşmaktadır. Bu sebeple barışçı çözüm başarılabilirse, ümmetimiz yeniden birliğini sağlayabilecektir. Ama ne yazık ki tüm taraflar kendisinin hak olduğunu söyleyerek diğer gruplara yaşama hakkı tanımıyor” ifadelerini kullandı.
“Tüm dinlerin ortak paydası adaletin dünyada tesis edilmesidir”
Müslüman liderlerin adaleti tesis etmeleri gerektiğine vurgu yapan Gannuşi, “İkinci mesajım Müslüman idarecilere. Müslüman liderlerin adaleti tesis etmesi gerekmektedir. Ama ne yazık ki günümüzde adaletsiz sistemler ve baskıcı idareciler söz konusudur. Bizler adaletli sistemlerin uygulanması tavsiyesinde bulunuyoruz. Eğer gereği yapılmazsa sonuçlarına katlanacağınızı bildirmek isteriz. Üçüncü mesajım Müslümanlara, bizler tek Allah’a ve tek dine inanıyoruz. Rabbimiz bizleri tanışmak ve iyiliği yayma konusunda bizleri sorumlu tuttu. Terörizmin birçok anlamı vardır. Zulme karşı bir öfkenin de ismidir. Öyleyse bizler, zulme karşı mücadele etmemiz gerekmektedir. Tüm dinlerin ortak paydası adaletin dünyada hâkim olmasıdır” diye konuştu.
“Müslümanların içinde bulunduğu durumdan alimler de sorumludur”
Toplantıda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Ümmetin çok çeşitli sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirterek, “Ümmetimiz paramparçadır. Ümmetimiz büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Şu ana kadar ümmetimiz iç çatışmalar ve kopmalarla karşı karşıya kalmıştır. Peki, neden böyle olmuştur? Müslümanların bu hale düşmesinde âlimlerin rolü nedir? Bu soruların cevabı sadece iç zayıflığımız değildir. Aynı zamanda dış güçlerin de oynadığı oyunlar da vardır. Âlimlerin ihtilaf içinde olmaları ümmeti daha büyük sorunlarla karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır. Âlimlerimiz eskiden hâkimlerin, yöneticilerin kurbanları olmuştular. Geldiğimiz bu günlerde de diktatör yöneticilerin emri altında çalışan âlimler mevcuttur. Bu âlimler ümmetin hakkına girmektedirler. Bunlar dinlerini dünyalıklar karşısında satmaktadırlar. Bunlar eğer zalim yöneticilere yol göstermezlerse zalimlerin maşası olmaktan kurtulamayacaklardır. Düşman tankları kapılarımıza dayanmıştır. Gazze’de Suriye’de ve daha birçok yerde Müslümanlar öldürülürken âlimlerimiz nasıl olur da sessizliğini korurlar. Bizler bu sorunu çözmek için elimizden geleni yapmalıyız.Dini ayağa kaldırmak, iyiliği emredip kötülüğü sakındırmanın sorumluluğu âlimlerin boynundadır. Âlimler dinin gerçek yönlerini halka ulaştırmalıdırlar. Ama maalesef bazı âlimlerimiz Müslümanların birbirlerini öldürmeleri için fetvalar vermektedirler” şeklinde konuştu.
“Sevgi ve hoşgörüyü inşa etmeliyiz”
İslami eğitim yöntemlerinin tekrardan ele alınması gerektiğini ifade eden Görmez, “Sorumluluklarımızın başında eğitim ve dini öğretilerimizin yeniden ele alınması geliyor. Kısıtlayıcı ve teorik çatışmaların yaygınlaştırılması yerine, çok sesli ve çok renkliliği ön plana çıkarmamız gerekiyor. Kaynaklarımızı tüm mezhebi taassuptan arındırmamız gerekmektedir. Kaynak kitaplarımızı ve eğitim ekollerimizi yeniden sevgi hoşgörü ve çok renkliliği inşa edecek şekilde düzenlememiz gerekmektedir. Âlimler ümmetin umutlarıdır. Âlimlerin üzerine büyük sorumluluklar düşmektedir” dedi.
(Erkan Yavuz/ M. Miraç Aslan- İLKHA)