BURSA – 17 Ağustos büyük Marmara depreminin üzerinden 15 yıl geçti. Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde saat 03.02’de meydana gelen depremde resmi rakamlara göre 18 bin 373 kişi öldü ve 48 bin 901 kişi yaralandı. Yüz binlerce insanın evsiz kaldığı depremin acıları aradan geçen zamanda unutuldu.

Her depremde yaşanan acı ve korku tazelenirken aradan geçen sürede yeterli önlemler alınmadı. Bursa’da da etkisi büyük olan büyük depremden bu yana geçirilen zamanı İLKHA’ya değerlendiren İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Basri Akyıldız, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu söyleyerek gerek inşaat sektöründeki iş adamlarına gerekse konut sahibi olmak isteyen vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu.

Geçen 15 yıldan bu yana depremden çok fazla ders çıkarılmadığından yakınan Akyıldız, “Çünkü gelinen süreçte hem müteahhitlerimiz hem de konut veya iş yeri almak isteyen vatandaşlarımız yapılarının güvenlik derecelerini ölçmektense, sağlamlığını ön planda tutmak yerine görsel faktörleri ön planda tutmaktadırlar.”dedi.

“Deprem bilinci yoktu”
Facianın yaşandığı yıllarda Türkiye’de deprem bilincinin olmadığını söyleyen Akyıldız, “Bilindiği gibi, 15 yıl önce bugün Gölcük merkezli bir deprem meydan geldi. Başta Gölcük ve İzmit olmak üzere İstanbul’dan Sakarya’ya, Yalova’dan Bolu’ya oldukça geniş bir bölge depremin yıkıcılığına tanık oldu. Onbinlerce insan hayatını kaybetti, yüz binlerce insan yaralandı; insanlar evsiz, hastanesiz, okulsuz kaldı; ülke ekonomisi telafi edilmesi mümkün olmayacak ölçüde ağır bir darbe aldı. Deprem bilinen ancak yok sayılan pek çok gerçeği gün yüzüne çıkarttı: Tarih boyunca Anadolu coğrafyası sayısız depremle sarsılmış olmasına rağmen 1999 yılında depreme hazırlıksız yakalanmak başlı başına tuhaflığa işaret ediyordu.”şeklinde konuştu.

“İlgili mevzuat yetersizdi”
Depremle birlikte Türkiye’de yapı stoku güvenliğinin ve sağlıklı olmaktan uzak olduğunu anlaşıldığını ifade eden Akyıldız, “Pek çok yapı kaçaktı ve mühendislik hizmeti almadan inşa edilmişti. 20 milyon olarak tahmin edilen yapı stokunun büyük oranlarda yenilenmesi, güçlendirilmesi gerekiyordu. İlgili mevzuat yetersizdi, yapı üretim süreci denetlenmiyordu, yapı malzemeleri nitelikli değildi. Toplumda deprem bilinci yoktu, afet anına ve afet sonrasına ilişkin merkezi, bütünlüklü planlama mevcut değildi. Bu sorunlar aynı zamanda deprem sonrası süreçte tartışma başlıkları olarak gündeme dâhil oldu. Özellikle tartışmalar yapı denetimi sistemi üzerinde yoğunlaştı” diye konuştu.

“Türkiye bir deprem ülkesidir”
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu aktaran Akyıldız, “Türkiye bir deprem ülkesidir, bir başka ifadeyle ülkemiz yer kürenin önemli deprem kuşaklarının üzerinde bulunmaktadır. Topraklarının ve nüfusunun büyük bir bölümü değişik derecelerde deprem tehlikesini yaşamaktadır. Büyük kentlerimiz ve sanayi tesislerimiz risk altındadır. Bilinen ifadeyle; deprem bir doğa olayıdır. Doğa olayı olan depremin ülkemizde doğal afet gibi yaşanması ve bir türlü önlem alınmaması sorunun kaynağını oluşturmaktadır.”ifadelerine yer verdi.

“Yer hareketlerine ve zemine uygun yapı,  depremi tehlike olmaktan çıkaracaktır”
“Defalarca yineledik, Marmara Depremi’nin 15. yıldönümünde bir kez daha tekrarlamak istiyoruz.” diyen Akyıldız sözlerini şöyle sürdürdü, “İnşaat mühendisliği her zeminde ve her şart altında güvenli ve sağlıklı yapı üretebilen ve bunu örnek uygulamalarla kanıtlayan bir bilim dalıdır. Doğa olaylarının doğal afet durumuna geçmemesi ancak her yapının mühendislik hizmeti almasını sağlayacak bir sistem kurmaktan geçmektedir. Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları “kader” gibi değerlendiren yaklaşım terk edilmeli, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretmenin depremi tehlike olmaktan çıkartacağı gerçeği görülmelidir” ifadelerini kullandı.

“İnsanlar deprem tehlikesi ile karşı karşıya bırakıldı”
İnsanların deprem tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldığını söyleyen Akyıldız sözlerini “Ülkemizi, kentlerimizi, yapılarımızı depreme karşı hazırlamanın iki temel yolu bulunmaktadır. İlki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, güçlendirilmesidir. İkincisi ise yapı üretim sürecinin denetlenmesidir. İlki, mevcut olumsuzluğu azaltmayı amaçlamaktadır. İkincisi ise geleceği kazanmakla ilgilidir. Mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, mevcut binaların güçlendirilmesi bağlamı beraberinde pek çok soru işareti taşımakta, özellikle kamu binalarının akıbeti hakkındaki bilinmezlik devam etmektedir. Ne yazık ki ülkemizde ayrıntılandırılmış yapı envanteri olmadığı için yapılarımızın olası bir depremde ne tür tepki vereceği bilinmemektedir. Ancak 1999 Marmara ve 2011 Van depremlerinde yapı stokumuzun iyi bir sınav vermediği açıktır.” şeklinde sürdürdü.

“Yapı denetim sistemi başıboşluğa teslim edildi”
Son dönemde gerçekleştirilen değişikliklerle yapı denetim sistemini başıboşluğa teslim edildiğini belirten Akyıldız, “Meslek Odalarının etkisizleştirilmesi ve devre dışı bırakılması, deprem tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğinin anlaşılmadığının, işin ciddiyetinin kavranmadığının bir başka göstergesidir.”diye konuştu.

“Deprem yılı öncesi yapıları tercih etmeyin”
Son olarak konut almak isteyen vatandaşlara önemli uyarılarda bulunan Akyıldız, konut alırken özellikle deprem öncesinden yani 1999 tarihinden önce yapılmış olan yapıları tercih etmeleri gerektiğini söyleyerek, “ Vatandaşlarımızın hem konut alırken hem de sanayi tesisi kurarken bu gerçeğe dikkat etmeleri gerekiyor. Bu durumda da mevcut konutlardan satın almak isteyen vatandaşlarımız, dikkat etmeleri gereken diğer bir nokta ise yapılan yapıların standartlara uygun olup olmadığı, statik projelerinin olması yani ruhsatlı olması, özellikle yapı denetim sürecinden geçmiş olmasına dikkat etmelerini öneriyoruz. Yine dediğimiz gibi 99’yılı öncesi bir yapı satın alınacaksa o yapıyla ilgili gerekli performans analizlerinin yetkin bir inşaat mühendisi tarafından yapılmış olmasına dikkat etmelerini tavsiye ediyoruz.” Şeklinde konuşarak sözlerini noktaladı. (Zeki Aras-İLKHA)