BATMAN - Sağlık Bakanlığı geçtiğimiz günlerde CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun verdiği bir soru önergesi üzerine Türkiye’de psikolojik rahatsızlık vakalarına ilişkin verileri yayımladı.
Bakanlığın verilerine göre, Türkiye’de son 5 yılda psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle sağlık kuruluşlarına gidenlerin sayısı üçe katlandı. Buna göre psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle sağlık kuruluşlarına 2009’da 3 milyon 21 bin 361 kişi başvururken 2013’te bu sayı 9 milyon 163 bin 101 kişi ile rekor seviyeye ulaştı. Bakanlığın bu verileri Türkiye’nin psikolojik haritasını ortaya çıkardı.
Vatandaşın psikolojik rahatsızlıklara çözüm olarak gördüğü antidepresan ilaçlara olan ilgi de oldukça yüksek. Sadece İstanbul’da 6 Milyon 523 bin kutu antidepresan ilaç kullanıldı. Peki, Türkiye halkı neden bu kadar çok antidepresan ilaç kullanıyor?
İlke Haber Ajansının sorularını yanıtlayan Psikolog Ümit Taş, psikolojik sorunların sosyo kültürel seviye ile korelasyon (ilgileşim) gösterdiğini belirtirken, problemin türünde de değişime yol açtığını kaydetti. Psikolog Taş, son zamanlarda psikolojik rahatsızlıklardan ötürü sağlık kuruluşlarına olan ilginin bilinçlenmeyle açıklanabileceği gibi, bireylerin gün geçtikçe daha fazla ruhsal sorunlarla karşılaştığına da dikkat çekti.
İşte İLKHA’nın sorularına Psikolog Ümit Taş’ın verdiği yanıtlar:
“Sayının artması bizi fazla korkutmamalı”
Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığınca ‘Türkiye’nin psikolojik haritası’ diyebileceğimiz mahiyette bazı veriler açıklandı. Bakanlığın verilerine göre ülkemizde son bir yıl içerisinde yaklaşık 10 milyon kişi psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle sağlık kuruluşlarının kapısını çalmış. Bu durum bilinçlendiğimizi mi gösteriyor yoksa ruhsal bozukluklardaki artışa mı işaret ediyor? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence her iki durumun da katkısı var. Çünkü toplumdaki psikoloğa ya da psikiyatriste gitme önyargısının kırıldığını görüyoruz. Bu kırılmanın verdiği etkiyle insanlar profesyonel yardım alma ihtiyacı duyuyorlar. Yardım alma ihtiyacı da sayının artmasına sebep oluyor. Yani kısmen bilinçleniyoruz. Çünkü hastalar daha çok geliyor, problemleri olduğunda bir danışman yardımı istiyorlar. Bunun da faydasını gördüklerini düşünüyorum ki bu sayı artıyor. Bazen sayının artması olumsuz gibi görünebilir ama hastalarımızın profesyonel yardım alması olası daha büyük vakaların da önüne geçtiğini söyleyebiliriz.
“Doyumsuzluk mutsuzluğa yol açıyor”
Psikolojik rahatsızlıkları arttıran etkenler nelerdir?
Gelişen bir toplumdayız. Dünya değişiyor ve bu değişimle birlikte ihtiyaçlar da artıyor. İhtiyaçlara arttıkça insanların beklentileri de artıyor. Tabi beklentilerle mevcut durum birbirini karşılamadığı zaman mutsuzluklar doğabiliyor. İnsanlar da aile, işyeri, iletişim gibi konularda problemler yaşayabiliyorlar. Bu yüzden bireyler psikolojik olarak bir takım rahatsızlıklar yaşayabiliyorlar. Ve bunlar için de yardım alam ihtiyacı duyuyorlar.
Size başvuran danışanlarınızda daha çok ne tür şikâyetlerle karşılaşıyorsunuz?
Şikâyetlerimiz çok çeşitli olmakla birlikte özellikle bu konu yöremizde hayli önem arz eden bir konudur. Aile içi iletişim, ebeveyn çatışması, karşı cinsle problemler, okul, ekonomik problemler bunların hepsini sayabiliriz. Çünkü çok geniş bir yelpazede bize başvuranlar olabiliyor.
Psikolojik rahatsızlıklarla nasıl mücadele etmeliyiz?
Biz genelde bilişsel ve davranışsal terapi yöntemlerini uyguluyoruz. Daha kronik vakaları servisimizde tedavi etmeye çalışıyoruz. Bunun dışında toplum ruh sağlığı merkezimiz var. Bunun yanında acil servisimizde intihar ve krize müdahale birimimiz var. Bu tip vakaları elimizden geldiğince arkadaşlarımızla birlikte en iyi şekilde değerlendirip en iyi hizmeti vermeye çalışıyoruz. Tabi bunu yaparken sadece kişi odaklı değil aynı zamanda aile, sosyal çevre ile birlikte düzenlemeye çalışıyoruz.
“Ahlaki yozlaşma ile beraber değerler de yok oluyor”
Konuya ‘değerler’ açısından baktığımızda değerlerin bu konudaki pozitif etkisinden söz edebilir miyiz? Neler söylemek istersiniz?
Değerler konusu aslında birçok toplumu etkileyen bir konu. Çok da derin bir konu. Genel olarak değerlendirirsek zaten belli bir toplumsal ahlak dediğimiz bir yozlaşma var. Bu dejenerasyonun getirdiği özelikle de kitle iletişim araçlarının gelişmesi, ilişkilerin daha sunileşmesi bunlar ne yazık ki bazı değerleri yıkıyor. İnsanlar değerlerle hayata tutunurlar. Bunların kaybıyla beraber insanlarda bir takım problemler baş gösterebiliyor. Bu yüzden bu değerleri canlandırmanın faydasından söz edilebilir. (Veysi Siyah / Veysi Rüzgar - İLKHA)